Translation of "Tendance" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Tendance" in a sentence and their turkish translations:

- Il a une tendance à l'exagération.
- Il a tendance à exagérer.

Mübalağa etme eğilimi var.

Il a tendance à mentir.

Yalan söylemeye eğilimli.

J'avais tendance à croire Tom.

Tom'a inanmaya eğilimliydim.

Tom a tendance à exagérer.

Tom'un abartma eğilimi var.

- Tu as tendance à parler trop vite.
- Vous avez tendance à parler trop rapidement.

Çok hızlı konuşma eğiliminiz var.

Parce que la tendance le montre

Çünkü gidişat bunu gösteriyor

Tu as tendance à être oublieux.

Unutkanlığa yatkınsın.

Elle a tendance à trop parler.

Çok konuşmaya eğilimlidir.

Il a tendance à être arrogant.

O kibirli olma eğilimindedir.

Il a tendance à trop parler.

O çok fazla konuşma eğilimindedir.

Il a tendance à être pessimiste.

Onun kötümser olma eğilimi var.

Et si la tendance actuelle se confirme,

Eğer şu anki durum aynen devam ederse

J'ai tendance à conseiller contre une opération.

ameliyatı önermeme eğiliminde oluyorum.

Elle a l'air d'avoir tendance à exagérer.

Onun şeyleri abartmak için bir eğilimi var gibi görünüyor.

Il a tendance à raconter des mensonges.

O yalan söyleme eğilimindedir.

Nous avons tendance à commettre des erreurs.

Biz hata yapmaya eğilimliyiz.

Et j'ai tendance à être plus conservateur.

ve daha fazla mufazakar olma eğilimindeyim

Jim a tendance à aller trop loin.

Jim'in çok uzaklara gitme eğilimi var.

La population mondiale a tendance à augmenter.

Dünya nüfusu yükselme eğilimindedir.

Ils ont tendance à discriminer les autres.

Ayrımcılık yapmaya eğilimleri var.

Elle a tendance à oublier ses promesses.

Verdiği sözleri unutmaya meyillidir.

Pourquoi, avec l'âge, avons-nous tendance à oublier ?

Neden yaşlandıkça bir şeyleri unutmaya daha yatkınız?

Les riches ont tendance à mépriser les pauvres.

Zenginler fakirleri hor görme eğilimindedir.

Elle a tendance à sous-estimer ses capacités.

Kendi yeteneğini küçümseme eğiliminde.

Tout le monde a tendance à être paresseux.

Herkes tembel olma eğilimindedir.

Il a tendance à se mettre en colère.

O, kızmaya eğilimlidir.

Il me semble qu'elle a tendance à exagérer.

Onun abartma eğilimi var gibi görünüyor.

Vous avez tendance à ne pas être attentif.

Dikkat etmeme eğilimin var.

Il a tendance à se fâcher pour rien.

Hiçbir şeye üzülmeye niyeti yok.

- Les garçons ont tendance à regarder de haut leurs jeunes sœurs.
- Les garçons ont tendance à mépriser leurs jeunes sœurs.

Erkek çocukları küçük kız kardeşlerine tepeden bakma eğilimindedir.

Le copain a également tendance à dissimuler ses sentiments,

Erkek arkadaşı da duygularını kamufle etme eğiliminde olup

Nous avons tendance à ne pas ressentir d'émotions fortes

Bizim dünyamızda hiçbir anlamı olmayan şeylere

Elle a tendance à arriver en retard à l'école.

O, okula geç kalmaya eğilimlidir.

Les Japonais ont tendance à penser de cette façon.

Japonların bu şekilde düşünme eğilimi vardır.

Je comprends la tendance des femmes à douter d'elles-mêmes.

Bir kadının kendinden şüphe etme eğilimini çok iyi anlıyorum.

On a tendance à aimer regarder les autres le pratiquer

bu aktiviteyi gösteriş ve başarıyla yapan başkalarını da

- Le vieux exagère volontiers.
- Le vieux a tendance à exagérer.

