Translation of "Visage" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Visage" in a sentence and their turkish translations:

Le visage,

Yüz.

- Lave-toi le visage.
- Lavez-vous le visage.

- Yüzünüzü yıkayın.
- Yüzünü yıka.

- Ton visage est sale.
- Votre visage est sale.

Yüzün kirli.

- J'ai reconnu son visage.
- Je reconnus son visage.

Onun yüzünü tanıdım.

Essuie ton visage.

Yüzünüzü temiz silin.

Son visage s'éclaira.

Onun yüzü aydınlandı.

Son visage pâlit.

Yüzü beyazladı.

Son visage s'empourpra.

Yüzü kızardı.

- Ton visage est rouge.
- Tu as le visage rouge.

Yüzün kızarmış.

- Son visage exprime la joie.
- Son visage reflète la joie.

Onun yüzü sevinç yansıtıyor.

Ou le visage rouge.

kırmızı veya kırmızı

Je connais ton visage.

Yüzünü biliyorum.

Ton visage est pâle.

Yüzünüz solgun.

- Son visage est toujours sans expression.
- Son visage est toujours inexpressif.

Onun yüzü her zaman ifadesiz.

- N'avez-vous pas un visage intéressant ?
- N'as-tu pas un visage intéressant ?

İlginç bir yüzün yok mu?

- Avez-vous bien vu son visage ?
- As-tu bien regardé son visage ?

Onun yüzüne iyi baktın mı?

Son visage rayonna de joie.

Sevinçten yüzü parlıyordu.

Elle a un joli visage.

Onun güzel bir yüzü var.

C'est écrit sur son visage.

- Bu onun yüzünden okunuyor.
- Yüzünden okunuyor.

Son visage vira au blanc.

Yüzü bembeyaz olmuştu.

Il me frappa au visage.

O, yüzüme vurdu.

Son visage rayonnait de santé.

Yüzü sağlıktan parlıyordu.

Il a un visage rond.

Onun yuvarlak bir yüzü var.

Elle a un visage rond.

Yuvarlak bir yüzü var.

Je n'oublie jamais un visage.

- Ben bir yüzü asla unutmam.
- Bir yüzü asla unutmam.

J'aperçus le visage de Tom.

Tom'un yüzünü gördüm.

Elle a un visage ovale.

Onun oval bir yüzü var.

Son visage rayonnait de bonheur.

Yüzü sevinçten parlıyordu.

Elle le frappa au visage.

O onun yüzüne tokat attı.

Je n'aime pas son visage.

Ben onun yüzünü sevmiyorum.

Montre-moi ton vrai visage.

Bana gerçek yüzünü göster.

Tom se lave le visage.

Tom yüzünü yıkıyor.

Ses cheveux cachaient son visage.

Saçları yüzünü gizledi.

- Sami n'est pas prêt d'oublier ton visage.
- Sami n'est pas prêt d'oublier votre visage.

Sami senin yüzünü unutmayacak.

- Tom s'essuya le visage avec une serviette.
- Tom essuya son visage avec une serviette.

Tom yüzünü havluyla sildi.

Laissez le vent effleurer mon visage.

Rüzgâr yüzüme vursun

La sueur dégouline de son visage.

Onun yüzünden ter damlıyor.

Essuie ton visage avec une serviette.

Yüzünüzü bir havlu ile kurulayın.

Elle a un drôle de visage.

Onun komik bir yüzü var.

Son visage vira soudain au rouge.

Onun yüzü aniden kızardı.

Un visage apparut à la fenêtre.

Pencerede bir yüz göründü.

Il était étendu le visage visible.

O sırt üstü yatıyordu.

Son visage était couvert de suie.

- Onun yüzü isliydi.
- Onun yüzü kurumluydu.

Une barbe grise recouvrait son visage.

Gri bir sakal yüzünü kaplıyordu.

Je me suis séché le visage.

Yüzümü kuruladım.

Je suis davantage qu'un joli visage.

Ben sadece güzel bir yüzden daha fazlasıyım.

Son visage était illuminé de bonheur.

Yüzü mutluluktan aydınlandı.

Le visage de Tom est rouge.

Tom'un yüzü kırmızı.

Son visage exprimait qu'il était ennuyé.

Onun yüzü rahatsız olduğunu gösteriyordu.

Elle a un très joli visage.

Onun çok güzel bir yüzü var.

La femme se lave le visage.

