Translation of "Dificuldade" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Dificuldade" in a sentence and their turkish translations:

- Eu tenho dificuldade em entendê-lo.
- Eu tenho dificuldade em compreendê-lo.
- Tenho dificuldade em compreendê-lo.
- Eu tenho dificuldade em lhe entender.
- Eu tenho dificuldade em lhe compreender.

Onu anlamakta zorluk çekiyorum.

- Como eu posso superar esta dificuldade?
- Como posso superar esta dificuldade?

Bu zorluğun üstesinden nasıl gelebilirim?

Tenho dificuldade para me concentrar.

Konsantre olmada zorluk çekiyorum.

Ela estava respirando com dificuldade.

O zor nefes alıyordu.

Tom tem dificuldade de falar.

Tom'un konuşma zorluğu var.

Uma nova dificuldade apresentou-se.

Yeni bir zorluk ortaya çıktı.

- Qual é a dificuldade de achar trabalho?
- Qual é a dificuldade de conseguir um emprego?
- Qual é a dificuldade de arranjar trabalho?

Bir iş bulmak ne kadar zordur?

- Os indianos tinham dificuldade para encontrar comida.
- Os índios tinham dificuldade para encontrar comida.

Hintliler gıda bulmakta zorlanıyorlardı.

O pessimista vê dificuldade em toda oportunidade; o otimista vê oportunidade em toda dificuldade.

Kötümser her fırsatta zorluğu görür; bir iyimser her zorlukta fırsatı görür.

Podemos passar pelo problema sem dificuldade.

Biz zorluk olmadan sorunun üstesinden gelebiliriz.

Ele tem dificuldade em lembrar nomes.

Onun isimleri hatırlama sorunu vardır.

Tom tem dificuldade para fazer amigos.

Tom'un arkadaş edinme sorunu var.

Eu nunca tenho dificuldade para dormir.

Uyku sorunum yok.

Como você conseguiu superar a dificuldade?

Zorluğun üstesinden nasıl geldiniz?

Eu tenho dificuldade em aprender idiomas.

Ben dil öğrenmekte zorluk yaşıyorum.

Ele está tendo dificuldade ao respirar.

O nefes almakta zorluk yaşıyor.

Tom teve dificuldade em aprender francês.

Tom Fransızca öğrenmede zorlanıyor.

Tom está respirando com muita dificuldade.

Tom oldukça zor nefes alıyor.

Ela teve dificuldade para se levantar.

O kalkmak için çabaladı.

Fadil encontrou a casa sem dificuldade.

Fadıl evi zorlanmadan buldu.

- A senhora subiu as escadas com dificuldade.
- A senhora teve dificuldade de subir as escadas.

Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı.

Ele resolveu esse problema sem nenhuma dificuldade.

O problemi hiçbir zorluk çekmeden çözdü.

Você tem dificuldade para dormir à noite?

Gece uyumada sorun yaşıyor musun?

Jim respondeu à minha pergunta sem dificuldade.

Jim zorlanmadan sorumu yanıtladı.

Você teve dificuldade para encontrar o local?

Yeri bulmakta herhangi bir sıkıntı çektin mi?

Encontrei com dificuldade a casa de Tom.

Tom'un evini bulmakta zorluk çekiyordum.

Tom realmente tem dificuldade para fazer isso.

Tom onu yapmak için mücadele etti.

Em que temos dificuldade em acreditar ainda hoje

Ki biz bugün dahi inanmakta güçlük çekiyoruz

Não tive dificuldade em encontrar o escritório dele.

Onun ofisini bulmada zorluk çekmedim.

Tom tem dificuldade para admitir que está errado.

Tom hatalı olduğunu kabul etmekte zorluk çekiyordu.

Ele não teve dificuldade em nadar no rio.

Nehri yüzerek geçmede zorluk çekmedi.

Ele não teve dificuldade em explicar o mistério.

O, gizemi açıklamada zorluk çekmedi.

Você vai nos colocar a todos em dificuldade.

Hepimizin başına bela getireceksin.

Desculpa. Eu tive dificuldade em encontrar esse lugar.

Üzgünüm. Bu yeri zorlukla bulabildim.

Tem dificuldade em ver os demónios que a assombram.

Ona musallat olan iblisleri görmesi zordur.

Naqueles anos, as pessoas tinham dificuldade em acreditar nisso.

O yıllarda insanlar buna inanmakta güçlük çekiyordu

Algumas crianças aprendem línguas facilmente e outras têm dificuldade.

