Translation of "Mansion" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Mansion" in a sentence and their turkish translations:

- Sami purchased a mansion.
- Sami bought a mansion.

Sami bir konak satın aldı.

They live in a mansion.

Onlar bir köşkte yaşamaktadırlar.

Tom lives in a mansion.

Tom bir malikanede yaşıyor.

Tom owns a large mansion.

Tom büyük bir konağa sahip.

Tom has a large mansion.

Tom'un büyük bir malikanesi var.

She has a large mansion.

O, büyük bir konağa sahiptir.

Sami sold his beloved mansion.

Sami sevgili malikanesini sattı.

Sami purchased a waterfront mansion.

Sami sahil kenarında bir yalı satın aldı.

Sami lived in a mansion.

Sami bir köşkte yaşıyordu.

Sami moved into Layla's mansion.

- Sami, Leyla'nın konağına taşındı.
- Sami, Leyla'nın köşküne taşındı.

Mary's parents live in a mansion.

Mary'nin anne ve babası bir konakta yaşıyorlar.

It is not a real mansion.

O gerçek bir konak değil.

Layla moved out of Sami's mansion.

- Leyla, Sami'nin köşkünden taşındı.
- Leyla, Sami'nin konağından taşındı.

Sami decided to buy a mansion.

Sami bir malikane satın almaya karar verdi.

Sami came back to the mansion.

Sami malikaneye geri geldi.

- She owns a large property.
- She has a large mansion.
- She owns a large mansion.

O, büyük bir konağa sahiptir.

- I hope to someday live in a mansion.
- I hope to live in a mansion someday.

Bir gün bir konakta yaşamayı umuyorum.

She lives in quite a big mansion.

O oldukça büyük bir konakta yaşar.

A government official's stately mansion was looted.

Bir hükümet görevlisinin görkemli malikanesi yağmalanmış.

Tom lives in a very big mansion.

Tom çok büyük bir köşkte yaşıyor.

He lives in a multimillion-dollar mansion.

O, milyonlarca dolarlık bir köşkte yaşıyor.

Sami's beloved mansion was on the market.

- Sami'nin sevgili malikanesi piyasadaydı.
- Sami'nin sevgili malikanesi satılıktı.

Sami purchased a huge mansion in Egypt.

Sami Mısır'da büyük bir malikane satın aldı.

Sami's mansion became a house of horrors.

Sami'nin malikânesi bir dehşet evi haline geldi.

Sami and Layla lived in a mansion.

- Sami ve Leyla bir köşkte yaşadılar.
- Sami ve Leyla bir malikanede yaşadılar.

Sami owned a sprawling mansion in Toronto.

Sami, Toronto'da geniş bir köşkün sahibiydi.

Yanni left his beautiful mansion to rot.

Yanni malikanesini çürümeye terk etti.

Compared to our house, yours is a mansion.

Bizim evle karşılaştırıldığında, sizinki bir konak.

I've always wanted to live in a mansion.

Her zaman bir konakta yaşamak istedim.

Tom recruited immigrant workers to rebuild his mansion.

Tom konağını yeniden inşa etmek için göçmen işçileri işe aldı.

Sami lived in an opulent mansion in Cairo.

Sami, Kahire'de gösterişli bir konakta yaşıyordu.

Sami dreamed of a mansion of his own.

Sami kendi köşkünü hayal etti.

- The cat burglar must have entered the mansion from the roof.
- The burglar must have entered the mansion from the roof.
- The cat burglar must've entered the mansion from the roof.

Kedi hırsız köşke çatıdan girmiş olmalı.

The President's mansion is located in the capital city.

Başkanın konağı başkentte yer alır.

I don't want to live in a big mansion.

Büyük bir konakta yaşamak istemiyorum.

Tom lives in a mansion in the rich part of town.

Tom şehrin zengin kesiminde bir konakta yaşıyor.

If my house were a mansion, I would invite everyone I know to my birthday party.

Evim bir köşk olsaydı, tanıdığım herkesi doğum günü partime davet ederdim.

- Tom hosted an extravagant party at his mansion.
- Tom hosted an extravagant party at his villa.

Tom konakta savurgan bir partiye ev sahipliği yaptı.