Translation of "Violin" in Turkish

0.174 sec.

Examples of using "Violin" in a sentence and their turkish translations:

- I play the violin.
- I play violin.

- Keman çalarım.
- Ben keman çalarım.

- Tom played the violin.
- Tom played violin.

Tom keman çaldı.

I play violin.

Ben keman çalarım.

- Who is playing the violin?
- Who's playing the violin?

- Kemanı kim çalıyor?
- Keman çalan kim?
- Kemanda kim var?

She played the violin.

O, keman çaldı.

Tom played his violin.

Tom kemanını çaldı.

Please play the violin.

Keman çalın lütfen.

- Our new neighbor plays the violin.
- Our new neighbour plays the violin.

Bizim yeni komşumuz keman çalıyor.

- Aunt Mary is playing the violin.
- Mary is still playing the violin.

- Mary hala keman çalıyor.
- Mary hâlâ keman çalıyor.

She plays the violin well.

O, güzel keman çalar.

Let me get my violin.

Kemanımı alayım.

Tom also plays the violin.

Tom da keman çalar.

Tom is a violin teacher.

Tom bir keman öğretmeni.

Can you play the violin?

Keman çalabilir misin?

Tom is playing the violin.

Tom keman çalıyor.

Tom was good at violin.

Tom kemanda iyiydi.

Dan sent Linda a violin.

Dan Linda'ya bir keman gönderdi.

I was playing the violin.

Kemanı çalıyordum.

Einstein loved playing the violin.

Einstein keman çalmayı severdi.

Do you have a violin?

Bir kemanın var mı?

Einstein enjoyed playing the violin.

Einstein, keman çalmayı severdi.

I don't own a violin.

- Ben bir kemana sahip değilim.
- Benim bir kemanım yok.

Tom plays the violin well.

Tom iyi keman çalıyor.

Tom plays violin exceptionally well.

Tom kemanı son derece iyi çalar.

Tom was my violin teacher.

Tom benim keman öğretmendi.

Mary still plays the violin.

Mary hâlâ keman çalıyor.

- Who is the man playing the violin?
- Who's the man playing the violin?

Keman çalan adam kim?

Tom is playing the violin now.

Tom şimdi keman çalıyor.

He plays the violin very well.

O, çok iyi şekilde keman çalar.

She was heard playing the violin.

Keman çalarken duyuldu.

Tom is practicing the violin now.

Tom artık keman çalışıyor.

She practices the violin every day.

O her gün keman çalışır.

Tom played you like a violin.

Tom seni bir keman gibi çaldı.

She plays the violin very well.

O, çok iyi keman çalar.

Playing the violin requires much practice.

Keman çalmak çok pratik ister.

She is practicing the violin now.

O, şimdi keman çalışıyor.

Tom plays the violin very well.

Tom çok iyi keman çalar.

Dan brought the violin to Linda.

Dan, Linda'ya keman getirdi.

Dan left his violin at school.

Dan kemanını okulda bıraktı.

Einstein liked to play the violin.

Aynştayn keman çalmayı seviyordu.

A violin is a stringed instrument.

- Keman, yaylı bir enstrümandır.
- Keman, yaylı bir çalgıdır.

I have violin lessons on Mondays.

Pazartesi günleri keman derslerim var.

Tom practices the violin every day.

Tom her gün keman çalıyor.

Are you still a violin teacher?

Hâlâ bir keman öğretmeni misin?

Layla played Sami as a violin.

Leyla, Sami'yi keman gibi çaldı.

Tom heard Mary practicing her violin.

Tom Mary'nin kemanını çaldığını duydu.

He is playing the violin now.

Şimdi keman çalıyor.

Tom is still playing the violin.

Tom hâlâ keman çalıyor.

He is very good at playing violin.

Keman çalmada çok iyidir.

She practices playing the violin every day.

Her gün keman çalma çalışması yapar.

The man carrying a violin seemed upset.

Keman taşıyan adam üzgün görünüyordu.