Bazı çocuklar dilleri kolaylıkla öğrenir ve bazıları da zorluklarla öğrenir.

Em caso de dificuldade, seja qual for, pode perguntar.

Zorluk olması halinde, sorabilirsin.

Tom teve dificuldade para acompanhar seus colegas de classe.

Tom sınıf arkadaşlarına ayak uydurmaya çabaladı.

Por isso, têm dificuldade em ver a aproximação do perigo.

O yüzden tehlikenin geldiğini görmeleri zordur.

Ou talvez tenha dificuldade em encontrar alimento suficiente de dia.

Belki de gündüzleri yeteri kadar yemek bulmakta zorlanıyordur.

O ser humano tem dificuldade em ver com esta luz.

Bizim gözlerimiz görmekte zorluk çeker.

Eu tive dificuldade tentando persuadi-lo a cancelar a viagem.

- Onun yolculuğu iptal etmesini ikna etmeye çalışarak zor bir zaman geçirdim.
- Onu yolculuktan vazgeçirmeye çalışırken epey zorlandım.

Tom não terá qualquer dificuldade em encontrar alguém para ajudar.

Tom yardım edecek birini bulması konusunda herhangi bir zorluk çekmeyecek.

O Tom teve dificuldade em se fazer entender em francês.

- Tom derdini Fransızca anlatmakta zorlandı.
- Tom derdini Fransızca anlatmakta zorluk çekiyordu.

Tom e Mary, com muita dificuldade, conseguiram juntar as pontas.

Tom ve Mary sonunda kavuşabilmek için savaştılar.

Eu tive dificuldade para pegar os bilhetes para o concerto.

- Konser için bilet alırken zorlandım.
- Konser için bilet alırken zorluk yaşadım.

O ancião homo sapiens caminha com dificuldade na direção da fogueira.

Yaşlı insan, ateşe doğru çömelir.

Por haver mais luz, a leoa tem mais dificuldade em caçar.

Daha aydınlık olması dişi aslanın avlanmasını zorlaştırıyor.

- Algumas pessoas têm dificuldade em se desculpar.
- Algumas pessoas dificilmente pedem desculpa.

Bazı insanlar özür dilemekte zorluk çekerler.

Os seres humanos parecem ter dificuldade em abandonar os seus velhos hábitos.

İnsanlar eski alışkanlıklarından vazgeçmeyi zor buluyorlar.

Com três crias com muito apetite, ela terá dificuldade em alimentar a família.

Doyuracak üç büyük boğaz olduğundan anne, aileye yemek bulmakta güçlük çekecektir.

Mas a dificuldade aqui é saber onde está o norte, este, sul e oeste.

Ama burada kuzeyi, güneyi, doğuyu ve batıyı belirlemek zor.

- Ele não tem dificuldade em subir em árvores.
- Escalar árvores é muito fácil para ele.

O, ağaçlara tırmanmada zorluk çekmiyor.

- Eles tinham dificuldade em encontrar o lugar.
- Eles estavam com problemas de achar o lugar.

O yeri ararken sıkıntı çekmişler

Você tem dificuldade para entender o que lhe dizem as mulheres ou as crianças pequenas?

Kadınların veya küçük çocukların size ne dediklerini anlamakta güçlük çekiyor musunuz?

Tom está tendo dificuldade em lidar com o fato de que seu filho cometeu suicídio.

Tom oğlunun intihar etmesi gerçeğiyle başa çıkmada sorun yaşıyor.

Eu me perdi e tive dificuldade para encontrar o caminho de volta para o hotel.

- Ben kayboldum ve otele geri dönüş yolumu bulmada zor bir zaman geçirdim.
- Kaybolup da otele geri dönmeye çalışırken epey zorlandım.

Ela sempre fala com ele num tom de voz alto porque ele tem dificuldade em ouvir.

O, zor işittiğinden dolayı, o onunla her zaman yüksek sesle konuşur.

De que ele conseguia ultrapassar esta dificuldade incrível. E senti que, na minha vida, estava a ultrapassar as dificuldades que tinha.

Bu inanılmaz zorluğu aşmıştı. Ve ben de hayatımda yaşadığım zorlukları aştığımı hissettim.

O jogador mantinha a bola no alto, fora do alcance dos adversários, de maneira que estes tinham dificuldade de marcá-lo sem cometer falta.

Oyuncu, rakiplerinin ona ulaşamayıp faul yapmadan durdurmakta zorlanması için topu yukarıda tuttu.