Translation of "Fallen" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Fallen" in a sentence and their turkish translations:

Night has fallen!

Gece oldu!

- I must have fallen asleep.
- I must've fallen asleep.

Ben uyuyakalmış olmalıyım.

And a fallen friend.

ve arkadaşımı kaybetmekle başladı.

The wind has fallen.

Rüzgar düştü.

Tom has fallen asleep.

Tom uykuya daldı.

Church participation has fallen.

Kilise katılımı düştü.

The regime has fallen.

- Rejim düştü.
- Yönetim düştü.

- She has never fallen in love.
- She's never fallen in love.

- O hiçbir zaman âşık olmadı.
- O, asla âşık olmadı.

- I thought you'd fallen asleep.
- I thought that you'd fallen asleep.

Senin uykuya daldığını düşündüm.

- A fallen tree obstructed the road.
- A fallen tree blocked the road.

Devrilen bir ağaç yoku kapattı.

The leaves have all fallen.

Yaprakların hepsi döküldü.

She's never fallen in love.

O, asla âşık olmadı.

Fallen rocks blocked the road.

Düşen kayalar yolu kapattı.

- I fell.
- I have fallen.

Düştüm.

The mortality rate has fallen.

Ölüm oranı düştü.

The baby has fallen asleep.

Bebek uyuyor.

Tom has already fallen asleep.

Tom zaten uyudu.

The temperature's fallen below zero.

Sıcaklık sıfırın altında düşmüş.

A heavy rain had fallen.

Şiddetli bir yağmur yağmıştı.

Purchasing power has greatly fallen.

- Satın alma gücü çok düştü.
- Alım gücü büyük ölçüde düştü.

Construction has fallen behind schedule.

İnşaat, planın gerisine düştü.

Perhaps Tom has fallen asleep.

Belki de Tom uyudu.

I've never fallen in love.

Ben hiç aşık olmadım.

She had already fallen asleep.

- O zaten uyuyakalmıştı.
- O zaten uykuya dalmıştı.

Tom's hair has fallen out.

Tom'un saçları döküldü.

Fallen rocks blocked the way.

Düşen kayalar yolu kapattı.

- I've fallen in love with you.
- I have fallen in love with you.

- Sana aşık oldum.
- Size aşık oldum.

- Tom could've fallen to his death.
- Tom could have fallen to his death.

Tom ölümüne düşmüş olabilirdi.

- I've never fallen in love with anyone.
- I've never fallen in love with anybody.

Ben asla kimseye âşık olmadım.

Foreign investment has fallen by half.

Dış yatırımlar yarı yarıya düştü

A fallen rock barred his way.

Düşmüş bir kaya onun yolunu kapadı.

A fallen tree blocked the path.

Düşmüş bir ağaç patikayı kapadı.

Has she ever fallen in love?

O hiç âşık oldu mu?

Tom has fallen for Mary's trap.

Tom, Mary'nin tuzağına düştü.

The company's share price has fallen.

Şirketin hisse fiyatı düştü.

Almost all the leaves have fallen.

Neredeyse tüm yapraklar döküldü.

You've fallen in love with me?

Sen bana aşık oldun mu?

Tom has never fallen in love.

Tom hiç aşık olmadı.

A fallen tree obstructed the road.

Düşen ağaç yolu tıkadı.

Has Tom ever fallen in love?

Tom hiç aşık oldu mu?

The fallen tree barred our way.

Devrilmiş ağaç, yolumuzu kapattı.

Tom appears to have fallen asleep.

Tom uyuyakalmış gibi görünüyor.

Have you ever fallen in love?

Hiç âşık oldun mu?

My holiday plan has fallen through.

Benim tatil planı suya düştü.

My right hand has fallen asleep.

Sağ elim uyuştu.

A fallen tree blocked the way.

Devrilmiş bir ağaç yolu kapattı.

The tree's leaves have all fallen.

Ağacın bütün yaprakları döküldü.

A button's fallen off the jacket.

