Translation of "Moitié" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Moitié" in a sentence and their turkish translations:

On fera moitié-moitié.

Bunu seninle yarı yarıya bölüşeceğim.

Mange la moitié !

Sadece yarısını ye!

- Ne fais rien à moitié.
- Ne faites rien à moitié.

Hiçbir şeyi yarım yamalak yapma.

- Vous avez à moitié raison.
- Tu as à moitié raison.

- Yarı haklısın.
- Hemen hemen haklısın.
- Kısmen haklısın.
- Kısmen haklısınız.
- Yarı yarıya haklısın.

- Je suis à moitié Japonais.
- Je suis à moitié Japonaise.

Ben yarı Japonum.

Donne-moi la moitié.

Bana onun yarısını verin.

Vilain affamé, moitié enragé.

Aç bir adam, kızgın bir adamdır.

- La moitié des pommes sont pourries.
- La moitié des pommes est pourrie.

Elmaların yarısı çürümüş.

- La moitié d'entre eux sont étudiants.
- La moitié d'entre elles sont étudiantes.

Onların yarısı öğrenci.

Nous avons à moitié raison.

Kısmen haklıyız.

Tom avait à moitié raison.

Tom yarı yarıya haklıydı.

Achetons une moitié de pastèque.

Yarım karpuz alalım.

- La moitié des étudiants furent absents.
- La moitié des étudiants ont été absents.

Öğrencilerin yarısı yoktu.

- Elle courut dehors, à moitié nue.
- Elle a couru dehors, à moitié nue.

O yarı çıplak dışarıya koştu.

- Je t'ai déjà donné la moitié.
- Je vous ai déjà donné la moitié.

Ben zaten sana yarısını verdim.

- Je ne suis souvent qu'à moitié réveillé.
- Je ne suis souvent qu'à moitié réveillée.

Ben sık sık yarı uyanığım.

Est-ce que le verre est maintenant à moitié plein ou à moitié vide ?

Şu anda bardağın yarısı dolu mu yoksa yarısı boş mu?

Il n'en verra pas la moitié. »

Yarısını göremeyecek.

Pour l’autre moitié, elle avait baissé.

Diğer yarısı ise azalmıştı.

La moitié des étudiants sont absents.

Öğrencilerin yarısı yok.

J'ai donné ma moitié à Thomas.

Payımı Tom'a verdim.

Le travail est à moitié fait.

İş yarım yapıldı.

Vous voulez la moitié d'un poulet ?

Yarım tavuk ister misin?

Aimer, c'est la moitié de croire.

Sevmek inanmanın yarısıdır.

Commencer, c'est avoir à moitié fini.

İyi bir başlangıç, işi yarı yarıya bitirmek demektir.

Péché avoué est à moitié pardonné.

İtiraf edilen bir günah yarı yarıya bağışlanır.

Ils sont à moitié prix aujourd'hui.

Bunlar bugün yarı fiyatına.

- Ne laissez pas votre travail à moitié terminé.
- Ne laissez pas votre ouvrage à moitié terminé.
- Ne laisse pas ton travail à moitié terminé.

İşini yarım bitmiş bırakma.

- Vous n'en avez pas encore entendu la moitié.
- Tu n'en as pas encore entendu la moitié.

Daha yarısını dinlemedin.

- Ne laisse pas les choses à moitié terminées.
- Ne laissez pas les choses à moitié terminées.

İşleri yarım bırakma.

La 1e moitié est l'exploration du problème,

İlk yarı, problemi keşfetmek

Et l'ours ne l'a qu'à moitié digéré.

ve ayı tarafından sadece yarısı sindirilmiş.

Plus de la moitié sont des jeunes,

Yarısından çoğu gençlerden oluşuyor.

Déclarant la moitié de la société ennemie

toplumun yarısını düşman ilan ediyor

Ne fais pas les choses à moitié.

Hiçbir işi yarım yamalak yapma.

La moitié des melons a été mangée.

Kavunların yarısı yenildi.

Elle gagne moitié moins que son mari.

Kocasının kazandığının yarısı kadar çok para kazanır.

Je voudrais acheter une moitié de gâteau.

Yarım kek almak istiyorum.

Nous sommes à la moitié du chemin.

Oraya yarı yoldayız.

Le pain est à moitié prix aujourd'hui.

Ekmek bugün yarı fiyatına.

Tom a changé à peu près la moitié de ses yens en dollars et l'autre moitié en euros.

Tom yeninin yaklaşık yarısını dolara ve diğer yarısını avroya çevirdi.

Pourquoi ? Parce que faire les choses à moitié,

Açıkçası, bir şeyi yarım yapmak,

La moitié d'entre eux a commencé à rire

Yarısı hemen gülmeye başladı,

Nous avons seulement observé une moitié des centres,

Merkezlerin yaklaşık yarısını temel olarak gözlemledik,

Pour moitié, l'énergie chimique est convertie en électricité,

Kimyasal enerjinin yaklaşık yarısı elektriğe,

N'augmente que de la moitié de ce chiffre,

yaklaşık iki katı artış gösteriyor,

Ne laisse pas ton travail à moitié fait.

İşini yarıda bırakma.

Les rats ont mangé la moitié du pain.

Fareler ekmeğin bir kısmını yedi.

Je te donnerai la moitié de ma glace.

Dondurmamın yarısını sana vereceğim.

Selon notre marché, vous devez payer la moitié.

Pazarlığımıza göre yarısını ödemek zorundasın.

Nous avons déjà éliminé la moitié des possibilités.

Biz zaten olasılıkların yarısını saf dışı bıraktık.

Nous ne faisons pas les choses à moitié.

Biz işleri yarım bırakmayız.

Environ la moitié du public était des femmes.

