Translation of "Erklärte" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Erklärte" in a sentence and their turkish translations:

Erklärte ein Fest

bayram ilan etti

Tom erklärte alles.

Tom her şeyi açıkladı.

Er erklärte alles.

O, her şeyi açıkladı.

Er erklärte ihren Lebensunterhalt

onların geçim sıkıntısını anlattı

Sie erklärte es nochmals.

O, onu tekrar açıkladı.

Er erklärte mir das.

O, onu bana açıkladı.

Dieser Soldat, erklärte er mir,

O asker bana şunu öğretti,

Die Kolonie erklärte ihre Unabhängigkeit.

Koloni bağımsızlık ilan etti.

Er erklärte die Angelegenheit ausführlich.

Konuyu detaylı olarak açıkladı.

Ich erklärte ihm die Vorgänge.

Prosedürleri ona açıkladım.

Ich erklärte ihm die Angelegenheit.

Meseleyi ona açıkladım.

Er erklärte mir die Regel.

O, kuralı bana açıkladı.

Ich erklärte ihm den Vorgang.

Yöntemi ona açıkladım.

Tom erklärte Maria die Angelegenheit.

Tom meseleyi Mary'ye açıkladı.

Tom erklärte mir die Situation.

Tom durumu bana açıkladı.

Ich erklärte meine missliche Lage.

Çıkmazımı açıkladım.

Tom erklärte Mary die Situation.

Tom durumu Mary'ye anlattı.

Tom erklärte Mary den Plan.

Tom takvimi Mary'ye açıkladı.

Tom erklärte mir das Problem.

- Tom sorunu bana açıkladı.
- Tom problemi bana izah etti.

- Tom erklärte genau, was er gesehen hatte.
- Tom erklärte detailliert, was er gesehen hatte.
- Tom erklärte im Detail, was er gesehen hatte.
- Tom erklärte in allen Einzelheiten, was er gesehen hatte.

Tom gördüklerini detaylı olarak açıkladı.

Sie erklärte die Regeln im Einzelnen.

Kuralları detaylarıyla açıkladı.

Er erklärte die Regeln im Einzelnen.

- Kuralları ayrıntılı olarak açıkladı.
- Kuralları ayrıntılı bir şekilde açıkladı.

Das Land erklärte kürzlich seine Unabhängigkeit.

Ulus son zamanlarda bağımsızlığını ilan etti.

Tom erklärte die Regeln im Einzelnen.

Tom kuralları ayrıntılı olarak açıkladı.

Tom erklärte es nicht sehr gut.

Tom bunu çok iyi açıklamadı.

Tom erklärte Maria die ganze Sache.

Tom her şeyi Mary'ye açıkladı.

Er erklärte, warum das Experiment fehlschlug.

Deneyin niçin başarısız olduğunu açıkladı.

- Tom erklärte ausführlich, wie man es macht.
- Tom erklärte ausführlich, wie es zu machen ist.

Tom onun nasıl yapılacağını ayrıntılı olarak açıkladı.

- Er erklärte mir, dass er kein Geld habe.
- Er erklärte mir gegenüber, er habe kein Geld.

Parası olmadığını bana açıkladı.

Er erklärte, was die kleinen Geschäfte drehten

küçük esnafların da neler çevirdiğini anlattı

Er erklärte mir, dass Höflichkeit sich ausbreitete,

Nazikliğin yayıldığını,

Das Land erklärte seinem Nachbarland den Krieg.

Ülke komşusu karşı savaş ilan etti.

Sie erklärte den Grund für ihre Verspätung.

O neden geç kaldığını açıkladı.

Er erklärte meinem Sohn, warum es regnet.

Niçin yağmur yağdığını oğluma açıkladı.

Er erklärte detailliert, was er gesehen hatte.

O, ne gördüğünü detaylı olarak açıkladı.

Sie erklärte die wörtliche Bedeutung des Satzes.

O, cümlenin gerçek anlamını açıklar.

Ich erklärte mich bereit, ihm zu helfen.

Ben ona yardım etmeyi kabul ettim.

Tom erklärte mir, wie man das macht.

Tom bana onun nasıl yapılacağını anlattı.

Er erklärte die wortwörtliche Bedeutung des Satzes.

O, cümlenin kelime anlamını açıkladı.

Präsident Roosevelt erklärte sich bereit, zu helfen.

Başkan Roosevelt yardım etmeyi kabul etti.

Tom erklärte Maria eingehend, wie es funktionierte.

