Translation of "Vague" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Vague" in a sentence and their turkish translations:

You're vague.

Sen belirsizsin.

Tom was vague.

Tom belirsizdi.

Tom is vague.

Tom belirsiz.

It was vague.

Belirsizdi.

That's very vague.

Bu çok belirsiz.

Tom wasn't vague.

Tom kararsız değildi.

That's a little vague.

O biraz belirsiz.

This paragraph is vague.

Bu paragraf belirsizdir.

It's a vague story.

O belirsiz bir hikaye.

That's kind of vague.

O biraz belirsiz.

Tom is being vague.

Tom belirsizleşiyor.

He gave a vague answer.

O, belirsiz bir yanıt verdi.

She gave a vague answer.

O belirsiz bir cevap verdi.

Am I being too vague?

Ben çok belirsiz davranıyor muyum?

The similarity is pretty vague.

Benzerlik oldukça belirsiz.

Tom gave a vague answer.

Tom belirsiz bir cevap verdi.

She gave us a vague answer.

O bize belirsiz bir yanıt verdi.

He gave me a vague answer.

Bana belirsiz bir cevap verdi.

Tom is being vague, isn't he?

Tom anlaşılmaz davranıyor, değil mi?

Tom gave Mary a vague answer.

Tom Mary'ye muğlak bir cevap verdi.

Tom gave me a vague answer.

Tom bana belirsiz bir cevap verdi.

Tom gave us a vague answer.

Tom bize belirsiz bir cevap verdi.

He is always vague about his intentions.

Her zaman niyetleri hakkında muğlak.

Tom is being really vague, isn't he?

Tom gerçekten anlaşılmaz davranıyor, değil mi?

Tom is being quite vague, isn't he?

Tom oldukça anlaşılmaz davranıyor, değil mi?

Tom is being very vague, isn't he?

Tom çok anlaşılmaz davranıyor, değil mi?

She couldn't help but be a little vague.

Biraz anlaşılmaz olmaktan kendimi alamadım.

She made a few vague comments about the matter.

O, o konu hakkında birkaç belirsiz yorum yaptı.

He seemed vague about what he wanted to do.

O, yapmak istediği şey hakkında kararsız görünüyordu.

Questioned about his policies, the candidate gave only vague answers.

Onun politikası hakkında soru sorulduğunda, aday sadece belirsiz cevaplar verdi.

I have a vague memory of what Tom looks like.

Tom'un neye benzediğine dair belirsiz bir belleğe sahibim.

Do you have a vague idea about what's in the box?

Kutuda ne olduğu hakkında belirsiz bir fikriniz mi var?

There is nothing worse than a sharp image of a vague perception.

Belirsiz bir algının keskin bir görüntüsünden daha kötü bir şey yoktur.

Crucially, he had a gift for turning Napoleon’s  verbal, sometimes vague commandments into clear,  

En önemlisi, Napolyon'un sözlü, bazen belirsiz emirlerini

The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?

Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?