Translation of "Weinte" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Weinte" in a sentence and their turkish translations:

Er weinte und weinte.

O sürekli ağladı.

- Sie weinte.
- Er weinte.

O ağladı.

Mama weinte.

Anne bağırdı.

Sie weinte.

O ağladı.

Tom weinte.

Tom ağladı.

Ich weinte.

Ağlıyordum.

Er weinte.

O, ağlıyordu.

Jesus weinte.

İsa ağladı.

Jeder weinte.

Herkes ağlıyordu.

Er weinte nur.

O ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

Sie weinte allein.

O tek başına ağlıyordu.

Bill weinte stundenlang.

Bill saatlerce ağlamaya devam etti.

Meine Freundin weinte.

Kız arkadaşım ağlıyordu.

Sie weinte bitterlich.

O için için ağladı.

Toms Mutter weinte.

Tom'un annesi ağlıyordu.

Tom weinte weiter.

Tom ağlamaya devam etti.

Tom weinte nie.

Tom hiç ağlamadı.

Sie weinte nicht.

O ağlamadı.

Tom weinte viel.

Tom çok ağladı.

Er weinte weiter.

O, ağlamaya devam etti.

Sie weinte weiter.

Ağlamaya devam etti.

Tom weinte nur.

Tom ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

Tom weinte auch.

Tom da ağlıyordu.

Er weinte vor Hunger.

Açlıktan ağlıyordu.

Sie weinte vor Rührung.

O, duygulanmaktan dolayı ağladı.

Sie weinte bittere Tränen.

O acı gözyaşları döktü.

Er weinte vor Freude.

O sevinçle bağırdı.

Der Junge weinte im Zimmer.

Çocuk odada ağlıyordu.

Sie weinte die ganze Zeit.

O, sürekli olarak ağlamayı sürdürdü.

Tom sah, dass Maria weinte.

- Tom Mary'nin ağladığını görebilir.
- Tom, Mary'nin ağladığını görebiliyordu.

Tom weinte wie ein Baby.

Tom bir bebek gibi ağlıyordu.

Maria weinte in meinen Armen.

Mary kollarımda ağladı.

- Ich weinte.
- Ich habe geweint.

Ağladım.

Tom weinte stundenlang mit Unterbrechungen.

Tom kesintili olarak saatlerce ağladı.

Tom weinte auf dem Nachhauseweg.

Tom eve dönerken yolda ağladı.

- Das Baby weinte nur.
- Das Baby weinte ständig.
- Das Baby war nur am Weinen.

Bebek ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

- Tom weinte, als ich es ihm erzählte.
- Tom weinte, als ich es ihm sagte.

- Tom, ona anlattığım zaman ağlamıştı.
- Tom'a söylediğimde ağladı.

Das Baby weinte die ganze Nacht.

Bebek bütün gece ağlamaya devam etti.

- Tom weinte.
- Tom heulte.
- Tom flennte.

Tom ağlıyordu.

Dieses Kind weinte die ganze Nacht.

Bu çocuk bütün gece ağladı.

Es schmerzte, doch ich weinte nicht.

O, canımı yaktı ama ağlamadım.

Tom fragte Mary, warum sie weinte.

Tom Mary'ye niçin ağladığını sordu.

Tom weinte sich die Augen aus.

Tom hüngür hüngür ağladı.

Ich ging nach Hause und weinte.

Eve gittim ve ağladım.

Danach weinte sie drei Tage lang.

Ondan sonra, o üç gün ağladı.

Ich war traurig, als sie weinte.

O ağlarken ben üzgündüm.

Sie weinte die ganze Nacht durch.

O, bütün gece ağlamaya devam etti.

Lyusya weinte, während sie Mahler hörte.

Lyusya, Mahler'i dinlerken ağladı.

Tom weinte sich in den Schlaf.

Tom uyuyana kadar ağladı.

Als ich die Nachricht hörte, weinte ich.

Haberi duyduğumda bağırdım.

Sie weinte, als sie die Geschichte hörte.

O, hikayeyi duyduğunda ağladı.