Kadın yüzünü yıkıyor.

Son visage devint blême de peur.

Yüzü korkudan bembeyaz oldu.

Je n’ai jamais vu son visage.

Onun yüzünü hiç görmedim.

J'ai regardé le visage de Tom.

Ben Tom'un yüzüne baktım.

Je n'ai pas vu leur visage.

Yüzlerini görmedim.

Son visage était empli de haine.

Onun yüzü nefret doluydu.

Son visage perdit toutes ses couleurs.

Yüzündeki tüm renkler soldu.

Il avait le visage en feu.

Onun yüzü kızarmıştı.

- Je regardai alentour, espérant repérer un visage amical.
- J'ai regardé alentour, espérant repérer un visage amical.

Ben samimi bir yüz görmeyi umarak etrafa baktım.

Désolé, vous avez attendu sur votre visage,

Maalesef sizler yüzünüzden bekledi,

Et le visage triste de ces enfants

Çocukların üzgün minik suratları

Il m'asséna un sale coup au visage.

O, yüzüme ağır bir darbe indirdi.

Il lut la surprise sur mon visage.

O, yüzümdeki şaşkınlığı gördü.

Je me lave le visage chaque matin.

Her sabah yüzümü yıkarım.

Il essuya la sueur de son visage.

Teri alnından sildi.

Son visage a été couvert de boue.

Onun yüzü çamurla kaplıydı.

La colère sur son visage était indubitable.

- Yüzündeki kızgınlık yanlış anlaşılamazdı.
- Yüzündeki kızgınlık belirgindi.

Lave-toi le visage et les mains.

Yüzünü ve ellerini yıka.

Marie cachait son visage dans ses mains.

Mary elleriyle yüzünü sakladı.

Le visage est le miroir de l'âme.

Yüz, kalbin aynasıdır.

Denis rit du visage rondelet de Wilson.

Denis, Wilson'un yuvarlak suratına gülüyor.

Je n'oublierai jamais l'air qu'arborait son visage.

Onun yüzündeki görünüşü asla unutmayacağım.

Son visage est déformé par la peine.

Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.

Tom essuya son visage avec une serviette.

Tom havluyla yüzünü kuruladı.

Le visage de Marie était très pâle.

Mary'nin yüzü çok solgundu.

Le visage de Tom est très pâle.

Tom'un yüzü çok solgun.

- Ses cheveux recouvraient presque la totalité de son visage.
- Ses cheveux recouvraient son visage, presque en totalité.

Onun saçı neredeyse tüm yüzünü kapadı.

- Je ne pouvais pas voir le visage de Tom.
- Je n'ai pas pu voir le visage de Tom.
- Je n'ai pas pu voir le visage de Thomas.

Tom'un yüzünü göremedim.

- Je n'ai jamais pensé que je reverrais ton visage.
- Je n'ai jamais pensé que je reverrais votre visage.
- Je n'ai jamais pensé que je verrais à nouveau ton visage.
- Je n'ai jamais pensé que je verrais à nouveau votre visage.

Tekrar yüzünü göreceğimi hiç düşünmedim.

J'ai senti les larmes couler sur mon visage

yüzümden gözyaşlarımın aktığını hissettim.

Vous pouvez sentir le vent sur votre visage,

Oh, yüzünde rüzgârı hissediyorsun,

Son visage blanchit, pour montrer qu'il est prêt.

Hazır olduğunu göstermek için yüzü beyaza dönüyor.

Maintenant on ne regarde même pas ton visage

şimdi yüzüne bile bakmıyoruz

Lave-toi le visage avant d'aller à l'école.

Okula gitmeden önce yüzünü yıka.

De loin, il ressemblait à un visage humain.

Uzaktan bakıldığında, bir insan yüzü gibi görünüyordu.

J'oublie déjà le visage de ma grand-mère.

Şimdiden büyükannemin yüzünü unutuyorum.

Un vent glacial lui soufflait sur le visage.

Soğuk bir rüzgar onun yüzüne esiyordu.

Sur son visage, je vis un joyeux sourire.

Onun yüzünde mutlu bir gülümseme gördüm.

Tom n'oublie jamais un nom ni un visage.

Tom bir ismi ya da yüzü asla unutmaz.

C'est un vieux livre avec un nouveau visage.

Bu, yeni yüzlü eski bir kitap.

C'était un nouveau visage de la politique américaine.

Amerikan siyasetinde yeni bir yüzdü.