Translation of "That people" in Turkish

0.025 sec.

Examples of using "That people" in a sentence and their turkish translations:

That people so effortfully maintain,

bu pozitif görüntü üzerinde çalışmak yerine,

That people would be satisfied

mahkeme kararlarından

When Tom did that, people laughed.

- Tom onu yaptığında insanlar güldü.
- Tom onu yaptığındaı, insanlar güldü.

And that people are dying from hunger.

diğerlerinin açlıktan ölmesine katlanamıyorum.

The way that people see these institutions.

bu kurumlara bakış açısını değiştirmek zorundayız.

I believe that people should be hardworking.

İnsanların çalışkan olması gerektiğine inanıyorum.

That people have less need for cognitive control.

insanlar bilişsel kontrole daha az ihtiyaç duyuyor.

So that people with money can earn more

parası ola insanlar daha çok kazanabilsin diye

As the man that people make fun of

İnsanların dalga geçtiği adam olarak

Tom was afraid that people would judge him.

Tom insanların onu yargılayacağından korkuyordu.

Mary was afraid that people would judge her.

Mary insanların onu yargılayacağından korkuyordu.

I don't like the bonuses that people are touching,

Bazı insanlara fazla fazla paralar ödenirken,

Once we understand that people who look like us

Irkçılık düşüncesinin en başta bizim gibi görünen

Is that people don't experience issues, they experience life.

insanlar meseleleri deneyimlemiyor, onlar hayatı deneyimliyor.

That people like me didn't make it in Hollywood.

benim gibilerin iş yapmadığına dair uyarmıştı.

So we know that people like to bake together,

İnsanların birlikte yemek pişirmeyi sevdiklerini biliyoruz

I want to be a leader that people respect.

İnsanların saygı gösterdiği bir lider olmak istiyorum.

Do you believe that people are capable of change?

İnsanların değişim yeteneğine sahip olduğuna inanıyor musunuz?

Is not a thing that people can do on vacation.

insanların tatilde yapabileceği bir şey değil.

Is that people who've achieved a little more than others

başkalarından biraz daha fazla şey başaran insanlar

The story, especially, that people with intellectual disabilities are good

hikâye, özellikle zihinsel engelli insanlar iyidir,

And we know that people like to do challenges together,

ve birlikte zor olan şeyleri yapmayı da.

That people tend to feel their way to their beliefs

insanların inançlarının, mantıktan ziyade

There is no doubt that people prefer peace to war.

İnsanların barışı savaşa tercih ettiklerinden şüphe yok.

There are some things that people like to avoid discussing.

İnsanların tartışmaktan kaçınmak istediği bazı şeyler vardır.

I want to be a leader that people can respect.

İnsanların saygı gösterebileceği bir lider olmak istiyorum.

He was not the kind of man that people liked.

O insanların sevdiği türden biri değildi.

We all know that people leave more in the summer.

Biz hepimiz insanların yaz mevsiminde daha çok gittiğini biliyoruz.

That people should be wiped off the face of the Earth.

Bu insanlar yeryüzünden silinmelidir.

It's useless to translate things that people don't want to say.

İnsanların söylemek istemediği şeyleri tercüme etmek faydasızdır.

I believe that people tend to focus on the wrong things.

İnsanların yanlış şeylere odaklanma eğiliminde olduğunu düşünüyorum.

The final reason is that people say they don't have time.

Son neden ise, insanların zamanlarının olmadığını söylemeleri.

- I think people are delighted.
- I think that people are delighted.

İnsanların keyifli olduklarını düşünüyorum.

- I thought people were exaggerating.
- I thought that people were exaggerating.

İnsanların abartıyor olduklarını sanmıştım.

That people didn't feel that they had a channel for that outrage,

insanların öfkelerini yönlendireceği bir kanalın olduğunu hissetmemesi

To overcome all the things that people said were wrong with me.

sorunları aşmak için çalışabileceğim en sıkı şekilde çalıştım.

That people begin to act as if they're part of that generation

İnsanlar sanki o kuşağın parçası gibi rol yapmaya başladılar

The problem is that people think we don't know what we're doing.

Sorun insanların ne yaptığımızı bilmediğimizi düşünmeleridir.

I've heard that people can eat cat food without any harmful effects.

Ben insanların herhangi bir zararlı etkisi olmadan kedi maması yiyebildiklerini duydum.

Tom knew that people were going to say bad things about him.

Tom, insanların onun hakkında kötü şeyler söyleyeceğini biliyordu.

This next song is one that people always ask me to sing.

Bir sonraki şarkı insanların her zaman söylememi istediği şarkı.

Sami noticed that people were looking at him in a weird way.

- Sami insanların kendisine garip bir şekilde baktığını fark etti.
- Sami kendisine garip bir şekilde bakıldığını fark etti.

And the way that people have responded in the past to huge changes

ve insanların geçmişte devrimlere, dönüşümlere

It is strange that people in hot climate eat hot things like curry.

Sıcak bir iklimde insanların köri gibi sıcak şeyler yemesi garip.

It's strange that people in hot climate zones eat spicy things like curry.

