Examples of using "Kävellä" in a sentence and their turkish translations:
Yürüyebilirim.
- Yürüyebiliyor musunuz?
- Yürüyebilir misin?
- Yürüyebilir misiniz?
Yürümek zorunda kaldık.
Yürüyemiyorum.
- Hepimiz eve yürüyerek gidebiliriz.
- Hepimiz eve yürüyebiliriz.
Eve yürüyerek gidebilirim.
Tom güçlükle yürüyebiliyordu.
- Bir sinek tavanda yürüyebilir.
- Sinek tavanda yürüyebilir.
Ben bir yürüyüşe gitmenin eğlenceli olduğunu düşünüyorum.
Biraz daha yavaş yürümek istiyorum.
Dedem yürümeyi sever.
Biraz daha yavaş yürümek istiyorum.
- Okula yürümek zorundayım.
- Okula yürümek zorundayım
Eve yürümek zorunda kaldım.
Daha ileri yürüyemem.
Uzaklaşabilirdin.
Bizim küçük kız zaten yürüyebiliyor!
Bir süre sonra yürümeye başladılar.
Buradan istasyona gitmek ne kadar sürüyor?
Koşmadan önce yürümelisin.
Bir günde 60 kilometre yürümek zordur.
Kaybolmaktansa geri dönmek daha iyidir.
Tom arabadan inmek ve yürümek istedi.
Nehir boyunca yürümeyi seviyorum.
Vay canına, buradan düşmek çok kolay olurdu!
Kırık bacağım yüzünden yürüyemiyorum.
Sanırım gece yalnız yürümek tehlikelidir.
Baba, artık yürüyemiyorum. Beni taşı.
Hızlı bir yürüyücü bir saat içinde altı kilometre yürüyebilir.
Buradan istasyona yürümek yaklaşık 15 dakika sürüyor.
Oraya ulaşmak için uzun bir yol yürümek zorundasın.
Canım yürümek istiyor.
Arabam bozulduğu için oraya yürümek zorunda kaldım.
Son otobüsü kaçırdım ve eve yağmur altında yürüyerek gitmek zorunda kaldım.
O taraftaki enkaza ulaşmanın da ne kadar süreceğini bilmiyorum.
Adam bütün yolu yürümek istemedi; bu yüzden otobüse bindi.
Tom Mary'ye hava karardıktan sonra tek başına yürüyerek gitmemesi gerektiğini söyledi.
O, buradan sadece 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde.