Translation of "Traditional" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Traditional" in a sentence and their turkish translations:

I bake traditional cakes.

Ben geleneksel kekler pişiririm.

We bake traditional bread.

Biz geleneksel ekmek pişiririz.

He likes singing traditional songs.

Geleneksel şarkıları söylemekten hoşlanır.

Tom is traditional, isn't he?

Tom gelenekçi, değil mi?

Them over traditional jazz standards.

sonradan geleneksel Caz besteleri için de kullanmış.

I prefer the traditional recipe.

Geleneksel tarifi tercih ederim.

Our holidays are pretty traditional.

Tatillerimiz oldukça gelenekseldir.

Tom likes singing traditional songs.

Tom geleneksel şarkılar söylemekten hoşlanır.

Many traditional practices are immoral.

Birçok geleneksel uygulama ahlak dışıdır.

And they maintain a traditional lifestyle.

geleneksel bir yaşam sürdürüyorlar

It was a very traditional ceremony.

Çok geleneksel bir törendi.

Noh is a traditional Japanese art.

Noh geleneksel bir Japon sanatıdır.

Kimchi is a traditional Korean dish.

Kimçi geleneksel bir Kore yemeğidir.

Haggis is a traditional Scottish dish.

Haggis geleneksel bir İskoç yemeğidir.

We had a traditional church wedding.

Geleneksel bir kilise düğünümüz vardı.

Tom believes in traditional gender roles.

Tom geleneksel cinsiyet rollerine inanır.

They organized a traditional bread fair.

Geleneksel ekmek fuarı düzenlediler.

Sumo is a traditional Japanese sport.

Sumo geleneksel birJapon sporudur.

- Flower arrangement is a traditional art in Japan.
- Flower arranging is a traditional craft in Japan.

Çiçek düzenleme Japonya'da geleneksel bir zanaattır.

The traditional belongs to all of us,

Gelenekler hepimizi ait

Are not orphans in the traditional sense.

geleneksel anlamda yetim olmasa da.

Their traditional life style no longer exists.

Onların geleneksel yaşam tarzı artık yok.

Sumo wrestling is a traditional Japanese sport.

Sumo güreşi, geleneksel bir Japon sporudur.

Sumo is the traditional sport of Japan.

Sumo, Japon geleneksel sporudur.

Sake is a traditional Japanese alcoholic drink.

Sake geleneksel alkollü Japon içkisidir.

Dan comes from a very traditional family.

Dan çok geleneksel bir aileden geliyor.

Lebkuchen are a traditional German Christmas cookie.

Lebkuchen geleneksel Alman Noel kurabiyesidir.

Traditional Russian cottages are built from wood.

Geleneksel Rus evleri ahşaptan inşa edilir.

Well, they decided to use a traditional remedy:

Pekala, bunu geleneksel yöntemle yaptılar.

This Japanese chef only uses traditional Japanese knives.

Bu Japon şefi sadece geleneksel Japon bıçakları kullanır.

Some people dislike the traditional New Year's ritual.

Bazı insanlar geleneksel yeni yıl töreninden hoşlanmazlar.

Many of the traditional wooden houses are ablaze.

Geleneksel ahşap evlerin çoğu alevler içinde.

Naginata is one of Japan's traditional martial arts.

Naginata, Japonya'nın geleneksel dövüş sanatlarından biridir.

Traditional hula dancers did not wear grass skirts.

Geleneksel hula dansçıları çim etekler giymiyorlardı.

The historical building was repaired using traditional methods.

Tarihi yapı geleneksel yöntemler kulanılarak onarıldı.

And in this way, we swapped our traditional roles,

Böylece geleneksek rolleri değiştirdik,

So I went to my very traditional Korean parents,

Böylece bir hayli geleneksel olan Koreli ailemin yanına,

They’re touted as a magical elixir in traditional medicines.

geleneksel tıpta baş ağrısından kansere her şeyi tedavi eden,

It is traditional to wear black to a funeral.

Bir cenaze töreni için siyah giymek gelenekseldir.

They say that traditional Vietnamese feasts are living museums.

Geleneksel Vietnam ziyafetlerinin yaşayan müzeler olduğunu söylüyorlar.

Traditional Japanese houses are held together with wooden joints.

Geleneksel Japon evleri ahşap eklemeler ile birbirine tutturulur.

Tom and Mary live in a traditional Japanese house.

Tom ve Mary geleneksel bir Japon evinde yaşıyorlar.