İzleyicilerin yaklaşık yarısı kadındı.

Les paupières de Tom étaient à moitié ouvertes.

Tom'un göz kapakları yarı açık.

Il possède moitié moins de livres que moi.

Kitaplarımın yarısı kadar kitabı var.

Tu peux prendre n'importe quelle moitié du gâteau.

Kekin herhangi bir yarısını alabilirsin.

La moitié des bananes du panier étaient pourries.

Sepetteki muzların yarısı çürümüştü.

Il y en a la moitié à Tom.

Bunların yarısı Tom'un.

- Je n'ai que moitié moins de livres que lui.
- Je ne dispose que de moitié moins de livres que lui.

Ben onun sahip olduğunun sadece yarısı kadar çok kitaba sahibim.

- Plus de la moitié des résidents sont opposés au plan.
- Plus de la moitié des résidents sont opposés au projet.

Oturanların yarısından fazlası plana karşı çıkıyor.

Si la moitié des femmes ont un trouble sexuel,

Kadınların yarısından fazlası aynı tür cinsel problemi yaşıyorsa

La moitié de ces soi-disant experts aura tort.

Bu uzman addedilenlerin yarısı hatalı çıkacak.

La moitié des sols terrestres sont considérés comme dégradés.

Dünyadaki toprakların yarısı bozulmuş sayılıyor.

Tu ne devrais pas faire les choses à moitié.

İşleri yarım bırakmamalısın.

La moitié de la population mondiale vit en ville.

Dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyor.

Mon frère gagne moitié moins d'argent que mon père.

Erkek kardeşim babamın kazandığının yarısı kadar daha az para kazanıyor.

Je m'attendais à moitié à ce que ça arrive.

Bunun olmasını yarı yarıya bekliyordum.

Je n'aime pas laisser le boulot à moitié fait.

Ben işi yarım yapılmış bırakmayı sevmiyorum.

- Rencontrez votre moitié.
- Rencontrez un adversaire de votre trempe.

- Kendi denginle takıl.
- Git, kendi çapında biriyle uğraş.

La moitié de Lenie, je me souviens peu de lui

Lenie'nin eşi hakkında pek bir şey hatırlamasam da

La moitié de la Grande Barrière de Corail est morte.

Büyük Set Resifi'ndeki mercanların yarısı ölmüş.

Plus de la moitié de l'humanité vit dans cet espace.

İnsanlığın yarısından fazlası bu alanda yaşıyor,

Si près de la moitié de sa population de jeunes

okuyup yazamayan hiçbir ülke

Plus de la moitié des affaires bénéficient d'un non-lieu.

davaların yarısından fazlası savuşturuluyor.

J'ai perdu la moitié de mon intérêt pour le projet.

Ben projeye olan ilgimin yarısını kaybettim.

Plus de la moitié des résidents sont opposés au plan.

Oturanların yarısından fazlası plana karşı çıkıyor.

Celui qui définit un problème l'a déjà à moitié résolu.

Bir sorunu tanımlayabilen kişi zaten onun yarısını çözmüştür.

Une bonne question contient déjà la moitié de la réponse.

İyi bir soru, yanıtın yarısını içerir.

La moitié du bureau a pris une journée de congé.

Ofisteki insanların yarısı bir gün izin aldı.

Plus de la moitié des résidents sont opposés au projet.

Oturanların yarısından daha fazlası plana karşı çıkıyor.

Tom a donné la moitié de la pomme à Mary.

Tom elmanın yarısını Mary'ye verdi.

Une bonne question, c'est déjà la moitié de la réponse.

İyi bir soru zaten cevabın yarısıdır.

Tom a vécu la moitié de sa vie à Boston.

Tom hayatının yarısını Boston'da yaşadı.

La moitié des pommes que Tom m'a données était pourrie.

Tom'un bana verdiği elmaların yarısı çürümüştü.

- Tom s'assit seul avec une bouteille de vin à moitié vide.
- Tom s'est assis seul avec une bouteille de vin à moitié vide.

Tom yarısı boş bir şişe şarapla yalnız başına oturdu.

Ce qui veut dire : « Bien débuter, c'est déjà réussir à moitié. »

anlamı: "İyi bir başlangıç, başarmanın yarısıdır."

Nous sommes restés éveillés la moitié de la nuit à discuter.

Sadece konuşmak için gece yarısına kadar uyanık kaldık.

Je ne reconnais pas plus de la moitié de ces noms.

Bu isimlerden yarısından çoğunu tanımıyorum.

Je ne pense pas la moitié de ce que je dis.

Söylediğim şeyin yarısını demek istemiyorum.

Les chats de ferme sont généralement sauvages ou à moitié sauvages.

Çiftlik kedileri genellikle vahşi veya yarı vahşidir.

- Tom courut dehors à moitié nu.
- Tom courut dehors torse nu.

Tom yarı çıplak dışarı fırladı.

- J'ai fait la moitié du travail, maintenant je peux faire une pause.
- J'ai fait la moitié du travail et maintenant je peux faire une halte.

İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.

- Je ne crois pas la moitié de ce qu'on m'a dit sur toi.
- Je ne crois pas la moitié de ce qu'on m'a dit sur vous.

Senin hakkında bana söylenenin yarısına inanmıyorum.

Ça représente la moitié du total des dépenses d'éducation aux États-Unis,

Bu, ABD'de eğitime harcanan para toplamının yarısı ediyor.

La moitié des élèves qui vont au bout du lycée en Australie

bugün Avustralya'da liseyi bitiren öğrencilerin yarısı

Et l'autre moitié lui crie dessus pour avoir dit quelque chose d'offensant.

diğer bir yarısı ise gücendirici bir şey söylediği için ona bağırıyor.