Translation of "Formidable" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Formidable" in a sentence and their turkish translations:

You are formidable!

Harikasın!

- He was a formidable opponent.
- That was a formidable opponent.

O zorlu bir rakipti.

Wolves are formidable predators.

Kurtlar müthiş yırtıcı hayvanlardır.

We know they're formidable.

- Onların müthiş olduklarını biliyoruz.
- Onların ürkütücü olduklarını biliyoruz.

He is a formidable opponent.

O zorlu bir rakip.

The leader made formidable declarations.

Lider müthiş açıklamalar yaptı.

Tom is a formidable opponent.

Tom zorlu bir rakip.

Mary is a formidable woman.

Mary müthiş bir kadın.

He was a formidable opponent.

O zorlu bir rakipti.

Tom is a formidable man.

Tom heybetli bir adam.

Tom would be a formidable opponent.

Tom zorlu bir rakip olacaktır.

Formidable looking spiders do not attack people.

Korkunç görünen örümcekler insanlara saldırmazlar.

- Tom is a formidable opponent.
- Tom is a tough competitor.

Tom zorlu bir rakip.

This is now a fine and formidable example of a ‘concentric castle’.

Bu yapı 'merkezi bir kalenin' güzel ve heybetli bir örneğidir.

They hunt in packs, they live in packs, and they are formidable opponents.

Sürüler hâlinde avlanır ve yaşarlar. Çok tehlikeli rakiplerdir.

Twice her weight, male pigs are formidable bodyguards. It's not worth the risk.

Parstan iki kat ağır olan erkek domuzlar korkulası korumalardır. Riske girmeye değmez.

A good head and a good heart are always a formidable combination. But when you add to that a literate tongue or pen, then you have something very special.

İyi bir kafa ve iyi bir kalp her zaman müthiş bir kombinasyondur. Fakat buna bir okuryazar dil ya da kalem eklediğinizde, o zaman çok özel bir şeyiniz vardır.

My formidable grandmother was such a stickler for language that whenever she heard someone ask "Can I…" she would interrupt and snap back at them, "I don't know, can you? If you don't know yourself how would I know what you're capable of? If you're asking permission say 'May I…' "

Benim müthiş büyükannem dil için öylesine titizdi ki ne zaman birinin "Can I.."ile soru sorduğunu duysa onların sözünü keser ve ani reaksiyon gösterirdi, "ben bilmiyorum, sen? Neyi yapabildiğini kendin bilmiyorsan ben nasıl bilirim? Eğer izin istiyorsan 'May I...' de"