Translation of "Sulle" in Turkish

0.023 sec.

Examples of using "Sulle" in a sentence and their turkish translations:

- Non sputare sulle pareti.
- Non sputate sulle pareti.
- Non sputi sulle pareti.

Duvarlara tükürme.

È tutto sulle frasi. Non sulle parole.

O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil.

- Li ho visti sulle scale.
- Le ho viste sulle scale.
- Li vidi sulle scale.
- Le vidi sulle scale.

Onları merdivenlerde gördüm.

- L'ho visto sulle scale.
- Lo vidi sulle scale.

Onu merdivenlerde gördüm.

- L'ho vista sulle scale.
- La vidi sulle scale.

Onu merdivenlerde gördüm.

- Posso dirti qualcosa sulle donne?
- Posso dirvi qualcosa sulle donne?
- Posso dirle qualcosa sulle donne?
- Ti posso dire qualcosa sulle donne?
- Vi posso dire qualcosa sulle donne?
- Le posso dire qualcosa sulle donne?

Sana kadınlar hakkında bir şey söyleyebilir miyim?

- Tom sa molto sulle macchine.
- Tom sa molto sulle auto.
- Tom sa molto sulle automobili.

- Tom, arabalar hakkında çok şey biliyor.
- Tom arabalar hakkında çok şey biliyor.

- Ho visto Tom sulle scale.
- Vidi Tom sulle scale.

Ben Tom'u merdivenlerde gördüm.

Incentrata sulle persone,

bir yere dönüştürmek için

sulle sue spalle.

omuzlarına düştü .

- C'è la neve sulle montagne.
- C'è della neve sulle montagne.

Dağlarda kar var.

- Abbiamo suonato sulle rive del Tamigi.
- Suonammo sulle rive del Tamigi.

Biz Thames kıyılarında oynadık.

- So molte cose sulle navi.
- Io so molte cose sulle navi.

Gemiler hakkında çok şey biliyorum.

- Ha una buona testa sulle spalle.
- Hai una buona testa sulle spalle.
- Tu hai una buona testa sulle spalle.
- Lei ha una buona testa sulle spalle.

- Sen akıllı ve zeki birisin.
- Omuzlarının üzerinde iyi bir kafaya sahipsin.

- "Dove ti ha baciato?" "Sulle labbra."
- "Lui dove ti ha baciato?" "Sulle labbra."
- "Dove ti ha baciata?" "Sulle labbra."
- "Lui dove ti ha baciata?" "Sulle labbra."

"Seni nerenden öptü?" "Dudaklarımdan."

- Hai ancora molto da imparare sulle relazioni.
- Tu hai ancora molto da imparare sulle relazioni.
- Ha ancora molto da imparare sulle relazioni.
- Lei ha ancora molto da imparare sulle relazioni.
- Avete ancora molto da imparare sulle relazioni.
- Voi avete ancora molto da imparare sulle relazioni.

Hâlâ ilişkiler hakkında öğrenecek çok şeyin var.

- Ha una buona testa sulle spalle.
- Lui ha una buona testa sulle spalle.

- O aklı başında biri.
- Onun kafası çalışıyor.

- Mi ha messo le mani sulle spalle.
- Mi mise le mani sulle spalle.

Ellerini omuzlarıma koydu.

- Sto leggendo un libro sulle lingue.
- Io sto leggendo un libro sulle lingue.

Diller hakkında bir kitap okuyorum.

sulle persone e le circostanze.

insan ve koşullardan bağımsız hale getirmektir.

Ma si riversano sulle ferite.

yaralanmaya hücum ediyorlar.

Tardo inverno sulle isole Svalbard.

Svalbard'da kışın sonları.

C'erano sulle venti persone lì.

Orada yirmi civarında insan vardı.

Jimmy conosce tutto sulle macchine.

Jimmy arabalar hakkında her şeyi biliyor.

- Non mi piace guidare sulle strade ghiacciate.
- A me non piace guidare sulle strade ghiacciate.

Buzlu yollarda araba sürmeyi sevmem.

- Tom si è messo le mani sulle ginocchia.
- Tom si mise le mani sulle ginocchia.

Tom ellerini dizlerinin üzerine koydu.

Poggia sulle rive di questi fiumi.

Şehir, nehirlerin havzasına konuşlanmış,

La ragazza si esercitava sulle parallele.

Kız paralel çubuklarda egzersiz yaptı.

Premette le sue labbra sulle mie.

O dudaklarını benimkine bastırdı.

Tom non sa molto sulle pistole.

Tom silahlar hakkında çok şey bilmiyor.

Tom ha delle cicatrici sulle gambe.

Tom'un bacaklarında yara izleri var.

Questo è un libro sulle stelle.

Bu yıldızlar hakkında bir kitaptır.

Il tempo è molto instabile sulle montagne.

Dağlardaki hava çok değişken olur.

