Translation of "Sang" in Turkish

0.022 sec.

Examples of using "Sang" in a sentence and their turkish translations:

Bon sang !

Tanrım!

Il faut laver le sang par le sang.

Kanı kanla yıkayın.

- Je veux ton sang.
- Je veux votre sang.

Kanını istiyorum.

Oh, bon sang !

Tanrım!

Bon sang, regardez !

Tanrım, bakın!

Son sang bout.

Onun kanı kaynıyor.

- L'histoire m'a glacé le sang.
- Le récit m'a glacé le sang.
- L'histoire me glaça le sang.

Hikaye kanımı dondurdu.

- Avez-vous peur du sang ?
- As-tu peur du sang ?

Kandan korkar mısın?

La couleur du sang,

kan rengine,

Oh, bon sang ! Non !

Tanrım. Olamaz!

Le sang est rouge.

Çünkü kan kırmızı.

J'ai craché du sang.

Ben kan öksürdüm.

Je flaire le sang.

Kan kokusu alıyorum.

Le sang était écarlate.

Kan parlak kırmızıydı.

On dirait du sang.

O, kana benziyor.

Est-ce du sang ?

- O kan mı?
- Kan mı bu?

Ton sang est rouge.

Senin kanın kırmızı.

- Ce n'est que du sang.
- Il ne s'agit que de sang.

O sadece kan.

- Bon sang, mais où étais-tu ?
- Bon sang, mais où étiez-vous ?

- Hangi cehennemdeydin?
- Allah aşkına sen neredeydin?

Oh, bon sang, c'est galère !

Tanrım, bu kötü!

Il a le sang froid.

Soğukkanlı.

Tom a vomi du sang.

Tom kan kustu.

Bon sang, elle est rapide.

Oh wow, o hızlı.

Nous sommes frères de sang.

Biz kan kardeşleriz.

Ce n'est que du sang.

Sadece kan.

Ce n'est pas du sang.

Bu kan değil.

J’ai perdu beaucoup de sang.

Çok kan kaybettim.

Est-ce du vrai sang ?

O gerçek kan mı?

- Minute, bon sang !
- Minute, bordel !

Kahrolası, biraz bekle!

- Elizabeth a tué Alister de sang froid.
- Elisabeth a tué Alister de sang froid.

Elizabeth Alister'i soğukkanlılıkla öldürdü.

- Tu as du sang sur les mains.
- Vous avez du sang sur les mains.

Senin ellerinde kan var.

- Il était faible en raison des pertes de sang.
- Il était affaibli par les pertes de sang.
- La perte de sang l'avait affaibli.

Kan kaybından zayıf düşmüştü.

Ils sont réabsorbés dans son sang

gaz, kan dolaşımları tarafından yeniden emiliyor

Ne perdez pas votre sang-froid.

Soğukkanlılığını kaybetme.

Il perd facilement son sang-froid.

O kolayca kontrolünü kaybeder.

Il y avait du sang partout.

Her yerde kan vardı.

Ça me fait bouillir le sang.

Bu beni çok kızdırır.

Tu as perdu beaucoup de sang.

Çok kan kaybettin.

Mes yeux sont injectés de sang.

Gözlerim kanlanmış.

Le sol était couvert de sang.

- Zemin kanla kaplanmıştı.
- Yer kana bulandı.

Ne perds pas ton sang-froid.

Kendini kaybetme.

Je viens de donner mon sang.

Az önce kan verdim.

Le mur était taché de sang.

Duvara kan sıçratılmıştı.

Désolé, j'ai perdu mon sang-froid.

- Üzgünüm sinirlendim.
- Sinirlendiğim için üzgünüm.

Je ne vois pas de sang.

Ben hiç kan görmüyorum.

Je peux perdre mon sang-froid.

Gözüm kararabilir.

J'aimerais faire une analyse de sang.

Kanımı inceletmek istiyorum.

Je déteste les analyses de sang.

Kan testlerinden nefret ederim.

Le sang coulait de sa blessure.

Kan, yarasından akıyordu.

- Bon sang !
- Fichtre !
- Bordel de merde !

Lanet olsun!