Ceketin bir düğmesi koptu.

Most of the leaves have fallen.

Yaprakların çoğu döküldü.

This costume has fallen into disuse.

Bu âdet terk edildi.

I had fallen into the water.

Ben suya düşmüştüm.

The government in Baghdad had fallen.

Bağdat'ta hükümet düşmüştü.

The temperature has fallen since morning.

- Sıcaklık sabahtan beri düştü.
- Sıcaklık sabahtan beri düşüyor.

Your spirit has fallen into hell.

Senin ruhun cehenneme düştü.

Tom has fallen into the river.

Tom nehre düştü.

- I think Tom has fallen in love.
- I think that Tom has fallen in love.

Sanırım Tom aşık oldu.

- I think Tom has finally fallen asleep.
- I think that Tom has finally fallen asleep.

Sanırım Tom sonunda uyudu.

- I have never fallen in love with any girl.
- I've never fallen in love with any girl.
- I've never fallen in love with a girl.

- Ben asla bir kıza âşık olmadım.
- Ben bir kıza hiç âşık olmadım.

Has fallen from 60 hours a week

haftada 60 saatten

He had fallen in love with her.

O, ona âşık olmuştu.

The road was blocked by fallen rocks.

Yol düşen kayalar tarafından bloke edildi.

Have you ever fallen into a well?

Hiç kuyuya düştün mü?

She has fallen in love with me.

O bana aşık oldu.

He has fallen in love with me.

O bana aşık oldu.

The sidewalk was covered with fallen leaves.

Kaldırım dökülen yapraklarla kaplıydı.

I've fallen in love with somebody else.

Başka birine aşık oldum.

No, she has never fallen in love.

Hayır, o hiç aşık olmadı.

The road was obstructed by fallen trees.

Yol düşen ağaçlar tarafından tıkalıydı.

A fallen fakir is in the mosque.

Bir düşmüş fakir, camidedir.

- Tom has fallen overboard.
- Tom fell overboard.

Tom denize düştü.

Farm prices had fallen fifty-five percent.

Çiftlik fiyatları yüzde elli beş düştü.

The garden was covered with fallen leaves.

Bahçe düşmüş yapraklarla kaplıydı.

Oh! Raju has fallen down the stairs!

Aman! Raju merdivenden düştü!

She's fallen prey to a bounty hunter.

- O bir ödül avcısına av oldu.
- O bir kelle avcısına av oldu.

Tom has fallen in love with me.

Tom bana aşık oldu.

Tom has fallen behind in his work.

Tom işinde geri kaldı.

Has Tom ever fallen asleep in class?

Tom hiç sınıfta uyudu mu?

I've fallen and I can't get up.

Düştüm ve kalkamıyorum.

I've fallen asleep in class several times.

Derste birkaç kez uyuyakaldım.

- Tom fell asleep.
- Tom has fallen asleep.

Tom uykuya daldı.

- I think I've fallen in love with you.
- I think that I've fallen in love with you.

Sanırım sana aşık oldum.

- I think Tom has never fallen in love.
- I think that Tom has never fallen in love.

Sanırım Tom asla aşık olmadı.

The value of the dollar has fallen recently.

Doların değeri son zamanlarda düştü.

The man was sitting on a fallen tree.

Adam düşmüş ağacın üzerinde oturuyordu.

He was pinned down by a fallen tree.

Düşen bir ağaç tarafından hareketsiz kaldı.

A lot of my hair has fallen out.

Saçımın çoğu döküldü.

A big tree has fallen in the storm.

Fırtınada büyük bir ağaç devrildi.

- Much snow has fallen.
- It snowed a lot.

Çok kar yağdı.

Only a few drops of rain have fallen.

Sadece birkaç damla yağmur düştü.

Tom had fallen desperately in love with her.

Tom ona umutsuzca âşık olmuştu.

The global economy has fallen into a recession.

Küresel ekonomi durgunluk içine düştü.

Peter had fallen in love with that girl.

Peter o kıza aşık olmuştu.