Translation of "Failure" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Failure" in a sentence and their turkish translations:

Failure teaches success.

- Başarısızlık başarı getirir.
- Başarısızlık başarıyı öğretir.

You're a failure.

- Sen bir başarısızlıksın.
- Fiyaskosun.

Failure is possible.

- Başarısızlık mümkündür.
- Başarısızlık olasıdır.

- We do not tolerate failure.
- We don't tolerate failure.

Başarısızlığa müsamaha göstermiyoruz.

One failure followed another.

Bir başarısızlığı bir başkası izledi.

The failure depressed him.

Başarısızlık onun canını sıktı.

We're bordering on failure.

Batmanın eşiğindeyiz.

His failure is obvious.

Onun başarısız olacağı kesindir.

Tom was a failure.

Tom bir hataydı.

This failure saddens me.

Bu başarısızlık beni üzüyor.

What a complete failure!

Ne fiyasko ama!

Can Tom handle failure?

Tom başarısızlıkla baş edebilir mi?

But what about failure,

Peki ya toplumun

You face a failure,

takıldın,

What caused that failure?

Bu başarısızlığa ne sebep oldu?

I won't tolerate failure.

Başarısızlığa tahammül göstermeyeceğim.

All signs of heart failure.

kalp yetmezliğinin tüm işaretleri.

The experiment ended in failure.

Deney başarısızlıkla sonuçlandı.

You should acknowledge your failure.

Başarısızlığını kabul etmelisin.

It was a complete failure.

O tam bir fiyaskoydu.

The party was a failure.

Parti bir fiyaskoydu.

That plan resulted with failure.

O plan başarısızlıkla sonuçlandı.

The attempt ended in failure.

Girişim başarısızlıkla sona erdi.

We can't afford another failure.

Biz başka bir başarısızlığı göze alamayız.

His attempt ended in failure.

Onun girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.

Our effort ended in failure.

Bizim çaba başarısızlıkla sona erdi.

The negotiation ended in failure.

Görüşme başarısızlıkla sonuçlandı.

That experiment was a failure.

O deney bir başarısızlıktı.

What caused the power failure?

Elektrik kesilmesine ne sebep oldu?

Tom wasn't used to failure.

Tom başarısızlığa alışkın değildi.

Tom died of kidney failure.

Tom böbrek yetmezliğinden öldü.

The business was a failure.

İş bir başarısızlıktı.

Failure is not an option.

- Başarısızlık bir seçenek değildir.
- Başarısız olma lüksümüz yok.
- Başarısız olma lüksünüz yok.

The experiment was a failure.

Deney bir başarısızlıktı.

This attempt resulted in failure.

Bu deneme başarısızlıkla sonuçlandı.

But TiVo's a commercial failure.

Fakat TiVo ticari bir başarısızlıktır.

Their plan resulted in failure.

Onların planı başarısızlıkla sonuçlandı.

How can I define failure?

Başarısızlığı nasıl tanımlayabilirim?

His project ended in failure.

Onun projesi başarısızlıkla sona erdi.

This can cause kidney failure.

Bu, böbrek yetmezliğine neden olabilir.

I suffered from kidney failure.

- Böbrek yetmezliği çekiyordum.
- Böbrek yetmezliğinden muzdariptim.

They can cause kidney failure.

Onlar böbrek yetmezliğine neden olabilir.

They can cause liver failure.

Onlar karaciğer yetmezliğine neden olabilir.

Failure is a temporary condition.

Başarısızlık geçici bir durumdur.

Tom has congestive heart failure.

Tom'un konjestif kalp yetmezliği var.

Tom couldn't cope with failure.

Tom başarısızlıkla baş edemedi.

We do not tolerate failure.

Başarısızlığa hoşgörü göstermiyoruz.

You must recognize your failure.

Başarısızlığının farkına varmalısın.

Sami was afraid of failure.

Sami başarısızlıktan korkuyordu.

Sami considers himself a failure.

Sami kendini bir başarısızlık olarak görüyor.

- Who is to blame for the failure?
- Who's to blame for the failure?

