Translation of "Practice" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Practice" in a sentence and their turkish translations:

Practice.

Pratik yapın.

But, practice, practice, practice, and do not accept failure.

Ama alıştırma yap, yap, yap ve başarısızlığı kabul etme.

- It takes practice.
- It requires practice.

Bu pratik gerektirir.

Let's practice.

Pratik yapalım.

I practice sports.

Ben spor yaparım.

Let me practice.

Uygulama yapmama izin verin.

Now go practice.

Şimdi uygulamaya git.

Let's practice together.

Haydi beraber pratik yapalım.

That's standard practice.

Bu standart bir uygulama.

- That is a barbaric practice.
- That's a barbaric practice.

O barbarca bir uygulamadır.

And, with consistent practice,

Ve bunu yapmaya devam edersen

What about in practice?

Peki ya uygulamada?

Practice what you preach.

Tavsiye ettiğini uygula.

How is cheerleading practice?

Amigoluk çalışmaları nasıl gidiyor?

You just need practice.

Sadece uygulamaya ihtiyacın var.

I'm out of practice.

- Ben hamlamışım.
- Ben idmansızım.

How was choir practice?

Koro pratiği nasıldı?

I need more practice.

Daha çok pratiğe ihtiyacım var.

Catholic priests practice celibacy.

Katolik rahipler bekârlık uygularlar.

I'm trying to practice.

Pratik yapmaya çalışıyorum.

I'm late for practice.

Pratik için geç kaldım.

I practice early rising.

Erken kalkma pratiği yaparım.

I have tennis practice.

Tenis çalışmam var.

We practice a lot.

Biz çok pratik yaparız.

I don't practice anymore.

Artık pratik yapmıyorum.

We're going to practice.

Biz pratik yapacağız.

You'll improve with practice.

Uygulama ile gelişeceksin.

I won't practice today.

Bugün pratik yapmayacağım.

Tom still needs practice.

Tom'un hâlâ uygulamaya ihtiyacı var.

Why didn't you practice?

Neden uygulamadın?

Tom needs more practice.

Tom'un daha fazla pratiğe ihtiyacı var.

Practice makes the master.

Ustalığa giden yol pratikten geçer.

I'd entered practice in 2003,

2003 yılında uygulamaya girmiştim

Tom watched the team practice.

Tom takım idmanını izledi.

You just need to practice.

Sadece uygulama yapmalısın.

You need some more practice.

- Biraz daha pratiğe ihtiyacın var.
- Biraz daha pratiğe ihtiyacınız var.

I've had time to practice.

Pratik yapacak zamanım vardı.

Practice is better than theory.

Uygulama, teoriden daha iyidir.

I'll see you after practice.

Uygulamadan sonra görüşürüz.

I have tennis practice later.

Daha sonra tenis uygulamam var.

This should become standard practice.

Bu standart uygulama olmalı.

We don't practice a lot.

Biz çok pratik yapmayız.

Tom didn't practice on Monday.

Tom pazartesi günü pratik yapmaz.

Tom is out of practice.

Tom hamlamış.

I could use the practice.

Ben uygulamayı kullanabilirim.

We're off to basketball practice.

Basketbol uygulamasına gidiyoruz.

See you at band practice.

Bando uygulamasında görüşürüz.

Practice is the best teacher.

- Pratik en iyi öğretmendir.
- Uygulama en iyi öğretmendir.

Tom's practice has grown rapidly.

Tom'un pratiği hızla gelişti.

You'll have to practice it.

Onu pratik yapmak zorunda kalacaksın.

You ought to practice more.

Biraz daha pratik yapmalısın.

Censorship is a terrible practice.

Sansür korkunç bir uygulamadır.

This job calls for practice.

Bu iş uygulama ister.

Is there practice every day?

Her gün uygulama var mı?

Do you practice any sport?

- Bir sporu yapıyor musun?
- Yaptığın herhangi bir spor var mı?
- Yaptığın bir spor var mı?

Let's practice with the foil.

Folyo ile pratik yapalım.

Did you forget to practice?

Pratik yapmayı unuttun mu?

I'm going to practice driving.

Ben araba kullanmayı pratik yapacağım.

Do you practice every day?

Her gün uygulama yapıyor musun?

How often do you practice?

Ne sıklıkla pratik yapıyorsun?

- Mike didn't join the practice yesterday.
- Mike didn't take part in yesterday's practice.

Mike dün uygulamaya katılmadı.

In theory, theory and practice should be the same, but in practice, they're not.

Teoride, teori ve pratik aynı olmalıdır ama uygulamada değildirler.

- Tom drove his children to soccer practice.
- Tom drove his children to football practice.

Tom, çocuklarını futbol antrenmanına götürdü.

practice and engage and set policy.

ve uyguladığımız yolu analiz etmeliyiz.

We learned to practice under stress.

Baskı altında çalışmayı öğrendik.

Everything eventually gets easier with practice.

Uygulama ile her şey sonunda daha kolay olur.

Mike doesn't practice basketball on Monday.

Mike Pazartesi basketbol çalışmaz.

He brought his ideas into practice.

O, fikirlerini uygulamaya koydu.

I put the plan into practice.

Planı uygulamaya koydum.

I practice sport almost every day.

Neredeyse her gün spor çalışırım.

He showed up late to practice.

O, pratik yapmak için geç saatlerde geldi.

She showed up early for practice.

O, pratik için erken geldi.

I want to practice with you.

- Seninle pratik yapmak istiyorum.
- Sizinle pratik yapmak istiyorum.

The coach watched the team practice.

Antrenör takım çalışmasını izledi.

I have a mindfulness meditation practice.

Benim bir farkındalık meditasyonu uygulamam var.

You just need some more practice.

Sadece biraz daha pratiğe ihtiyacın var.

Tom is clearly out of practice.

Tom açıkça idmansız.

I need to practice speaking Turkish.

- Türkçe konuşmayı pratik etmeye ihtiyacım var.
- Türkçe konuşarak pratik yapmaya ihtiyacım var.
- Türkçe konuşarak pratik yapmalıyım.

Can you practice Japanese with me?

Benimle Japonca pratik yapar mısın?

You should combine theory with practice.

Senin teori ile pratiği birleştirmen gerekiyor..

Playing the violin requires much practice.

Keman çalmak çok pratik ister.

I've had a lot of practice.

Çok pratik yaptım.

I'll be home after football practice.

Futbol uygulamasından sonra evde olacağım.

I'm a little out of practice.

Ben biraz formdan düştüm.

Tom put the plan into practice.

Tom planı uygulamaya koydu.

We have choir practice every Monday.

Bizim her pazartesi koro uygulamamız var.

Tom doesn't practice what he preaches.

Tom vaaz verdiğini uygulamıyor.

I've got practice till six anyway.

Nasılsa altıya kadar çalışmam var.

I need to practice judo more.

Judoyu daha çok pratik yapmam gerekiyor.

When do you practice the piano?

Ne zaman piyano uygulaması yaparsın?

I put your theory into practice.

Teorini uygulamaya koydum.

Tom needs a little more practice.

Tom'un biraz daha pratiğe ihtiyacı var.

We need a lot of practice.

Bir sürü uygulamaya ihtiyacımız var.

Tom started to practice every day.

Tom her gün pratik yapmaya başladı.

We've had a lot of practice.

Biz çok pratik yaptık.

Zamenhof put his theory into practice.

Zamenhof teorisini uygulamaya koydu.

I need to practice my French.

Fransızcamı pratik yapmam gerkiyor.

I need a lot more practice.

Daha çok pratiğe ihtiyacım var.