Examples of using "Annyit" in a sentence and their turkish translations:
Mary neden çok ağlıyor?
Çok fazla endişelenme.
İstediğiniz kadar yiyebilirsiniz.
Söyleyecek çok şey var.
Elinden geleni öde.
Tom o kadar çok ağlamadı.
O benim kazandığımdan üç kat daha fazla kazanır.
Şu anda tüm yapabileceğim beklemek.
- Tom'un bu kadar üzerine titreme.
- Tom'u bu kadar şımartmayın.
Hiç olmazsa teşekkür ederim diyebilirsin.
O kadar çok üzülme, Tom.
Bütün yapabileceğimiz beklemektir.
İstediğin ne varsa bağışla.
Elimden geldiği kadar çok biriktiriyorum.
Düşünebildiğim tek şey şuydu:
Yapmanız gereken tek şey onu yazmak.
Kocasının kazandığının yarısı kadar çok para kazanır.
Tom benim kazandığımın üç katı fazla kazanır.
Bugün istediğin kadar yiyebilirsin.
Geçen günkü tüm yardımın için sana teşekkür ederim.
İstediğin kadar çok al.
Tom benim harcadığımın üç katı kadar çok harcadı.
Tom, Mari kadar fazla yemez.
İki kere düşünmeden git!
Tom benim iki katım kadar çok kazanır.
Ben eskisi kadar çok yemek yemiyorum.
Tom, Mary kadar fazla çalışmaz.
- Yaşamak, şarkı söylemek ve sevmek anlamına gelir.
- Yaşamak, şarkı söylemek ve sevmek demektir.
“Haklısın,” dedim.
Ağzına olabildiğince çok şey tıkıştırmalı.
Keşke ben sizin kadar akıllı olsam.
Tom Mary'ye neden böyle geç kaldığını sordu.
- Bu kadar içmeyin!
- Çok fazla içme!
Ben sadece denemek zorunda olduğumu biliyordum.
Bütün bu yemek konuşması beni acıktırıyor.
Sadece beni dinlemeni istiyorum.
ve bu da demek oluyor ki dünyanın her yanından isteyen herkes
Tüm isteyebileceğim elinden gelenin en iyisini yapman.
Çok endişe etmekten vazgeç.
Tom Mary'ye sadece bildiğini söyleyebildi.
Adına da Türkçe “çoban” kelimesinden gelen Chobani diyeceğiz.
Doğadan o kadar çok şey almıştım ki artık geri verebiliyordum.
İstediğiniz kadar alın.
Çok para istemiyorum. Sadece rahat yaşayacak kadar para istiyorum.
Derdimi anlatabilecek kadar Lehçe konuşurum.
Sadece bunun işe yaradığını bilmek zorundasın. Bunun nasıl işe yaradığını bilmen gerekmiyor.
Onun hakkında iki kez düşünme, Tom.
- Gerçekten bilmek istiyorsanız, yapmanız gereken bütün şey sormaktır.
- Eğer gerçekten bilmek istiyorsanız, tüm yapmanız gereken sormaktır.
- Eğer gerçekten bilmek istiyorsan, tüm yapman gereken sormaktır.
Biz hak ettiğimizi alıyoruz.
Hiç olmazsa "teşekkür ederim" diyebilirsin.
- Sana bir şey söz vermedim; Ben sadece: belki dedim.
- Sana bir şey söz vermedim; Sadece dedim ki: belki.
Tom, hak ettiğini düşündüğü kadar ücret almıyordu.
- O kadar çok yemeyin. Şişmanlarsınız.
- O kadar çok yeme. Şişmanlayacaksın.
Gece yarısından önce her saat uyku gece yarısından sonra iki saat uykuya değer.
Ben senin yerinde olsam tereddüt etmem.
Sadece neden yalan söylediğini bana söylemeni istiyorum.
Mary'nin sevgililer günü için Tom'a bir şey almaya parası yoktu bu yüzden ona sadece "seni seviyorum!" dedi.
Bütün bildiğim onun Çin'den geldiğidir.
Sadece burada olduğuna memnun olduğumu söylemek istiyorum.
Yardımıma ihtiyacınız olursa, tek yapmanız gereken istemektir.