Translation of "Fried" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Fried" in a sentence and their turkish translations:

- Tom loves fried chicken.
- Tom likes fried chicken.

Tom, kızarmış tavuk seviyor.

Tom fried an egg.

Tom bir yumurta kızarttı.

She fried an egg.

O bir yumurta kızarttı.

I love fried bananas.

Ben kızartılmış muzu seviyorum.

Tom likes fried chicken.

Tom kızarmış tavuğu seviyor.

My brain is fried.

Beynim kızarmış.

We'll serve fried chicken.

Kızarmış tavuk servis edeceğiz.

He loves fried chicken.

Kızarmış tavuğu sever.

This chicken is fried well.

Bu tavuk iyi kızarmış.

I don't like fried food.

Kızartma sevmem.

Her daughter fried the meat.

Kızı eti kızarttı.

We ate some fried meat.

Biraz kızarmış et yedik.

Have you ever fried mushrooms?

Hiç mantar kızarttın mı?

We deep-fried the turkey.

Hindiyi bol yağda kızarttım.

I don't like fried fish.

Kızarmış balığı sevmem.

I like my shrimps fried.

Ben kızarmış karidesi severim.

Deep-fried food is delicious.

Bol yağda kızartılmış gıda lezzetlidir.

Tom fried himself some eggs.

Tom kendine birkaç yumurta kızarttı.

The fried zucchini was delicious.

Kızarmış kabak lezzetliydi.

She fried fish in salad oil.

Salata yağında balık kızarttı.

Mary hasn't fried the meat yet.

Mary henüz eti kızartmadı.

Two fried eggs and coffee, please.

İki tane kızarmış yumurta ve kahve, lütfen.

The pork is diced and fried.

Domuz doğranmış ve kızartılmış.

I love to eat fried squid.

Kızarmış kalamar yemeyi severim.

Tom hasn't fried the fish yet.

Tom henüz balığı kızartmadı.

Tom wants to eat fried rice.

Tom kızarmış pirinç yemek istiyor.

He had steak and fried potatoes.

O, biftek ve kızarmış patates yedi.

Avoid fried foods for a while.

Bir süre kızartılmış yiyeceklerden kaçının.

I fried an egg for breakfast.

Kahvaltı için bir yumurta kızarttım.

I want to eat fried rice.

Kızarmış pilav yemek istiyorum.

Tom wanted to eat fried rice.

Tom kızarmış pirinç yemek istedi.

I don't often eat deep-fried food.

Biz çoğunlukla bol yağda kızartılmış yemek yemeyiz.

Fried banana is a favorite snack here.

Kızarmış muz burada favori bir aperitiftir.

My son does not like fried egg.

- Oğlum kızarmış yumurtayı sevmez.
- Oğlum sahanda yumurtayı sevmez.

Fried food does not agree with me.

Kızartılmış yiyecek bana yaramıyor.

Tom doesn't want to eat fried rice.

Tom kızarmış pirinç yemek istemiyor.

Tom didn't want to eat fried rice.

Tom kızarmış pirinç yemek istemedi.

Emilien wants to eat fried prickly pears.

Emilien kızarmış dikenli incir yemek istiyor.

I ate fried rice and drank some beer.

Kızarmış pirinç yedim ve biraz bira içtim.

Would you like to eat some fried potatoes?

Biraz kızarmış patates yemek ister misin?

Many people eat fried chicken with their fingers.

Birçok insan kızarmış tavuğu parmaklarıyla yer.

Fried spiders are a regional delicacy in Cambodia.

Kızarmış örümcek, Kamboçya'da bölgesel bir yiyecektir.

- This is the first time I've fried an egg.
- This is the first time that I've fried an egg.

- İlk kez bir yumurta kızarttım.
- Bu ilk yumurta kızartışım.

When was the last time you fried an egg?

En son ne zaman yumurta kızarttın?

Tom fried himself an egg on his car bonnet.

Tom, araç kaputunda kendine bir yumurta kızarttı.

Do you want fried eggs with bacon for breakfast?

Kahvaltı için domuz pastırmalı sahanda yumurta istiyor musun?

I fried myself a couple of eggs for breakfast.

Kahvaltı için kendime birkaç yumurta kızarttım.

For my breakfast today: fried egg on toast with cheese.

Bugünkü kahvaltım: peynirli tost üzerine sahanda yumurta.

I will have to learn how to make beef fried rice.

Kızarmış pirinçli etin nasıl yapılacağını öğrenmek zorunda kalacağım.

Halloumi is a salty cheese that can be fried or grilled.

Hellim kızartılabilen veya ızgara yapılabilen tuzlu bir peynirdir.

- Mary hasn't fried the meat yet.
- Mary hasn't grilled the meat yet.

Mary henüz eti kızartmadı.

A lot of people prefer to eat fried chicken with their fingers.

Birçok insan kızarmış tavuğu parmaklarıyla yemeyi tercih eder.

I asked for a menu of fried rice in a ramen shop.

Ben bir Japon yemeği dükkanında bir kızarmış pirinç menüsü istedim.

On the table, there was a plate with three fried eggs on it.

Masada üzerinde üç kızarmış yumurta bulunan bir tabak vardı.

I put apple slices into some of the doughnuts before I deep-fried them.

Onları kızgın yağda pişirmeden önce çöreklerin bazılarının içine elma dilimleri koydum.

Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw.

Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.

Do you think fried chicken should be eaten with a fork or with your fingers?

Kızartılmış tavuğun bir çatalla mı yoksa parmaklarınızla mı yenilmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?

I don't like snack bars. They're expensive, noisy, and full of the smell of tobacco and fried food.

Büfelerden hoşlanmıyorum. Onlar pahalı, gürültülü ve tütün ve kızrtılmış yiyecek kokusu dolu.