Mid-Autumn Day is a traditional holiday in China.

Güz ortası günü Çin'de geleneksel bir bayramdır.

Now, traditional advice at this point goes something like this:

Şimdi, bu durumda geleneksel tavsiye şu şekilde:

Relatively conservative Arab societies , which see traditional legal marriage as

önyargısını engelleyen dini ve sosyal bir değer olarak gören nispeten muhafazakar Arap

He's a painter, but he doesn't do traditional Chinese painting.

O bir ressam ama geleneksel Çin resimlerini yapmaz.

What is the difference between simplified Chinese and traditional Chinese?

Basitleştirilmiş Çince ve geleneksel Çince arasındaki fark nedir?

Traditional Japanese sweets really do go well with Japanese tea.

Geleneksel Japon tatlıları gerçekten Japon çayı ile iyi gider.

You know, with all the combinations of predilection for traditional healing,

Geleneksel tedavilere olan eğilim,

Traditional Japanese furniture is made without using any nails or screws.

Geleneksel Japon mobilyaları çivi ya da vida kullanılmadan yapılır.

Christmas gingerbread, also called honey cake, is a traditional German dessert.

Zencefilli Noel kurabiyesi ya da diğer adıyla ballı pasta, geleneksel bir Alman tatlısıdır.

Vegetarian, single, and a Yoga enthusiast: Modi escapes the traditional politician profile.

Vejeteryan, bekar ve yoga hayranı. Modi, geleneksel siyasi figüründen ayrılıyor.

The new president did away with a lot of the traditional protocols.

Yeni başkan geleneksel protokollerin büyük bir kısmını yürürlükten kaldırdı.

Sami went to Saudi Arabia for the traditional Muslim pilgrimage of hajj.

Sami geleneksel Müslüman haccı için Suudi Arabistan gitti.

But rarely with the type of scrutiny that is given to traditional arms.

ancak nadiren geleneksel silahlara verilen araştırma türü ile.

Italian companies were way smaller, their methods were more traditional, and their industries

İtalyan şirketleri çok daha küçüktü, yöntemleri daha gelenekseldi ve sanayileri...

"Runaway" it doesn't have a traditional structure and its sparse and minimal like

Runaway gibi pek geleneksel bir yapısı yok, ama Yeezus gibi

You have to take off your shoes before entering a traditional Japanese house.

Geleneksel bir Japon evine girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekir.

But then the archaeologists, alerted by a chance discovery, started looking at the traditional

Ancak daha sonra, bir tesadüfi keşifle uyarılan arkeologlar,

Are made in traditional shops) So in order to tap into this potential, the

klasik mağazalarda yapıldığını fark etti. Bu yüzden bu potansiyelden faydalanmak adına

Other brands like BMW still maintain their shares on their traditional markets and they

BMW gibi diğer markalar geleneksel piyasalarda paylarını koruyorlar ve

New Age ideas are a refreshing alternative to the staid orthodoxy of traditional Christianity.

Yeni Çağ fikirleri geleneksel Hıristiyanlığın ağırbaşlı ortadoksluğu için ferahlatıcı bir alternatiftir.

Old homes, especially traditional Japanese ones, can be damp and unfriendly to modern life.

Eski evler, özellikle geleneksel Japon olanlar, modern yapıya göre nemli ve soğuk olabilir.

Elections of this 2017. None of the candidates from the traditional parties has made it to

başkanlık seçimlerine bakın. Geleneksel partilerden hiçbiri ikinci

Tibetan rug weavers use traditional designs and knotting. Hence their rugs have a simple, natural look.

Tibetli kilim dokumacıları geleneksel tasarımlar ve düğümler kullanır. Dolayısıyla onların kilimleri basit, doğal bir görünüme sahiptir.

Languages that would have never found themselves together in a traditional system, can be connected in Tatoeba.

Kendilerini geleneksel bir sistem içinde asla birlikte bulmamış olan diller Tatoeba'da bağlanabilirler.

In living through these uncertain times, it is necessary to be flexible and not be a captive to traditional values.

Bu belirsiz zamanlarda yaşamada, esnek olmak ve geleneksel değerlere esir olmamak gerekmektedir.

When we think of the traditional roles of men and women in society, we think of husbands supporting the family, and wives taking care of the house and children.

Ne zaman kadın ve erkeklerin geleneksel rollerini düşünsek, ailesine destek olan kocalar ve de aile ve çocuklarına bakan karılar aklımıza gelir.

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.

Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.

Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.