Translation of "Fele" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Fele" in a sentence and their turkish translations:

A másik fele csökkent.

Diğer yarısı ise azalmıştı.

A diákok fele hiányzik.

Öğrencilerin yarısı yok.

A ruhacsipeszek fele eltűnt.

Mandalların neredeyse yarısı kayıp.

Az ún. szakértők fele felsül.

Bu uzman addedilenlerin yarısı hatalı çıkacak.

Ezeknek a fele nem működik.

Onların yarısı çalışmıyor.

Ha a fiatal lakosság csaknem fele

okuyup yazamayan hiçbir ülke

Fele annyit keres, mint a férje.

Kocasının kazandığının yarısı kadar çok para kazanır.

A világ népességének fele városban él.

Dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyor.

Az almák fele meg van rohadva.

Elmaların yarısı çürümüş.

A diákok egyik fele azonnal nevetni kezdett,

Yarısı hemen gülmeye başladı,

A kémiai energia közel fele elektromossággá alakul,

Kimyasal enerjinin yaklaşık yarısı elektriğe,

A világ termőföldjének fele jelenleg megromlottnak tekinthető.

Dünyadaki toprakların yarısı bozulmuş sayılıyor.

Meg tudom csinálni fele ennyi idő alatt.

Onu yarı zamanda yapabilirim.

A kocsi lerobbant a repülőtér fele menet.

Araba havalimanına giderken bozuldu.

Az angol fele helytelen latin, nem más.

İngilizce'nin yarısı sadece kötü Latince.

és a 85 év felettiek több mint fele

yaşı 85 olan hastaların yarısının

Bárcsak fele olyan jól tudnék franciául, mint te.

Keşke senin konuştuğunun yarısı kadar iyi Fransızca konuşabilsem.

Ma már fele olyan gyakran járok fodrászhoz, mint régen,

Saçlarımı artık eskiden kestirdiğimden daha az sık kestiriyorum

A börtönbeli elhalálozások majdnem fele – ideértve az öngyilkosságot is –,

ve intihar dâhil, hapishanede gerçekleşen ölümlerin neredeyse yarısı

Mire megtudjuk mi az élet, a fele már eltelt.

Biz onun ne olduğunu öğrenmeden önce Hayatın yarısı harcanmaktadır.

A másik fele, hogy cselekvési lehetőséget kell adni a településeknek,

İkinci şey ise, bizler belediyeleri silahlandırmalıyız;

Ha a nők több mint fele valamiféle szexuális zavarral küzd,

Kadınların yarısından fazlası aynı tür cinsel problemi yaşıyorsa

A másik fele pedig kiabál vele, mert ugyanezt sértőnek találja.

diğer bir yarısı ise gücendirici bir şey söylediği için ona bağırıyor.

És mivel az emberiség több mint fele él e térségben,

İnsanlığın yarısından fazlası bu alanda yaşıyor,

Körülbelül 600 000 férfi ... bár kevesebb, mint fele közülük franciák voltak.

Yaklaşık 600.000 adam… yarıdan az olsa da bunların bir kısmı Fransız'dı.

A japánok egy főre eső rizsfogyasztása körülbelül a fele az ötven évvel ezelőttinek.

Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.

Az összes harci repülőgépnek csupán a fele képes harcolni. A többit más feladatokra használják.

Askerî uçakların sadece yarısı savaşa katılabilir. Kalanlar ise başka görevler için kullanılır.

- John az iskola fele menet találkozott Maryvel.
- John találkozott Maryvel az iskola felé vezető úton.

John okula giderkenMary ile karşılaştı.

Bár a Föld felületének csupán két százalékát borítják őserdők, ott él a világon fellelhető állat-, növény- és rovarfaj fele.

Yağmur ormanları dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına karşın; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.