Translation of "Saltare" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Saltare" in a sentence and their turkish translations:

- Posso saltare.
- Riesco a saltare.
- Io posso saltare.
- Io riesco a saltare.

Zıplayabilirim.

- L'ho visto saltare.
- Lo vidi saltare.

Onu atladığını gördüm.

- Ho visto l'uomo saltare.
- Io ho visto l'uomo saltare.
- Vidi l'uomo saltare.
- Io vidi l'uomo saltare.

Adamın atladığını gördüm.

- Stanno per saltare.
- Loro stanno per saltare.

Onlar atlayacaklar.

- Vai a saltare nel lago.
- Vada a saltare nel lago.
- Andate a saltare nel lago.

Git göle atla.

- L'ho visto saltare nella piscina.
- Lo vidi saltare nella piscina.

Onun havuza atladığını gördüm.

- L'ho vista saltare nella piscina.
- La vidi saltare nella piscina.

Onun havuza atladığını gördüm.

- Puoi saltare l'ultimo capitolo del libro.
- Può saltare l'ultimo capitolo del libro.
- Potete saltare l'ultimo capitolo del libro.

- Kitabın son bölümünü göz ardı edebilirsiniz.
- Kitabın son bölümünü çıkarabilirsiniz.

saltare ad una soluzione,

çözüme atlıyoruz

Ok, prepariamoci. Stiamo per saltare.

Pekâlâ, bunun için hazırlanalım. Atlamak için hazır olun.

Sami voleva saltare dal ponte.

Sami köprüden atlamak istedi.

- Prova a saltare il più in alto possibile.
- Provate a saltare il più in alto possibile.
- Provi a saltare il più in alto possibile.

Yapabildiğin kadar yükseğe zıplamayı dene.

Devo saltare. Preso. Infilzato sul fondo.

Kendinizi yukarı çekip saplayın, onu yakalayıp zemine yapıştırın.

Vuoi saltare? È un bel volo.

Atlamak istiyorsunuz! Bu uzun bir mesafe.

Oppure.. correre il rischio... ...e saltare!

Ya da... Şansımı denerim... Ve atlarım.

- Non saltare!
- Non saltate!
- Non salti!

Atlama!

Dovrai smettere di saltare le lezioni.

Dersleri atlamayı bırakmak zorunda kalacaksın.

Non riesco a saltare quel fosso.

O hendeğin üzerinden atlayamam.

- Il nemico ha fatto saltare in aria il ponte.
- Il nemico fece saltare in aria il ponte.

Düşman köprüyü uçurdu.

A Tom non piace saltare la corda.

Tom ip atlamayı sevmez.

Tutti i bambini amano correre e saltare.

Bütün çocuklar koşmayı ve zıplamayı seviyorlar.

Tom non avrebbe dovuto saltare le lezioni.

Tom dersleri atlatmamalıydı.

È pericoloso saltare da un treno in movimento.

Hareket eden bir trenden atlamak tehlikelidir.

Preferirei saltare la scuola e giocare ai videogiochi.

Okulu asmayı ve video oyunları oynamayı tercih ederim.

Perché i miei clienti vogliono sempre saltare questa parte,

çünkü tüm müşterilerimin her zaman atlamak istediği kısım bu

Far saltare la porta con la polvere da sparo?

Kapıyı barutla patlatmak mı istiyorsunuz?

La ragazza aveva paura di saltare giù dal tetto.

Kız çatıdan aşağıya atlamaya korkuyordu.

Alla maggior parte dei bambini piace saltare la corda.

Çocukların çoğu ip atlamayı sever.

Ricerche recenti mostrano come possiamo far saltare queste cinque difese

Yeni araştırmalar bu beş savunmayı

Abbiamo fatto saltare in aria un'enorme roccia con la dinamite.

Dinamitle büyük bir kayayı havaya uçurduk.

Che renderebbero possibile far saltare in aria un sacco di cose,

bu tür siyah topların yanında

A meno che usi la polvere da sparo e faccia saltare la porta.

Biraz barut kullanıp kapıyı patlatmadığım sürece tabii.

Negli Stati Uniti è popolare per le ragazze imparare a saltare la corda.

Amerika Birleşik Devletlerinde kızların ip atlamayı öğrenmesi popülerdir.

È comune tra gli studenti saltare la colazione prima di andare a scuola.

Öğrencilerin okula gitmeden önce kahvaltıyı atlaması yaygındır.