Examples of using "Blesser" in a sentence and their turkish translations:
Onlar beni incitemezler.
- Birisi zarar görebilir.
- Birisinin canı yanabilir.
Senin canını yakacağım.
Kendini incitebilirdin.
Sen benim duygularımı incitemezsin.
Ona zarar vermekten korkuyordu.
Benim amacım duygularını incitmek değildi
Senin duygularını incitmek niyetinde değildi.
Ben kimseye zarar vermeye çalışmıyordum.
Tom beni incitemez.
Artık beni incitemezsin.
Tom bugün kendini incitebilirdi.
Ona zarar vermek istemiyorum.
Tom neden bana zarar vermek istiyor?
Onun hislerini incitebileceğinden korkuyordu.
Sadece kimseyi incitmek istemiyorum.
O seni incitmek istemiyordu.
Onun duyguları kolayca incinir.
Tom'un niyeti Mary'yi gücendirmek değildi.
Tom sana zarar vermek istemedi.
Bazen bir başkasının duygularına zarar vermemek için yalan söyleriz.
Tom Mary'yi incitmek için bir şey yapmak istemiyor.
Doktorlar kimseye zarar vermemek için yemin ederler.
İnsanları bu şekilde incitmeye nasıl cüret edersin!
- Seni incitmek istemedim.
- Amacım seni incitmek değildi.
- Seni incitmek istememiştim.
O, yorumu ile kimseyi gücendirmek istemedi.
Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.
Bunu seni incitmek için söylemiyorum, ancak gerçek bu.
Yaralanmadan kaçmak için yeterince şanslıydım.
Ben senin duygularını incitmek istemedim ve yaptığıma pişmanım.
- Lütfen beni incitme.
- Lütfen bana zarar vermeyin.
Ben hiçbirinizi incitmek istemedim.
Yapmak istediğin son şeyin beni incitmek olduğunu biliyorum.
Kimseyi incitmek istemiyorum.
Bilerek onun hislerini incittim.
- Seni asla incitmek istemedim.
- Sizi asla incitmek istemedim.
Tom neden beni incitmek istiyor?
Ben hiç onun kalbini kırmak istemedim.
Umarım yapmak istediğim son şeyin sana zarar vermek olduğunu biliyorsun.
Hiç kimseyi incitmek istememiştim.
Artık bana zarar veremezsin.
Halkbilimci Jonathan Young ona zarar verebilecek tek şeyin, insan tükürüğünde bulunan bir silah olduğunu söylüyor.