Examples of using "Falava" in a sentence and their turkish translations:
Böyle buyurdu Zerdüşt.
Tom kendi kendine konuşuyordu.
O sadece Almanca konuştu.
O yalnızca Almanca konuştu.
- Tom Fransızca ve İtalyanca konuştu.
- Tom Fransızca ve İtalyanca biliyordu.
Ben Tom'la çok konuşurdum.
Tom'un ciddi olduğunu gördüm.
O sürekli konuşuyordu.
Tom, Mary ile konuşmazdı.
Onun İnglizce konuştuğunu bilmiyordum.
Tom Fransızcayı çok iyi konuşmadı.
Bana kaç dil konuştuğumu sordu.
Onun İngilizce konuşabildiğini bilmiyordum.
Barbara'nın Fransızca konuştuğunu unuttum.
Tom bana kaç tane dil konuştuğumu sordu.
Tom Mary'nin Fransızca konuşamadığını biliyordu.
Tom bana Fransızca konuştuğunu söyledi.
Tom'un Fransızca konuşabildiğini bilmiyordum.
Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.
Tom Mary'den daha iyi Fransızca konuşurdu.
Tom Mary'nin Fransızca konuşabileceğini bilmiyordu.
Tom'a kaç tane dili konuştuğunu sordum.
Fransızca konuşabildiğini bilmiyordum bile.
Profesörün İngilizce konuşabilmesini doğal karşıladık.
İki yıl sonra, o çoktan akıcı Almanca konuşuyordu.
Tom'un Fransızca konuşabildiğini hiç bilmiyordum.
Tom Mary'nin Fransızca konuşabileceğini düşündü.
Tom'un Fransızca konuştuğunu bilmiyordum.
Tom çok iyi Fransızca konuşmadığını söyledi.
Tom benim çok konuştuğumu söylerdi.
Ortalarda dolaştı ve insanlara
O, babamla konuşurken, o onun sözünü kesti.
Tom on üç yaşındayken üç dil konuşabiliyordu.
O konuşulmazsa, konuşmadı.
Ben konuşuyorken o aniden telefonu kapattı.
- Tom oldukça tahsilliydi ve birkaç dili akıcı şekilde konuşurdu.
- Tom oldukça eğitimliydi ve birkaç dili akıcı şekilde konuşurdu.
Herkes Tom'un iyi Fransızca konuşabildiğini biliyordu.
Bana Fransızca konuşamadığını söylediğini düşündüm.
Tom bana Fransızca bilmediğini söyledi.
Yabancı, anadili gibi Japonca konuştu.
O yabancı, sanki ana diliymiş gibi Japonca konuştu.
Her zaman tasviri asla olmayan yeni bir tarzda konuşurdu.
Tom Mary'ye üç dilden daha fazla konuşup konuşmadığını sordu.
Sen Fince öğrenmeden önce Marika ile hangi dilde konuştun?
O, her gün benimle konuştu.
- Benim doğru konuşup konuşmadığımı anlamak için gözleri yüzümü aradı.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
- Sami Leyla hakkında konuşmadı.
- Sami Leyla'dan bahsetmedi.
Ne ile ilgili konuşuyordun?
Jorge Luis Borges, büyükannelerinden biri İngiliz olduğu için İngilizce ve İspanyolca konuştu.
Öğretmen babam gibi görünüyordu.