Examples of using "Steckte" in a sentence and their turkish translations:
Lastikte sıkışmış bir çivi bulduk.
- Sorun zorluklarla kuşatıldı.
- Sorun zorluklarla doluydu.
Anahtarı kilide soktu.
Jim anahtarı kilide koydu.
O, anahtarı kilide soktu.
O, evini ateşe verdi.
Tom anahtarı kilide taktı.
Tom'un arabası çamura battı.
Mary saçına bazı çiçekler koydu.
Tom bana bir not verdi.
Tom evini kundakladı.
Yüzüğü Mary'nin parmağına taktı.
Tom Noel ağacının üzerine bir yıldız koydu.
- Sekreter mektubu bir zarfa yerleştirdi.
- Sekreter mektubu zarfın içine koydu.
Bana soğuk algınlığı bulaştırdı.
Kitabı çantasına sıkıştırdı.
Ben ellerini ceplerine koydu.
O ellerini ceplerine koydu.
Tom pantolonunu gömleğinin içine soktu.
Anahtarı çantasına koydu.
Tom ellerini ceplerine koydu.
O bir karınca yuvasına bir saman çöpü soktu.
Tom ellerini ceplerine koydu.
Tom mektubu ceketinin cebine koydu.
Tom anahtarı cebine koydu.
Tom kafasını pencereden dışarı çıkardı.
Ellerimi ceplerime koydum.
Başını pencereden dışarı çıkardı.
Tom gözlüğünü gömlek cebine koydu.
Mary altın küpelerini taktı.
Tom anahtarı cebine koydu.
Başını pencereden çıkardı.
Sekreter mektubu bir zarfa yerleştirdi.
Oğlan ellerini ceplerine koydu.
Tom yüzüğü Mary'nin parmağına taktı.
Tom parmaklarını kulaklarına soktu.
Tom ağzına bir sakız koydu.
Tom ekmek kızartma makinesine iki parça ekmek koydu.
Lastikte bir çivi sıkıştığını gördük.
O, yüzüğü parmağına taktı.
Mary yüzüğü parmağına taktı.
Bir sincap kızıma kuduz hastalığı bulaştırdı.
Tom yeni spor ayakkabısını çantasına koydu.
Tom yanlışlıkla perdeyi ateşe verdi.
Tom Mary'nin sorunu olduğunu hemen söyleyebildi.
Tom nişan yüzüğünü Mary'nin parmağına taktı.
Tom termometreyi ağzına koydu.
Tom vazoya birkaç çiçek koydu.
Tom parayı cebine koydu.
Ben bir trafik sıkışıklığına yakalandım.
Elinizin bir mengeneye sıkışıp ardından yanması gibi.
Kafasını, deve kuşu gibi kuma gömdü.
Tom başkalarının işine burnunu soktu.
Trafikte sıkıştım kaldım ve geciktim.
Trafikte yakalandım.
- Tom gömleğini çıkarıp çamaşır makinesine attı.
- Tom gömleğini çıkarıp yıkama makinesine attı.
Tom gözlüğünü çıkardı ve onu gömlek cebine koydu.
Tom posteri sardı ve karton bir tüpün içine koydu.
Tom gözlüğünü çıkardı ve onu cebine koydu.
Tom Afrika'da seyahat ederken sıkmaya yakalandı.
Tom anahtarlarını aldı ve onları cebine koydu.
O bana gizlice bir not verdi.
Tom evi ateşe verene kadar her şey iyiydi.
Sam'in nerede olduğunu ve ne yaptığını merak etti.
Tom kirli elbiselerini çıkardı ve onları çamaşır makinesine attı.
Keşke Tom'un söylediğini dinleseydim, başım bu tür bir belada olmazdı.
Tom Mary'nin ona verdiği yirmi dolarlık faturayı gömlek cebine koydu.
Tom parmağını tetikten çekti ve tabancasını kılıfına geri koydu.
Tom bütün parasını bir kutuya koydu ve onu yatağının altına sakladı.
Tom Mary'nin başının belada olduğunu anladı ve ona yardım etmek için gitti.
O, düğme iliğine bir çiçek sıkıştırdı.
Tom mektubu yazdıktan sonra onu bir zarfa koydu ve onu mühürledi.
Tom çikolataya bir çilek daldırdı ve sonra onu ağzına koydu.
Tom anahtarı kilide taktı ve onu çevirmeden önce bir süre bekledi.
Tom'un mali olarak başı dertteydi.
Tom'un ebeveynleri o, Şikago'da başını derde sokmaya devam ettiği için onu Boston'a gönderdi.
Mary vazoya bazı çiçekler koydu.
Tom 6:30'da yataktan kalktı, mutfağa gitti ve tost makinesine iki dilim ekmek koydu.
- Sabah onu cebime koyduğumda bu lastik şeridin işe yarayacağını hiç düşünmemiştim.
- Bu sabah cebime koyduğumda bu lastik bandın işe yarayacağını asla düşünmedim.
Tom bazı böcekler yakaladı ve onları bir kavanoza koydu. Sonra böcekler nefes alabilsin diye kavanozun kapağına bir delik açtı.