Translation of "Bill" in Turkish

0.073 sec.

Examples of using "Bill" in a sentence and their turkish translations:

- He, Bill. Wie gehts?
- Hallo, Bill! Wie geht’s?

Merhaba, Bill. Nasılsın?

- Bill ist sehr zurückhaltend.
- Bill ist sehr reserviert.

- Bill oldukça çekingendir.
- Bill oldukça içine kapanıktır.

Und Bill Gates

Ve Bill Gates

Bill, komm her!

Haydi, Bill.

Bill weinte stundenlang.

Bill saatlerce ağlamaya devam etti.

Bill ist Baseballspieler.

Bill bir beyzbol oyuncusu.

- Bill hat den Brief geschrieben.
- Den Brief hat Bill geschrieben.

- Bill mektup yazdı.
- Mektubu Bill yazdı.

- Bill schaltete den Fernseher ein.
- Bill hat den Fernseher angemacht.

Bill televizyonu açtı.

Bill war in Japan.

- Bill, Japonya'daydı.
- Bill Japonya'daydı.

Bill kommt selten rechtzeitig.

Bill nadiren zamanında gelir.

Bill hat viele Freunde.

Bill'in birçok arkadaşı var.

Bill ist immer ehrlich.

- Bill her zaman dürüsttür.
- Bill daima dürüsttür.

Bill kann Fahrrad fahren.

- Bill bisiklete binebilir.
- Bill bisiklet sürebilir.

Bill spricht etwas Japanisch.

Bill az biraz Japonca konuşur.

- Bill wurde von dem Mann umgebracht.
- Bill wurde von diesem Mann getötet.

Bill o adam tarafından öldürüldü.

- Bill lebt nah am Meer.
- Bill wohnt in der Nähe des Meeres.

Bill denizin yanında yaşıyor.

Bill kommt nächste Woche zurück.

Bill gelecek hafta geri gelecek.

Bill ist gut in Mathematik.

Bill matematikte iyidir.

Bill ist mein bester Freund.

- Bill benim en iyi arkadaşımdır.
- Bil benim en iyi arkadaşımdır.
- Bill benim en iyi arkadaşım.

Bill ist ein großartiger Kämpfer.

Bill büyük bir dövüşçü.

Bill, mach die Tür auf.

Bill, kapıya cevap ver.

Tom spricht langsamer als Bill.

Tom Bill'den daha yavaş konuşur.

Bill hat viele originelle Ideen.

Bill'in çok sayıda orijinal fikirleri var.

Den Brief hat Bill geschrieben.

Mektup Bill tarafından yazıldı.

Kann ich mit Bill sprechen?

Bill ile konuşabilir miyim?

Bill brachte mir das Buch.

Bill bana kitap getirdi.

Bill Clinton bestritt die Anklage.

Bill Clinton suçlamayı reddetti.

- Bill ist ganz anders als sein Bruder.
- Bill ähnelt seinem älteren Bruder überhaupt nicht.

Bill kardeşinden tamamen farklıdır.

- Bill ging mit seinem Bruder in den Zoo.
- Bill brachte seinen Bruder zum Zoo.

Bill erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.

- Ich sah Bill gestern in der Bücherei.
- Ich sah Bill gestern in der Bibliothek.

Dün kütüphanede Bill'i gördüm.

Einer dieser Sammler ist Bill Gates

Bu koleksiyonculardan bir tanesi de Bill Gates

Zu ihnen gesellte sich Bill Anders.

Onlara Bill Anders katıldı.

Bill wurde mit einer Pistole getötet.

Bill, bir tabanca ile öldürüldü.

Bill ist wegen der Prüfung nervös.

Bill sınav hakkında sinirli.

Bill klopfte mir auf die Schulter.

Bill omuzumu yavaşça vurdu.

Bill geht oft in den Park.

Bill sık sık parka gider.

Bill war verrückt nach einem Motorrad.

Bill bir motosikleti delicesine seviyor.

Bill hat das Verbrechen nicht begangen.

Bill suçu işlemedi.

Der Brief wurde von Bill geschrieben.

Mektup Bill tarafından yazıldı.

Ken ist genauso groß wie Bill.

Ken Bill kadar uzun boylu.

Bill ist genauso groß wie Jack.

Bill, Jack kadar uzun boylu.

Bill hält oft seine Versprechen nicht.

Bill sık sık sözlerini tutmaz.

Bill, du darfst nicht dahin gehen!

Bill, oraya gitme!

Bill wird wohl gewinnen, nicht wahr?

Bill kazanacak, değil mi?

Bill kann schneller als Bob laufen.

Bill Bob'tan daha hızlı koşabilir.

Bill, ruf mich heute Abend an.

Bill, bu akşam beni ara.

Bill wurde von einem Einbrecher getötet.

Bill bir hırsız tarafından öldürüldü.