Resteranno marchiate a fuoco sulle vostre retine,

şeyler hakkında bilim ışığında

E sulle pianure più esposte della Terra...

Dünya'nın en açık düzlüklerinde de...

Che ha marciato sulle montagne dell'Hindu Kush,

Hindu Kush dağlarının üzerinden yürüyen,

Ho studiato gli effetti dell'inciviltà sulle persone.

Kabalığın insanlar üzerindeki etkilerini araştırıyorum.

Il ragazzo sembra saperne molto sulle piante.

Çocuk bitkiler hakkında çok şey biliyor gibi görünüyor.

Si è soffiato sulle dita per riscaldarle.

Isıtmak için parmaklarına üfledi.

La polizia sta investigando sulle cause dell'incidente.

Polis kaza nedenini araştırıyor.

Tom sedeva sulle ginocchia di suo padre.

Tom babasının kucağına oturdu.

Potrebbe esserci vita sulle lune di Giove.

jüpiter'in uydularında yaşam olabilir.

Andiamo fare paracadutismo sulle piramidi in mutande,

Hadi piramitlere iç çamaşırımızla paraşütle atlamaya gidelim.

Tom ha pianto sulle spalle di Mike.

Tom Mike'ın omuzunda ağladı.

Lei ha pianto sulle spalle di lui.

O, onun omuzunda ağladı.

Lui ha pianto sulle spalle di lei.

O onun omuzunda ağladı.

- Tom ha messo un po' di sale sulle sue uova.
- Tom mise un po' di sale sulle sue uova.

Tom yumurtasına biraz tuz koydu.

Bisogna soffermarsi sulle parti difficili sufficientemente a lungo,

Her şeyin birbiriyle bağlantılı olmasının güzelliğinden zevk almak için

Ma dobbiamo cominciare a focalizzarci sulle cose giuste.

fakat işe doğru şeye odaklanarak başlamamız lazım.

Abbiamo l'imbarazzo della scelta sulle opzioni di intrattenimento

Eğlence için birçok harika seçeneğimiz var

Il costo si aggirerà sulle migliaia di dollari.

Masraf binlerce doları bulacak.

Sulle quali non ho ancora effettivamente scritto qualcosa.

henüz çok şey yazmadım.

Tom ha comprato un libro sulle macchine fotografiche.

- Tom fotoğraf makineleri hakkında bir kitap satın aldı.
- Tom kameralar hakkında bir kitap aldı.

I pedoni hanno la precedenza sulle strisce pedonali.

Yayaların yaya geçidinde öncelikleri vardır.

Prendiamo decisioni basandoci sulle informazioni di cui ci fidiamo.

Güvendiğimiz bilgilere dayanarak kararlar veririz, değil mi?

L'idea prevalente sulle origini della Terra e della Luna

Dünya ve Ay'ın kökenleri için ana fikre

Quando ho iniziato a lavorare sulle origini della Luna,

Ay'ın kökeni üzerinde çalışmaya başladığım zaman,

Dobbiamo rompere questo silenzio sulle condizioni del nostro pianeta;

Gezegenimizin durumu etrafındaki sessizliği yıkmamız gerekiyor;

Stetti a vagare sulle montagne per tutta la notte.

Bütün gece boyunca dağlarda dolaşıyordum.

Il venditore ambulante portava un grosso carico sulle spalle.

Seyyar satıcı sırtında büyük bir paket taşıyordu.

È caduta sulle ginocchia mentre stava attraversando la strada.

Karşıdan karşıya geçerken dizlerinin üzerine düştü.

Odio il gesso, ti lascia della polvere sulle mani.

Tebeşirden nefret ederim. Elinde toz bırakır.

Tom ha scritto molti articoli di riviste sulle balene.

Tom balinalarla ilgili çok sayıda dergi makalesi yazdı.

- Tieni un occhio sulle mie valigie.
- Tenga un occhio sulle mie valigie.
- Tenete un occhio sulle mie valigie.
- Dai un occhio alle mie valigie.
- Dia un occhio alle mie valigie.
- Date un occhio alle mie valigie.

Valizlerime dikkat et.

- La polizia ha trovato il sangue di Tom sulle scarpe di Mary.
- La polizia trovò il sangue di Tom sulle scarpe di Mary.

Polis Mary'nin ayakkabılarında Tom'un kanını buldu.

E quando vedi il sorriso sulle facce di queste ragazze,

Bu kızları, yüzlerindeki gülümsemeyi

Le cinque soluzioni, basate sulle prove, per ciò che funziona.

beş delile dayalı çözümü buluyoruz.

Le tridacne giganti hanno un impatto enorme sulle barriere coralline.

Görünüşe göre dev midyelerin mercan resifleri üstünde büyük etkisi var.

Chiuse la trappola sulle forze del generale Mack a Ulm.

General Mack'in Ulm'deki güçleri üzerindeki tuzağı kapatan parlak bir eylem kazandığında doğrulandı

La pioggia ha avuto un buon effetto sulle colture agricole.