- La tache de sang ne peut être ôtée.
- La tache de sang ne peut être retirée.

Kan lekesi çıkarılamaz.

Le sang est plus épais que l'eau.

- Kan sudan daha yoğundur.
- Kan sudan daha koyudur.

Elle s'évanouit quand elle vit du sang.

O, kan görünce bayıldı.

Tom a craché un peu de sang.

Tom biraz kan öksürdü.

Georgina se mordit les lèvres jusqu'au sang.

Georgina kanayıncaya kadar dudaklarını ısırdı.

Je suis allé donner mon sang aujourd'hui.

Bugün kan bağışlamaya gittim.

Le sang circule dans les vaisseaux sanguins.

Kan, kan damarları aracılığıyla akar.

Entendre ça me fit bouillir le sang.

Bunu duymak beni çok sinirlendirdi.

Il nettoya le sang de son épée.

Kılıcındaki kanı yıkayarak temizledi.

Elle nettoya le sang sur ses mains.

O, ellerindeki kanı yıkadı.

Mon sang se glaça dans mes veines.

Kanım damarlarımda dondu.

J'ai du sang bleu dans les veines.

Damarlarımda mavi kanım var.

Tom avait du sang sur ses chaussures.

Tom'un ayakkabıları üzerinde kan vardı.

Le malade a perdu beaucoup de sang.

Hasta çok kan kaybetti.

Tu es ma chair et mon sang.

Benim kanımdan ve canımdansın.

- Je ne supporte pas la vue du sang.
- Je ne peux pas supporter la vue du sang.

Ben kan görmeye dayanamıyorum.

De nouveau, ce fut sans effusion de sang.

Yine, kansız bir darbe olmuştu.

Mais faisons-le encore à travers le sang.

Bunu tekrar görelim.

Tu dois apprendre à garder ton sang-froid.

Kendini dizginlemeyi öğrenmelisin.

Le patient s'évanouit à la vue du sang.

Hasta kanı görünce bayıldı.

Tout à coup, l'employée perdit son sang-froid.

Aniden, katip öfkeden kendini kaybetti.

Il y avait du sang sur le sol.

Yerde kan vardı.

Il y avait du sang sur le couteau.

Bıçağın üzerinde kan vardı.

Il fut surpris à la vue du sang.

O kan görünce şaşırdı.

Tu dois avoir quelque sang-froid pour m'ignorer.

Beni görmezden gelmeye cüret etmelisin.

Il y a du sang sur ce couteau.

Bu bıçağın üzerinde kan var.

Regarde où tu mets les pieds, bon sang !

- Hey! Ayaklarını nereye koyduğuna bak, lütfen!
- Hey! Ayaklarını koyduğun yere bak, lütfen!

J’espère qu’il n’y aura pas d’effusion de sang.

Öldürme olmayacığını umuyorum.

La police voulait éviter un bain de sang.

Polis katliamı önlemek istedi.

Le couteau de Dan était couvert de sang.

Dan'in bıçağı kanla kaplıydı.

Tom refusa de fournir un échantillon de sang.

Tom kan örneği vermeyi reddetti.

Ce vampire travaille pour une banque du sang.

Bu vampir kan bankası için çalışır.

Les poissons sont des animaux à sang froid.

Balıklar soğukkanlı hayvanlardır.

Les serpents sont des créatures à sang froid.

Yılanlar soğukkanlı yaratıklardır.

Je me suis mordu la langue jusqu'au sang.

Kanayıncaya kadar dilimi ısırdım.

Il y avait du sang sur le tapis.

Halıda kan vardı.

- Mon Dieu, vous êtes rapide.
- Mon Dieu, tu es rapide.
- Bon sang, vous êtes rapide.
- Bon sang, tu es rapide.

- Vay, amma hızlısın.
- Oo bakıyorum da hızlısın.

Il faut que le sang s'active dans mes mains.

Kanın ellerinize ulaşmasını sağlayın.

Notre système est particulièrement bon pour trouver du sang.

Sistemimiz kanı tespit etmede de olağanüstü olabilir.

Je me sens mal quand je vois du sang.

Kan gördüğüm zaman, kendimi kötü hissederim.