Translation of "Drin" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Drin" in a sentence and their turkish translations:

- Ist es da drin?
- Ist er da drin?
- Ist sie da drin?

O orada mı?

Was ist drin?

İçerideki nedir?

Er ist drin.

O içeride.

Warte hier drin!

Burada bekle.

Hier drin stinkt’s.

O burada kötü kokuyor.

Die Giftzähne... sind drin.

Dişleri içeride.

Bist du da drin?

Orada mısın?

Ist Tom da drin?

Tom orada mı?

Hier ist alles drin.

Hepsi burada.

Ich bin hier drin.

Ben buradayım.

Es stinkt hier drin.

Burası iğrenç kokuyor.

Was ist hier drin?

Burada ne var?

Sie sind hier drin.

Onlar buradalar.

Hier drin nicht rauchen!

Burada sigara içme.

Ist da irgendjemand drin?

Orada kimse var mı?

Tom ist da drin.

Tom orada.

- Es ist wirklich heiß hier drin.
- Es ist echt heiß hier drin.

Burası çok sıcak.

Es ist dunkel hier drin.

Burası karanlık.

Es ist kalt hier drin.

Burası soğuk.

Tom, bist du da drin?

Tom, orada mısın?

Wer ist noch dort drin?

Orada başka kim var?

Ich mag's nicht dort drin.

Bunu orada sevmiyorum.

Ich bin hier drin, Tom.

Ben buradayım, Tom.

Was ist für uns drin?

Onun içinde bizim için ne var?

Was ist hier drin, Tom?

Buradaki nedir, Tom?

Tom ist nicht dort drin.

Tom orada değil.

Maria, bist du da drin?

Mary, orada mısın?

Was machst du da drin?

Orada ne yapıyorsun?

Hier drin stinkt es ziemlich.

Gerçekten burası çok kötü kokuyor.

Hier drin ist viel Platz.

Burada çok yer var.

Tom? Bist du da drin?

Tom mu? Orada mısın?

Maria? Bist du da drin?

Mary? Orada mısın?

Hier drin ist es übervoll.

Burası çok kalabalık.

- Ich weiß, dass du da drin bist.
- Ich weiß, dass ihr da drin seid.
- Ich weiß, dass Sie da drin sind.

Orada olduğunu biliyorum.

Wir wissen, Tom ist da drin.

Biz Tom'un orada olduğunu biliyoruz.

Ich weiß, Tom ist da drin.

Tom'un orada olduğunu biliyorum.

Weißt du, was hier drin ist?

Burada ne olduğunu biliyor musun?

Wer war sonst noch hier drin?

Başka kim buradaydı?

Es ist sehr dunkel hier drin.

Burada hava çok karanlık.

Tom, was machst du hier drin?

Tom, burada ne yapıyorsun?

Was ist da für dich drin?

Senin çıkarın ne olacak?

Es ist schön warm hier drin.

Burada hava güzel ve sıcak.

Was ist in diesem Eintopf drin?

Bu güveçte ne var?

Was ist da drin für mich?

Onun içinde benim için ne var?

Hier drin können wir uns verstecken.

Burada saklanabiliriz.

Hier drin ist es sehr kalt.

Burada hava çok soğuk.

Es ist sehr kalt hier drin.

Burası gerçekten soğuk.

Laut dem Tracker ist sie da drin.

Takip cihazı burada olduğunu söylüyor.

Da sind eine ganze Reihe Krankheitserreger drin.

Sizi hasta edebilecek bir sürü şeyle dolu olacaktır.

- Was ist da drin?
- Was enthält es?

O ne içerir.

Du steckst bis über beide Ohren drin!

- Haddini aşıyorsun.
- Çizmeyi aşıyorsun.
- Başından büyük işlere kalkışıyorsun.
- Haddini bilmiyorsun.
- Boyunu aşan işlere girişiyorsun.

Tom weiß nicht, was da drin ist.

Tom orada ne olduğunu bilmiyor.

Tom ist schon seit Stunden da drin.

Tom saatlerdir orada.

Tom, ich weiß, du bist da drin.

Tom, orada olduğunu biliyorum.

Ich weiß nicht, was da drin ist.

Ben orada ne olduğunu bilmiyorum.

Warum ist Tom immer noch da drin?

Tom hala neden orada?

Hier drin hielte ich es stundenlang aus.

Burada saatler harcayabilirim.

Hier drin hielte ich es tagelang aus.

Burada günler harcayabilirsiniz.

- Was auch immer wir hier drin finden, es gehört mir.
- Was immer wir hier drin finden, ist meins.

Burada ne bulursak benimdir.

Aber da sind eine Reihe an Nährstoffen drin.

Ama içinde bir sürü iyi besin maddesi var.

Wir wissen, dass du da drin bist, Tom.

Orada olduğunu biliyoruz, Tom.

- Es sollte möglich sein.
- Es sollte drin sein.