Sıcak iklim kuşaklarındaki insanların köri gibi baharatlı şeyler yemeleri garip.

This norm is that people give you money, you say thank you very much,

norm, insanların size para vermesi, çok teşekkür ederim demeniz

By knowing that we need high energy, we know that people always say humiliating.

bize yüksek enerji lazım diyerek insanlara sürekli aşağılayıcı laflarda bulunduğunu biliyoruz

There were times that people had to pick up the slack for me at home,

İnsanların evde yerimi doldurmak zorunda kaldığı zamanlar oldu

The kinds of things that people are inflicting on rhinos right now is beyond belief.

İnsanların gergedanlara yaşattığı şeyler artık inanılır boyutta değil.

A mortgage is a kind of loan that people can use to buy a house.

Mortgage insanların ev satın almak için kullanabileceği bir borç türüdür.

- I do think people will use it.
- I do think that people will use it.

İnsanların onu kullanacaklarını düşünüyorum.

- I don't think people should do that.
- I don't think that people should do that.

İnsanların bunu yapması gerektiğini sanmam.

- Do you believe people are inherently good?
- Do you believe that people are inherently good?

Sence insanlar doğuştan iyi midir?

Through Google Maps, I am hoping that people all over the world will know about us.

Google Haritalar aracılığıyla, dünyanın dört bir yanından insanların bizden haberdar olacağını umuyorum.

In many countries, the main reason that people come to big cities is because of work.

Birçok ülkede, insanların büyük şehirlere gelmesinin asıl nedeni iş yüzündendir.

He probably meant that people go to demonstrations just to show up instead of actually protesting.

O, muhtemelen insanların gerçekten protesto yapmak yerine sadece boy göstermek için gösterilere gittiklerini kastediyordu.

He probably meant that people only go to demonstrations to show themselves and not to protest.

Muhtemelen insanların gösterilere protesto etmek için değil, sadece kendilerini göstermek için gittiklerini demek istiyor.

- I hope people don't think I'm lazy.
- I hope that people don't think that I'm lazy.

Umarım insanlar tembel olduğumu düşünmezler.

- I can't believe that people think Tom is intelligent.
- I can't believe that people think that Tom is intelligent.
- I can't believe people think that Tom is intelligent.
- I can't believe people think Tom is intelligent.

İnsanların Tom'un zeki olduğunu düşündüklerine inanamıyorum.

Please don't think that people who do not know one of science know that they know something.

Lütfen bilimin b sini bilmeyen insanlar bir şeyler bildiğini zannedip konuşmasın ya

It is often the case that people who brag about their intelligence are actually not very intelligent.

Genellikle durum şöyledir; zekalarıyla övünen insanlar gerçekte pek de öyle olmazlar.

A definite advantage of automatic doors is that people can't spread their contagious diseases by touching door handles.

Otomatik kapıların kesin bir avantajı, insanlar kapı kollarına dokunarak bulaşıcı hastalıklarını yayamayacaklarıdır.

It does not worry me that people don't know me. It worries me that I don't know the people.

İnsanların beni tanımaması beni endişelendirmez. Beni insanları tanımamam beni endişelendirir.

Someone told me that people with type O blood attract more mosquitoes than people with any other blood type.

Biri bana tip 0 kanı olan insanların diğer kan tipi olan insanlardan daha fazla sivrisinek çektiğini söyledi.

- I think people should stop using disposable shopping bags.
- I think that people should stop using disposable shopping bags.

Sanırım insanlar tek kullanımlık poşetleri kullanmayı durdurmalı.

I've heard that people who eat vegetables and fruit every day are less likely to have a heart attack.

Her gün sebze ve meyve yiyen insanların kalp krizi geçirme olasılıklarının daha düşük olduğunu duydum.

The trouble with the world isn't that people know too little, but they know so many things that ain't so.

Dünya ile ilgili sorun insanların çok az bilmesi değil fakat öyle olmayan çok şey bilmeleridir.

After I die, I hope that people will say of me: "That guy sure owed me a lot of money."

Ben öldükten sonra, insanların benim hakkımda "O insan bana kesinlikle çok para borçlu" diyeceğini umuyorum.

Prevailing wisdom suggests that people exposed to people who are sick with the virus should be tested for illness themselves.

Yaygın inanışa göre virüsten etkilenmiş kişilere maruz kalan kişilerin hastalığa karşı test edilmesi gerektiği öne sürülüyor.

Something you should know about me is that my greatest fear in life is that people will find out that I'm poor.

Benim hakkımda bilmen gereken bir şey hayattaki en büyük korkumun insanların fakir olduğumu öğrenmesidir.

Low-lying lands will flood. This means that people will be left homeless and their crops will be destroyed by the salt water.

Deniz seviyesinin altında olan toprakları su basacak. Bu, insanların evsiz kalması ve ürünlerinin tuzlu su tarafından tahrip edileceği anlamına gelir.

- Tom was afraid of being laughed at.
- Tom was afraid that people would laugh at him.
- Tom was afraid people would laugh at him.

Tom gülünmekten korkuyordu.