- Tom Mary'ye bunun nasıl çalıştığını ayrıntılı olarak anlattı.
- Tom, Mary'ye bunun nasıl çalıştığının ayrıntılı açıklamasını verdi.

Er erklärte die wörtliche Bedeutung des Satzes.

O, ifadenin tam anlamını açıkladı.

Der Lehrer erklärte seine Theorie anhand von Bildern.

Öğretmen resimleri kullanarak teorisini açıkladı

Sie erklärte mir, wie man einen Kuchen macht.

Nasıl kek yapılacağını bana açıkladı.

Tom erklärte, wie es zu dem Unfall kam.

Tom kazanın nasıl olduğunu açıkladı.

Tom erklärte, wie er sein Geld verloren hatte.

Tom parasını nasıl kaybettiğini açıkladı.

Die Vernunft und die Liebe sind erklärte Feinde.

Neden ve sevgi yeminli düşmanlardır.

Er erklärte den Lebensunterhalt der Menschen in der Linienphase

insanların geçim sıkıntısını hat safhada anlattı

Er erklärte, dass er die ganze Welt umdrehen würde

Dünya etrafında bir tam tur attığını açıklıyordu

- Tom hat es mir erklärt.
- Tom erklärte es mir.

- Tom bana onu söyledi.
- Tom onu bana söyledi.

„Ich muss mir die Wunden anschauen“, erklärte der Arzt.

"Ben yarayı incelemem gerekiyor" dedi doktor.

- Ich erklärte es ihm.
- Ich habe ihm das erklärt.

Ben onu ona açıkladım.

Sie erklärte ihm, warum sie ihn nicht besuchen konnte.

O, ona onu niçin ziyaret edemediğini açıkladı.

Ich erklärte mich bereit, ihm bei seiner Arbeit zu helfen.

İşinde ona yardım etmeyi kabul ettim.

Tom erklärte sich umgehend bereit zu tun, worum wir baten.

Tom istediğimizi yapmayı kolayca kabul etti.

Japan erklärte den Vereinigten Staaten im Dezember 1941 den Krieg.

Japonya, Aralık 1941'de ABD'ye savaş ilan etti.

- 1847 erklärte man die Unabhängigkeit.
- 1847 wurde die Unabhängigkeit erklärt.

1847 yılında, onlar bağımsızlık ilan etti.

Der Wissenschaftler erklärte die fremdartigen Erscheinungen im Lichte neuester wissenschaftlicher Erkenntnisse.

Bilimci son bilimsel bilgiler ışığında garip olayları açıkladı.

- Ich erklärte ihr die Regeln.
- Ich habe ihr die Regeln erklärt.

Ona kuralları açıkladım.

Er erklärte Mary, warum er zu spät zu ihrer Geburtstagsfeier kam.

O, Mary'ye neden onun doğum günü için geç kaldığını açıkladı.

Tom erklärte dem Polizisten, wie es zu dem Unfall gekommen war.

Tom polis memuruna kazanın nasıl olduğunu anlattı.

- Er erzählte ihr, dass er sie liebt.
- Er erklärte ihr seine Liebe.

O, ona onu sevdiğini söyledi.

- Er erklärte, wie man Feuer macht.
- Er hat erklärt, wie man Feuer macht.

O, nasıl ateş yakacağını açıkladı.

- Das Land hat seinem Nachbarn den Krieg erklärt.
- Das Land erklärte seinem Nachbarland den Krieg.

Ülke komşusu karşı savaş ilan etti.

- Es ergab keinen Sinn, wie sie das Problem erklärte.
- Ihre Erläuterung des Problems ergab keinen Sinn.

Sorunla ilgili açıklaması mantıksızdı.

Der Lehrer erklärte den Unterschied zwischen den Sätzen „Wir alle wissen, dass Tom schuldig ist“ und „Alles, was wir wissen, ist, dass Tom schuldig ist“.

Öğretmen "Hepimiz Tom'un suçlu olduğunu biliyoruz." ve "Bildiğimiz tek şey Tom'un suçlu olması." cümleleri arasındaki farkı açıkladı.

Im Alter von sechs Jahren hatte er gelernt, eine Schreibmaschine zu bedienen und er erklärte dem Lehrer, dass er nicht lernen müsste, mit der Hand zu schreiben.

Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.

- Tom hat zugesagt, Maria bei der Jobsuche zu helfen.
- Tom erklärte sich einverstanden, Maria bei der Arbeitssuche zu helfen.
- Tom hat sich bereit erklärt, Maria bei der Arbeitssuche zu helfen.

Tom Mary'nin bir iş bulmasına yardım etmeyi kabul etti.