Sie weinte, bis ihr die Tränen ausgingen.

Göz pınarları kuruyana kadar ağladı.

Sie weinte, als sie den Brief las.

O, mektubu okurken ağladı.

Er hielt mich fest, während ich weinte.

Ben ağlarken beni tuttu.

Ich weinte mich an seiner Schulter aus.

Onun omzunda ağladım.

- Tom weinte fast.
- Tom hat fast geweint.

Tom neredeyse ağladı.

Tom weinte viel, als Maria ihn verließ.

Mary onu ​​terk ettiğinde Tom çok ağladı.

Tom weinte, als er Marias Brief las.

Tom Mary'nin mektubunu okurken ağladı.

Tom ging in eine Ecke und weinte.

Tom köşeye gitti ve ağladı.

- Tom weinte nicht.
- Tom hat nicht geweint.

Tom ağlamıyordu.

- Ich weinte viel.
- Ich habe viel geweint.

Ben çok ağladım.

Maria weinte, als sie ihre Medaille bekam.

Mary madalyasını aldığında ağladı.

Tom saß auf dem Boden und weinte.

Tom zemine oturdu ve ağladı.

- Ich habe auch geweint.
- Ich weinte auch.

Ben de ağladım.

- Tom weinte die ganze Nacht.
- Tom weinte die ganze Nacht hindurch.
- Tom hat die ganze Nacht über geweint.

Tom bütün gece boyunca bağırdı.

Tom wollte Maria trösten, doch sie weinte weiter.

Tom Mary'yi sakinleştirmeye çalıştı ama o ağlamaya devam etti.

Tom weinte, bis er keine Tränen mehr hatte.

Tom gözyaşları bitene kadar ağladı.

Sie weinte sich die Augen aus dem Kopf.

İki gözü iki çeşme ağlıyordu.

Ich drückte ihn fest an mich und weinte.

Ben ona sıkıca sarılıp ağladım.

Tom wusste nicht, aus welchem Grunde Maria weinte.

Tom Mary'nin ağlama nedenini bilmiyordu.

Maria schloss sich im Badezimmer ein und weinte.

Mary kendini tuvalete kilitledi ve ağladı.

Die Frau weinte, als sie die schlechten Nachrichten hörte.

Kötü haberi duyduğunda kadın ağladı.

- Tom hörte nicht auf zu weinen.
- Tom weinte weiter.

Tom ağlamaya devam etti.

Was ist denn das? Es klingt, als weinte jemand.

O nedir? Birisi ağlıyor gibi geliyor.

Ich weinte mich fast jede Nacht in den Schlaf.

Hemen hemen her gece uyumak için ağladım.

Tom schloss sich in seinem Zimmer ein und weinte.

- Tom kendisini odasında kilitledi ve ağladı.
- Tom kendisini odasına kilitledi ve ağladı.

Ich versuchte, sie aufzumuntern, aber sie weinte die ganze Zeit.

Onu neşelendirmeye çalıştım ama o ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

Tom stellte sein Lachen ein, als er sah, dass Maria weinte.

Tom Mary'nin ağladığını fark ettiğinde gülmeyi bıraktı.

- Tom fragte Mary, warum sie weinte.
- Tom fragte Mary, warum sie weine.

Tom Mary'ye niçin ağladığını sordu.

Maria schloss sich im Bad ein und weinte fast eine Stunde lang.

Mary banyoda kendisini kilitledi ve yaklaşık bir saat ağladı.

Napoleon die Armee verließ, um ohne ihn nach Paris zurückzukehren, weinte er offen.

Napolyon onsuz Paris'e dönmek için ordudan ayrıldı, o açıkça ağladı.

Maria schloss sich in ihrem Schlafzimmer ein und weinte fast eine Stunde lang.

Mary kendini yatak odasına kilitledi ve yaklaşık bir saat boyunca ağladı.

Sie weinte vor Freude, als sie erfuhr, dass ihr Sohn den Flugzeugabsturz überlebt hatte.

Oğlunun uçak kazasından sağ kurtulduğunu duyduğunda sevinç çığlığı attı.