Examples of using "D'or" in a sentence and their turkish translations:
Daha çok altına ihtiyacım var.
Bu bir altın madeni.
- Söz gümüşse sükut altın.
- Az laf, çok iş.
O altın bir madalya kazandı.
Her kuruşuna değer.
Altın kural nedir?
Onun altından bir kalbi var.
Onun altından bir kalbi var.
Onların yeteri kadar altını yoktu.
O para içinde yüzüyor.
Senin paran bir altındı yavrum
altın bir üçgen var
Altın bir para var.
Göğüs altın paralar içeriyordu.
Babamın altın bir kalbi var.
Bu proje altın bir külçedir.
Her biri kendi altın buzağı için.
Carl bana altın madalya gösterdi.
Bu kazlar altın yumurta yumurtlar.
O altın yüzük anneme aitti.
O, altın bir üç bacaklı zıpkınla onu bıçakladı.
Buraya altın barlarını kim gömdü.
- Konuşma gümüştür ama susma altındır.
- Söz gümüşse sükût altındır.
Tom bana altın paraları nereye sakladığını söyledi.
Başarısı için onu altın madalyayla ödüllendirdiler.
- Altın yumurtlayan kazı kesme.
- İşini kendi elinle bozma.
Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.
Birçok adam altın aramak üzere batıya gitti.
Bütün bu kitaplar bir gün ağırlıkları değerinde olacaklardır.
Söz gümüşse, sukut altındır.
Sonraki elli yıl, Yunanların altın çağıydı.
Onun altın gibi kalbi var.
O, gümüş ağaçları olan altın şehirler hakkında harika hikayeler duymuştu.
Tom, Mary'ye altın paraları nereye sakladığını söyledi.
Olimpiyat altın madalyası muhtemelen en imrenilecek spor ödülüdür.
Bazıları söz gümüşse sükut altındır diyorlar.
- Her parlayan şey altın değildir.
- Her gördüğün sakallıyı deden sanma.
Hangisi daha hafiftir, bir kilogram altın mı yoksa bir kilogram gümüş mü?
Bir çift rastlantı sonucu Kaliforniya'da 1400 tane altın sikke buldu.
Kraliçe'nin tacı altından yapılmıştır.
Dünya bir altın kuralı takip eder: Parayı veren düdüğü çalar.