Bill hat mir dieses Buch mitgebracht.

Bill bana bu kitabı getirdi.

Bill hat mit dem Rauchen aufgehört.

- Bill sigarayı bıraktı.
- Bill sigarayı kesti.

Bill streitet sich nie mit anderen Leuten.

Bill diğer insanlarla asla tartışmaz.

Bill spielt oft alleine mit seinen Spielsachen.

Bill genellikle tek başına oyuncakları ile oynar.

Tom läuft nicht so schnell wie Bill.

Tom Bill kadar hızlı koşmaz.

Was brachte Bill dazu, Ingenieur zu werden?

Bill'e bir mühendis olmasını karar verdiren nedir?

Bill Gates ist der Gründer von Microsoft.

Bill Gates, Microsoft'un kurucusudur.

Bill ist nicht so groß wie du.

Bill senin kadar uzun boylu değil.

Ich habe Ken, Bill und Yumi eingeladen.

Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim.

Bill ist zwei Jahre älter als ich.

Bill benden iki yaş daha büyük.

Bill hat mir ein schönes Kleid gemacht.

Bill bana güzel bir elbise yaptı.

Bill ist nicht so groß wie Bob.

Bill Bob kadar uzun değil.

Tom und Bill kamen zu unterschiedlichen Schlüssen.

Tom ve Bill birbirlerinden farklı sonuçlara ulaştılar.

Bill schrieb sich für das Examen ein.

Bill sınav için kaydını yaptırdı.

Bill ist mich letzten Herbst besuchen gekommen.

Bill geçen sonbaharda beni görmeye geldi.

Bill kam den ganzen Weg von Florida her.

Bill Florida'dan bütün yolu geldi.

Mein Vater erlaubt mir nicht, mit Bill auszugehen.

Babam bana Bill ile dışarı çıkmama izin vermez.

Bill kam wie üblich zu spät zur Schule.

Bill her zamanki gibi okula geç kalmıştı.

Bill legte 100 Dollar für seine Reise beiseite.

Bill, gezisi için bir kenara yüz dolar koydu.

- Tom ist schon hier, aber Bill ist noch nicht gekommen.
- Tom ist schon da, doch Bill ist noch nicht gekommen.

Tom çoktan burada, ama Bill henüz gelmedi.

Bill Gates sammelt einige Notizen von de Da Vinci

Bill Gates de Da Vinci'nin bazı notlarını topluyor

Tom und Bill gelangten unabhängig voneinander zur selben Schlussfolgerung.

Tom ve Bill birbirlerinden bağımsız olarak karara vardılar.

Bill nahm die Schuld für den Schaden auf sich.

Bill kayıp için suçlamayı kabul etti.

Bill nahm seinen kleinen Bruder mit in den Zoo.

Bill, küçük erkek kardeşini hayvanat bahçesine götürdü.

Er sagte, dass Bill Clinton die Steuern erhöhen wird.

Bill Clinton'un vergileri yükselteceğini söyledi.

Bill stand zeitig auf, um den ersten Zug zu nehmen.

Bill ilk treni yakalamak için erken kalktı.

In der Klasse ist kein Junge so groß wie Bill.

Sınıftaki hiçbir erkek çocuğu Bill kadar uzun değil.

Bill tauchte in den Fluss, um das ertrinkende Kind zu retten.

Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.

Bill wollte zeitig genug im Büro ankommen, um seinen Schreibtisch aufzuräumen.

Tom masasını temizlemek için tam zamanında ofise gitmek istedi.

Bill ist 20 Minuten zu spät. Er muss sich irgendwo verirrt haben.

Bill 20 dakika geç kaldı. Bir yerde kaybolmuş olmalı.

Die Tatsache, dass sein Vater so viel raucht, ist dem Bill gar nicht recht.

- Bill, babasının çok sigara içtiği gerçeğini sevmez.
- Bill babasının çok sigara içmesinden hoşlanmaz.

Wie kann Bill Gates der reichste Mann der Welt sein, wenn er all sein Geld weggegeben hat?

Bill Gates parasının hepsini bağışladıysa nasıl dünyanın en zengin adamı olabilir?

Bill Clinton sprach eine mehrdeutige Sprache, als er gebeten wurde, sein Verhältnis mit Monika Lewinsky zu beschreiben.

Bill Clinton Monica Lewinsky ile olan ilişkisini açıklamak isterken muğlak bir dil kullandı.

- Ich habe dich schon lange nicht mehr gesehen, Bill.
- Ich habe dich seit langem nicht mehr gesehen, Willi.

Uzun süredir seni görmedim, Bill.

- Mein Name ist William, aber du kannst Bill zu mir sagen.
- Ich heiße Wilhelm, du kannst mich aber Willi nennen.

Benim adım William ama sen bana Bill diyebilirsin.