Examples of using "„es" in a sentence and their turkish translations:
Neyse ne.
Al senin olsun.
Yak onu.
Açınız.
Bunu değiştir.
O yandı.
Onu yap.
O acil.
Akşam oluyor.
Kimseye söyleme.
Onu yapmaya çalış.
Herkese anlat.
- Kar yağışıydı.
- Kar yağıyordu.
Kar yağdı.
- Hava yağmurlu.
- Yağmur yağıyor.
Hava tozlu.
Onu daha küçük yap.
O söylemek için korkunç bir şeydi.
O acıtıyor.
O çaldı.
O acildi.
O asla var olmadı.
Ona bak.
Ne olursa olsun, olacak.
Onun kilidini aç.
Hava zifiri karanlık.
Her zaman olduğu gibi.
Hava sisli.
İyi mi?
Trafiğin en yoğun olduğu zaman.
Tom onu düzeltti.
- Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
- Sağanak şeklinde yağmur yağıyor.
- Şakır şakır yağmur yağıyor.
- Fena yağmur yağıyor.
- Tufan gibi yağmur yağıyor.
- Gök delinmiş gibi yağmur yağıyor.
Onu yapmak sana kalmış.
Onu tam olduğu yerde bırak.
Öyle olsun!
Şiddetli yağmur yağıyor.
Evet, lütfen yap.
Onu yere koy.
Onu yutun.
Onu oraya bırak.
Onu buraya getir.
Sakin olun.
Buz kadar soğuk.
Onu kendiniz deneyin.
Onu bana getirin.
Onu kimseye verme.
Hava çok soğuk.
bunu engellemek durdurmak imkansız
O kilitli değil.
Denemek daha iyi olurdu.
Aralıksız yağmur yağdı.
Şiddetli yağmur yağdı.
Olduğu yere geri koy.
Bunu yapmak için kimse yok.
Bu ücretsiz.
O dağıldı.
Onu herkes söylüyor.
Tom kar yağmasından nefret eder.
Onu istiyorum.
Onu kendiniz yapın.
- Kötü mü?
- Bu kötü mü?
- Kötü müdür?
Bugün yağmur yağıyor.
İyi çalışıyor.
O gitmiş.
Ona inan. Böyle daha iyi.
O başladı.
Kolay görünüyordu.
Zifiri karanlıktı.
Ümitsiz.
Bu hantal.
Dışarıda yağmur yağıyor.
O olmuş.
Bu göründüğünden daha zor.
Bu senin.
Al onu, çok ucuz.
O ücretsizdir.
Yine yağmur yağıyor!
Ondan hoşlanıyor musun?
O, uygundu.
Simsiyah.
- Olay bu mu yani?
- Bunun yolu bu mu?
O korkutucu muydu?
Onu bana getirin.
Bunu ona ihtiyacı olan birine ver.
- O yepyeni.
- O, yepyeni.
Dışarıda kar yağıyor.
Onu özlüyorum.
Bu hazır.
Şimdi kar yağıyor.
Hava soğuyor.
Bugün kar yağıyor.
O bunaltıcıydı.
Öyleyse kabul edin.
Onlar onu seviyordu.