Hata için kim suçlanacak?

- You are to blame for the failure.
- You're to blame for the failure.

- Başarısızlığın suçlusu sensin.
- Hata için sen suçlanacaksın.

- She ascribed her failure to bad luck.
- She blamed her failure on bad luck.

Başarısızlığını kötü şansa bağladı.

Kidney failure and flesh-eating necrosis.

böbrek yetmezliği ve kangreni atlattı.

Because pursuing success and risking failure

çünkü başarı peşinde koşmak ve başarısızlık riski

Don't blame others for your failure.

Başarısızlığın için diğerlerini suçlama.

The project was a complete failure.

Proje tam bir hataydı.

They blamed George for the failure.

Onlar başarısızlık için George'u suçladılar.

He should reflect on his failure.

Hatasını ayıplamalı.

He blamed his failure on her.

O kendi başarısızlığını ona yükledi.

His failure resulted from his carelessness.

Onun başarısızlığı dikkatsizliğinden kaynaklandı.

He is ashamed of his failure.

O, başarısızlığından utandı.

All our effort ended in failure.

Bütün çabamız başarısızlıkla sona erdi.

His failure led to his resignation.

Başarısızlığı istifa etmesine neden oldu.

They blamed the failure on George.

Onlar başarısızlık için George'u suçladılar.

She attributed her failure to illness.

Başarısızlığını hastalığa dayandırdı.

Failure is the mother of success.

Başarısızlık başarının anasıdır.

This failure occurred because of you.

Bu başarısızlık senin yüzünden oldu.

Translation is the art of failure.

Çeviri başarısızlık sanatıdır.

We must reflect on our failure.

Başarısızlığımızı derinlemesine düşünmeliyiz.

They blamed Tom for the failure.

Onlar başarısızlık için Tom'u suçladı.

The employment policy is a failure.

İstihdam politikası bir başarısızlıktır.

- What a fiasco!
- What a failure!

Ne fiyasko ama!

Tom mocked Mary for her failure.

Tom Mary ile başarısızlığı için alay etti.

The experiment was a conspicuous failure.

Deney bariz bir hataydı.

I am responsible for this failure.

Bu başarısızlıktan sorumluyum.

The peace talks ended in failure.

Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.

Tom blamed the failure on Mary.

Tom başarısızlık için Mary'yi suçladı.

Tom blamed his failure on Mary.

Tom kendi başarısızlığı için Mary'yi suçladı.

The truck had a clutch failure.

Kamyonun bir debriyaj arızası vardı.

Does Tom cope well with failure?

Tom başarısızlıkla iyi başa çıkıyor mu?

Sami's project is doomed to failure.

Sami'nin projesi başarısızlığa mahkûm.

Even when the likely outcome is failure.

bir başarı vardır.

She did not let failure discourage her.

Hatanın onun cesaretini kırmasına izin vermedi.

The manager blamed himself for the failure.

Yönetici başarısızlık için kendini suçladı.

The experiment resulted in a miserable failure.

Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.

The failure is due to his idleness.

Başarısızlık onun tembelliğinden kaynaklanıyor.

The failure is due to his carelessness.

Başarısızlık onun dikkatsizliğinden kaynaklanıyor.

He blamed the failure on his brother.

Başarısızlık için erkek kardeşini suçladı.

He blamed the teacher for his failure.

Başarısızlığı için öğretmeni suçladı.

He is to blame for the failure.

Hata için o suçlanacak.

His failure is due to his ignorance.

Onun başarısızlığı onun bilgisizliğinden kaynaklanmaktadır.

His failure was mainly due to carelessness.

Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.

His failure was due to his idleness.

Onun başarısızlığı onun tembelliğinden dolayı idi.

He died quite suddenly of heart failure.

Kalp yetmezliğinden aniden öldü.

His failure in business left him penniless.

İşteki başarısızlığı onu beş parasız bıraktı.

His failure taught me a good lesson.

Onun başarısızlığı bana iyi bir ders öğretti.

My mother was disappointed by my failure.

Başarısızlığım annemi hayal kırıklığına uğrattı.