Yağmur çiftlik bitkileri üzerinde iyi bir etkiye sahipti.

Ho chiesto del sale in più sulle mie patatine fritte.

Patates kızartmam için ekstra tuz rica ettim.

Con i cuccioli al seguito, si tiene sulle strade meno frequentate.

Yanında yavruları olduğundan arka sokaklardan ilerliyor.

Interrogato sulle sue politiche, il candidato ha dato solo risposte vaghe.

Onun politikası hakkında soru sorulduğunda, aday sadece belirsiz cevaplar verdi.

- Questo è un libro sulle stelle.
- Questo libro tratta delle stelle.

Bu yıldızlar hakkında bir kitaptır.

Non avevo idea che Tom sapesse così tante cose sulle zebre.

Tom'un zebralarla ilgili çok şey bildiğine dair bir fikrim yoktu.

Ho guardato quel nuovo film sulle giraffe; non mi è piaciuto.

Zürafalar hakkındaki yeni filmi izledim; Ben onu beğenmedim.

Tom ha messo un po' di marmellata di mirtilli sulle sue polpette.

Tom köftelere biraz kırmızı yaban mersinli reçel koydu.

Oggi sono estinti ovunque tranne che sulle isole di Sumatra e del Borneo,

Günümüzde, Sumatra ve Borneo adaları dışında her yerde soyları tükendi.

Sulle montagne della Patagonia, la femmina di puma ha sfruttato al meglio l'oscurità.

Patagonya dağlarındaki anne puma karanlıktan faydalanmış.

- Questa è una storia sulle stelle.
- Questa è una storia riguardante le stelle.

Bu yıldızlar hakkında bir hikayedir.

- Gli orsi bianchi e neri che vivono sulle montagne in Cina e Tibet si chiamano 'panda'.
- Gli orsi bianchi e neri che vivono sulle montagne in Cina e Tibet sono chiamati 'panda'.
- Gli orsi bianchi e neri che vivono sulle montagne in Cina e Tibet vengono chiamati 'panda'.

Çin ve Tibet dağlarında yaşayan siyah ve beyaz renkli ayılara "panda" denir.

- Ci sono sulle tremila moschee a Istanbul.
- Ci sono circa tremila moschee a Istanbul.

İstanbul'da yaklaşık üç bin tane cami var.

I ragazzi non si siedono sulle panchine nel giardino, ma si sdraiano sull'erba morbida.

Çocuklar bahçede banklarda oturmaz, yumuşak çimlerin üzerinde uzanırlar.

Gli Stati Uniti stanno richiedendo un embargo sulle armi contro i trasgressori del trattato.

ABD anlaşmayı ihlal edenlere karşı bir silah ambargosu çağrısında bulunuyor.

Ho mancato un gradino sulle scale e ho paura mi si sia slogata la caviglia.

- Merdivende bir adımı kaçırdım ve korkarım ayak bileğimi burktum.
- Merdivende adımımı boşa atıp ayak bileğimi burktum maalesef.

- Questo libro è sulle stelle.
- Questo libro parla di stelle.
- Questo libro riguarda le stelle.

Bu kitap yıldızlar hakkında.

Sulle vaste pianure, ogni notte pone una sfida diversa. La savana africana sta diventando più buia.

Açık düzlüklerde her gece farklı bir mücadele verilir. Afrika Savanı kararıyor.

Dato che la città si estende intorno alla loro foresta, stanno imparando a sopravvivere sulle strade.

Şehir, ormandaki evlerinin etrafını sardıkça... ...sokaklarda hayatta kalmanın yollarını öğreniyorlar.

Soult condusse una serie di audaci incursioni sulle linee austriache, finché non fu colpito al ginocchio

Soult, dizinden vurulup yakalanana kadar Avusturya hatlarına bir dizi cesur baskın düzenledi

Uno studio ha scoperto che Wikipedia sbaglia nel 90 per cento delle sue voci sulla salute e sulle questioni mediche.

Bir çalışma, Wikipedia'nın sağlık ve tıp konularındaki girdilerinin yüzde 90'ının hatalı olduğunu buldu.

Barack Obama punta a un divieto internazionale sulle armi nucleari, ma non è contro di loro in tutte le guerre.

Barack Obama, nükleer silahlarla ilgili uluslararası bir yasaklamayı hedefliyor, fakat tüm savaşlarda onlara karşı değil.

- Recentemente qualcuno mi ha parlato di un sito web sulle lingue, tatoeba.org.
- Di recente qualcuno mi ha parlato di un sito web sulle lingue, tatoeba.org.
- Recentemente qualcuno mi ha parlato di un sito web riguardante le lingue, tatoeba.org.
- Di recente qualcuno mi ha parlato di un sito web riguardante le lingue, tatoeba.org.

Son günlerde biri bana bir dil web sitesinden bahsetti: "tatoeba.org"