How do you feel about the violin?

Keman hakkında kendini nasıl hissediyorsun?

This isn't a violin. It's a viola.

Bu bir keman değil. O bir viyola.

Tom was good at playing the violin.

Tom keman çalmada iyiydi.

We heard the boy playing the violin.

Çocuğun keman çaldığını duyduk.

Dan played violin for children with cancer.

Dan kanserli çocuklar için keman çaldı.

How well do you play the violin?

Ne kadar iyi keman çalarsın?

Tom wanted Mary to play the violin.

Tom Mary'nin keman çalmasını istedi.

I played violin when I was young.

Gençken ben keman çaldım.

Why don't you buy Tom a violin?

Neden Tom'a bir keman almıyorsun?

I have a violin lesson on Monday.

Pazartesi günü bir keman dersi var.

You're very good at playing the violin.

Sen keman çalmada çok iyisin.

He preferred playing the violin to singing.

- Şarkı söylemek yerine keman çalmayı tercih etti.
- Keman çalmayı şarkı söylemeye tercih etti.

I know how to play the violin.

Keman çalmasını biliyorum.

My daughter plays the violin very well.

Kızım kemanı çok iyi çalıyor.

Tom is a violin teacher, isn't he?

Tom keman öğretmeni, değil mi?

- Violin, piano and harp are musical instruments.
- The violin, the piano, and the harp are musical instruments.

Keman, piyano ve arp müzikal enstrümanlardır.

- Tom thought his violin was a Stradivarius because the name Stradivarius was on the label inside his violin.
- Tom thought that his violin was a Stradivarius because the name Stradivarius was on the label inside his violin.

Tom kemanının bir Stradivarius olduğunu düşündü çünkü Stradivarius adı kemanının içindeki etiketteydi.

The sound of the violin is very sweet.

Kemanın sesi çok tatlı.

By the way, do you play the violin?

Bu arada, keman çalar mısın?

He arranged that piano music for the violin.

O, o piyano müziğini keman için düzenledi.

She earns her living by playing the violin.

Keman çalarak hayatını kazanır.

How long have you been playing the violin?

Ne kadar zamandır keman çalıyorsun?

Tom had his violin case under his arm.

Tom'un kolunun altında keman kutusu vardı.

Tom is very good at playing the violin.

Tom keman çalmada çok iyi.

And another thing, do you play the violin?

Ve bir şey daha, keman çalıyor musun?

I heard Tom gave you his grandfather's violin.

Tom'un sana dedesinin kemanını verdiğini duydum.

Did you hear my son play the violin?

Oğlumun keman çaldığını duydun mu?

Are you sure that Tom plays the violin?

Tom'un keman çaldığından emin misin?

I played violin when I was a kid.

Çocukken keman çalardım.

Tom offered to sell Mary a stolen violin.

Tom Mary'ye çalınmış bir kemanı satmayı önerdi.

Tom is carrying a violin under his arm.

Tom kolunun altında keman taşıyor.

Have you heard my son play the violin?

Sen oğlumun keman çaldığını duydun mu?

Have you ever heard Tom play the violin?

Hiç Tom'un keman çaldığını duydun mu?

Why don't you buy a violin for Tom?

Neden Tom için bir keman almıyorsun?

- I wish I hadn't given Tom my grandfather's violin.
- I wish that I hadn't given Tom my grandfather's violin.

Keşke Tom'a dedemin kemanını vermeseydim.

- Tom can play the violin much better than Mary.
- Tom can play the violin much better than Mary can.

Tom Mary'nin çalabildiğinden çok daha iyi keman çalabilir.

The insurance on his violin costs $200 a year.

Onun keman sigortası yıllık 200 dolara mal oluyor.

You would have to practice the violin every day.

Kemanı her gün pratik yapmalısın.

Tom started playing the violin when he was thirteen.

Tom on üç yaşındayken keman çalmaya başladı.

She would often practice the violin on the roof.

O, çatıdaki kemanla sık sık pratik yapardı.