Bu mümkün olmalı.

Ich wusste, dass du hier drin sein würdest.

Burada olacağını biliyordum.

Die Schachtel ist leer. Dort ist nichts drin.

Bu kutu boş. İçinde hiçbir şey yok.

- Ich weiß, dass du da drin bist. Öffne die Tür!
- Ich weiß, dass ihr da drin seid. Öffnet die Tür!
- Ich weiß, dass Sie da drin sind. Öffnen Sie die Tür!

Orada olduğunu biliyorum. Kapıyı aç.

Je länger ich drin stecke, desto kälter wird mir

Burada bulunduğum sürece daha çok üşüyorum

Die Giftzähne... sind drin. Okay, ich nehme sie ab.

Dişleri içeride. Tamam, şimdi çıkaralım.

Es ist hier drin ganz schön unheimlich, nicht wahr?

Burası biraz ürpertici, değil mi?

Dieses Haus ist zu klein, um drin zu wohnen.

Bu ev içinde oturmak için çok küçük.

Sei vorsichtig! Wir wissen nicht, was da drin ist.

Dikkatli ol. İçeride ne olduğunu bilmiyoruz.

- Was machen sie da?
- Was machen die da drin?

Onlar orada ne yapıyor?

Diese Kiste wiegt eine Tonne. Was ist da drin?

Bu kutu bir ton. İçinde ne var.

Die Giftzähne... sind drin. Okay, ich nehme sie jetzt ab.

Dişleri içeride. Tamam, şimdi çıkaralım.

Ich schmecke den Tōfu nicht. Ist da wirklich Tōfu drin?

Tofu'yu tadamıyorum. Bunun içinde gerçekten tofu var mı?

Es ist eiskalt hier drin! Könnte jemand die Klimaanlage ausstellen?

Burası buz gibi! Biri klimayı kapatabilir mi?

Was auch immer hier drin lebt, wird nicht mehr lange bleiben.

Burada yaşayan şey artık burada kalmayacaktır.

Da drin ist ein Typ mit einer Knarre. Ich brauche Verstärkung.

Orada silahlı bir adam var. Desteğe ihtiyacım var.

- Drinnen ist niemand.
- Im Innern ist niemand.
- Es ist niemand drin.

İçeride kimse yok.

Darf ich mein Hemd ausziehen? Es ist so heiß hier drin!

Gömleğimi çıkarabilir miyim? Burası çok sıcak.

Es ist ganz schön dunkel hier drin. Ich kann gar nichts sehen.

Burası gerçekten karanlık. Bir şey göremiyorum.

- Wie lange bist du hier gewesen?
- Wie lange bist du schon hier drin?

Ne kadar süredir buradasınız?

- Ich kann es gar nicht erwarten, zu erfahren, was drinnen ist.
- Ich komme vor Neugierde um, was da drin ist.
- Die Neugierde, was da drin ist, bringt mich noch um!

İçeride ne olduğunu öğrenmeye can atıyorum.

- Warum ist Maltesisch nicht in der Sprachliste drin?
- Warum enthält die Sprachenliste nicht Maltesisch?

- Diller listesinde neden Malta dili yok?
- Neden diller listesi Maltaca içermiyor?

- Tom ist dort mit Maria und Johannes.
- Tom ist mit Maria und Johannes da drin.

Tom Mary ve John ile orada.

- Ich glaube, dass es möglich ist.
- Ich glaube, das ist möglich.
- Ich glaube, das ist drin.
- Ich glaube, das ist durchaus drin.
- Ich glaube, es ist möglich.
- Ich glaube, es ist drin.
- Ich glaube, das ist machbar.
- Ich glaube, es ist machbar.
- Ich glaube, das liegt im Bereich des Möglichen.
- Ich glaube, es liegt im Bereich des Möglichen.
- Ich glaube, dass es im Bereich des Möglichen ist.
- Ich glaube, dass das im Bereich des Möglichen ist.
- Ich glaube, dass das drin ist.
- Ich glaube, dass es drin ist.

- Mümkün olduğunu düşünüyorum.
- Bence o mümkün.
- Bunun mümkün olduğuna inanıyorum.
- Onun bir olasılık olduğunu düşünüyorum.

Ich weiß nicht, wo ich meine Schlüssel hingelegt habe, aber irgendwo hier drin müssen sie sein.

Anahtarlarımı nereye koyduğumu bilmiyorum ama onları burada bir yerde bıraktım.

Tom! Gib Antwort! Ich weiß, dass du da drin bist, und ich weiß, dass du mich hören kannst.

Tom! Bana cevap ver! Orada olduğunu biliyorum ve beni işitebileceğini biliyorum.

- Dieses Haus ist zu klein, um darin zu wohnen.
- Dieses Haus ist zum Wohnen zu klein.
- Dieses Haus ist zu klein, um drin zu wohnen.

Bu ev içinde yaşayamayacak kadar çok küçük.