Translation of "Learnt" in Turkish

- You've learnt fast.
- You've learnt quickly.

Çabuk öğrendin.

Soon learnt, soon forgotten.

Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.

- He learnt driving in Ireland.
- He learnt how to drive in Ireland.

- İrlanda'da araba sürmeyi öğrendi.
- O, İrlanda'da araba sürmeyi öğrendi.

She learnt English incredibly quickly.

O inanılmaz hızla İngilizce öğrendi.

Pfirsichbaeumchen learnt the Berber alphabet.

Pfirsichbaeumchen Berber alfabesini öğrendi.

She learnt a new technique.

O yeni bir teknik öğrendi.

We learnt nothing at school.

Okulda hiçbir şey öğrenmedik.

Dan learnt Esperanto by himself.

Dan kendi başına Esperanto öğrendi.

I haven't learnt a lot.

Ben çok şey öğrenmedim.

I learnt it from him.

Bunu ondan öğrendim.

I haven’t learnt it yet.

Henüz onu öğrenmedim.

Tom learnt how to kill vampires.

Tom vampirleri nasıl öldüreceğini öğrendi.

I've learnt something from this book.

Bu kitaptan bir şeyler öğrendim.

So he learnt to suffer in silence.

Bu yüzden sessizce acı çekmeyi öğrenmişti.

Tom even learnt some Turkish in Germany.

Tom Almanya'da biraz Türkçe bile öğrendi.

Thanks to you I've learnt a lot.

Senin sayende çok şey öğrendim.

Dan learnt a lesson the hard way.

Dan bir dersi yaşayarak öğrendim.

I learnt to live a more meaningful life.

Daha anlamlı bir hayat yaşamayı öğrendim.

In the meantime, we learnt from our mistakes.

Bu sürede, biz hatalarımızdan bir şeyler öğrendik.

- I've learned to cook.
- I've learnt to cook.

Yemek yapmayı öğrendim.

- We've learned our lesson.
- We've learnt our lesson.

Biz dersimizi öğrendik.

Tom learnt that Mary had left the school.

Tom Mary'nin okulunu terk ettiğini öğrendi.

Dan learnt about Linda's death in the news.

Dan Linda'nın ölümünü gazetede öğrendi.

This is the first time I've ever learnt Chinese.

Bu, Çinceyi şimdiye kadar ilk kez öğrenişim.

Have you ever learnt a language in a week?

Sen bir hafta içinde hiç dil öğrendin mi?

I cannot understand Korean. I have never learnt it.

Ben Korece anlayamıyorum. Ben onu hiç öğrenmedim.

Today she learnt how to find out the real truth.

Bugün o, salt gerçeği nasıl ortaya çıkaracağını öğrendi.

Is it true that you learnt Esperanto in a week?

Esperantoyu bir haftada öğrendiğin doğru mu?

You would be a better person if you learnt humility.

Alçak gönüllülüğü öğrensen daha iyi bir kişi olursun.

- I learned it from him.
- I learnt it from him.

Ben bunu ondan öğrendim.

He learnt the periodic table by heart just for fun.

O sadece eğlence için periyodik tabloyu ezberledi.

- I learned nothing from the teacher.
- I learnt nothing from the teacher.
- I've learned nothing from the teacher.
- I've learnt nothing from the teacher.

Öğretmenden hiçbir şey öğrenmedim.

He jokingly asked her: "Haven't you learnt how to drive yet?"

O ona şaka yollu sordu: "Henüz nasıl araba süreceğini öğrenmedin mi?"

In which language did you speak with Marika before you learnt Finnish?

Sen Fince öğrenmeden önce Marika ile hangi dilde konuştun?

- I learned many things about Greek culture.
- I learnt many things about Greek culture.
- I've learned many things about Greek culture.
- I've learnt many things about Greek culture.

Yunan kültürü hakkında birçok şey öğrendim.

Tom learnt from Mr Ogawa that many people have scorn for the nouveau riche.

Tom birçok insanın sonradan görme insanları küçümsediğini Bay Ogawa'dan öğrendi.

- Thanks to you I've learnt a lot.
- Thanks to you, I've learned a lot.

Senin sayende çok şey öğrendim.

- I've learned many things about Greek culture.
- I've learnt many things about Greek culture.

Yunan kültürü hakkında birçok şey öğrendim.

- I learned many things about Greek culture.
- I learnt many things about Greek culture.

Yunan kültürü hakkında birçok şey öğrendim.

Tom learnt that he was the only convict sentenced to life imprisonment in that prison.

Tom o hapishanede ömür boyu hapse mahkum tek hükümlü olduğunu öğrendi.

Dan learnt about the fire at his home when he was on his way to work.

Dan işe giderken evindeki yangın hakkında bilgi edindi.

What I have learnt is not just the Chinese language, but something about the country itself as well.

Sadece Çince dilini değil ama aynı zamanda ülkenin kendisi hakkında da bir şeyler öğrendim.

I learnt a little English when Canadians worked in our neighborhood, but I still can't read in this language.

Kanadalılar bizim mahallede çalışırken biraz İngilizce öğrendim, ama ben hala bu dilde okuyamıyorum.

Ali learnt the Persian language in order to be able to read the original text of the Mathnawi of Jalaluddin Rumi.

Ali, Mevlana'nın Mesnevisini asıl metninden okuyabilmek için Farsça öğrendi.

- Mr. Wang learnt German because he wanted to work in Germany.
- Mr. Wang learned German because he wanted to work in Germany.

Bay Wang Almanya'da çalışmak istediği için Almanca öğrendi.

- Tom got worried when he learnt about the medicine's side effects.
- Tom got worried when he learned about the medicine's side effects.

Tom, ilacın yan etkilerini öğrendiğinde endişelendi.

Of course, I learnt about China from textbooks when I was in Japan, but what I see for myself in China is completely different from what is described in those textbooks.

Tabii ki, ben Japonya'da iken Çin hakkında ders kitaplarından öğrendim, ama benim kendi adıma Çin'de gördüğüm bu ders kitaplarında anlatıldığından tamamen farklıdır.