Yaşlı adam abartma eğilimindedir.

C'est très tendance d'avoir un téléphone portable de nos jours.

Bugünlerde bir cep telefonuna sahip olmak modadır.

- Il est doué pour oublier.
- Il a tendance à oublier.

O, unutmaya eğilimlidir.

Les gens ont tendance à sous-estimer leurs besoins futurs.

İnsanlar gelecekteki ihtiyaçlarını hafife alma eğilimindedir.

Avez-vous remarqué cette tendance croissante au recours à la chirurgie ?

Plastik cerrahi trendini fark ettiniz mi?

Une tendance va à l’encontre de cette atomisation de la société :

Toplumumuzun bu bireyselleşmesini tersine döndüren bir trend var:

On a tendance à vouloir faire table rase de notre douleur,

Genellikle, acılarımızın üzerine temiz bir sayfa çekme arzusu duyarız,

J’ai tendance à regarder les images avant de lire le texte.

Metni okumadan önce resimleri izleme eğilimim var.

Les gens ont tendance à élever la voix quand ils sont excités.

İnsanlar heyecanlandıklarında seslerini yükseltmeye eğilimlidirler.

- Nous avons tendance à faire des erreurs.
- Nous tendons à nous tromper.

Biz hatalar yapma eğilimindeyiz.

Il a tendance à se fâcher si tu lui poses beaucoup de questions.

Eğer çok soru sorarsan kızgın olma eğilimindedir.

Les enfants ont tendance à négliger la lecture à cause de la télévision.

Çocukların televizyon yüzünden yazmayı ihmal etme eğilimi var.

Ce professeur a tendance à être partial envers les étudiantes de sexe féminin.

Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.

Les grues ont tendance à faire leur nid dans les clochers des églises.

Turnalar yuvalarını kilisenin çan kulelerine yapmaya eğilimliler.

Il a tendance à dire des choses affreuses et à exagérer ses griefs.

İğrenç şeyler söylemeye ve yakınmalarını abartmaya eğilimlidir.

La femelle a tendance à choisir le mâle qui chante le mieux en duo.

dişi, düetine en iyi eşlik eden erkeği seçme eğiliminde.

Il a tendance à se mettre en colère quand les gens s'opposent à lui.

İnsanlar ona karşı geldiği zaman o sinirlenmek eğilimindedir.

Je crois que les gens ont tendance à se concentrer sur les mauvaises choses.

İnsanların yanlış şeylere odaklanma eğiliminde olduğunu düşünüyorum.

John a tendance à se mettre en colère quand il ne fait pas ce qu'il veut.

John kendi tarzıyla yapmazsa, sinirlenme eğilimindedir.

Il a tendance à considérer toute chose sous un angle pratique et n'est ni avare ni prodigue.

O her şeye pratikliği bakımından bakma eğilimindedir ve ne pinti ne de savurgandır.

- J'attrape facilement un rhume.
- Je m'enrhume facilement.
- J'ai tendance à attraper froid.
- J'ai une propension à contracter des rhumes.

Kolayca soğuk algınlığına yakalanırım.

Les gens qui ne lisent pas de littérature ont tendance à penser que le passé simple n'existe plus en français.

Edebiyat okumayan insanlar, Fransızcada "le passé simple" çekiminin olmadığını düşünme eğilimindedir.

La nouvelle tendance pour boire une vodka est de la mettre directement dans l'œil. Cependant cela risque d'endommager grièvement votre vision.

Votka içmek için yeni moda tarzı onu doğrudan göz yuvasına dökmektir. Ancak, böyle yapmak ciddi olarak görüşünüze zarar verebilir.

Les gens ont tendance à vous complimenter sur vos compétences linguistiques seulement lorsqu’il est évident que votre prononciation ne correspond pas tout à fait à celle d’un autochtone.

İnsanlar hâlâ tamamen bir yerli konuşucu gibi ses çıkarmadığın aşikar olduğunda sadece dil yeteneğiniz üzerine size iltifat etmek eğilimindedir.