Examples of using "Impatience " in a sentence and their turkish translations:
Onu sabırsızlıkla bekliyorum.
Tom sabırsızlıkla oturdu.
Bunu sabırsızlıkla bekliyorum.
- Ben onun için sabırsızlanıyorum.
- Ben ona can atıyorum.
- Ben onu dört gözle bekliyorum.
Noel için sabırsızlanıyorum.
O ona istekle baktı.
Partiye can atıyorum.
Tom Noeli sabırsızlıkla bekliyor.
Sabırsızlıkla bekliyorum.
Sabırsızlıkla haber bekliyorum.
Kararınızı hevesle bekliyorum.
- Tatili sabırsızlıkla bekliyoruz.
- Tatili dört gözle bekliyoruz.
- Tatili iple çekiyoruz.
Onun dönmesi için sabırsızlanıyordu.
Yaz tatilini dört gözle bekliyorum.
Kızım Noel için sabırsızlanıyor.
Mektubunu almayı dört gözle bekliyorum.
- Baharın gelişini dört gözle bekliyorum.
- Baharın gelişini iple çekiyorum.
- Baharın gelişini sabırsızlıkla bekliyorum.
Ben heyecanla bu konuyla ilgili görüşünü işitmeyi bekliyorum.
Biz sabırsızlıkla sevgili arkadaşımızın gelişini bekliyoruz.
Sabırsızlıkla gelecek tatilleri bekliyoruz.
Bu ilkbahar onları görmek için sabırsızlanıyorum.
Bu yıl Noel için can atmıyorum.
- Onu dört gözle bekliyorum.
- Onu sabırsızlıkla bekliyorum.
Babamla birlikte ava gitmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Öğrenciler yaz tatilini dört gözle bekliyorlardı.
Mektubunu dört gözle bekliyorum!
- Bu konu ile ilgili düşüncelerini duymaya can atıyorum.
- Bu konu hakkındaki düşüncelerini duymaya can atıyorum.
Onu sabırsızlıkla bekliyorum.
O, onunla zaman geçirmeye can atıyordu.
Ziyaretine ne kadar çok can attığımı sana anlatamam.
- Beth onunla tanışmak için can atıyordu fakat o asla gelmedi.
- Beth onunla görüşmeye can atıyordu fakat hiç gelmedi.
Dedektif Dan Anderson suç laboratuvarı sonuçları için endişeyle bekledi.
İşte yoğun geçen birkaç günden sonra, Tom bir değişikliği iple çekiyor.
Bayan Cobb'un döneceği günü sabırsızlıkla bekliyorum, sana söyleyebilirim.