Translation of "Envy" in Turkish

0.088 sec.

Examples of using "Envy" in a sentence and their turkish translations:

- I envy him.
- I envy her.

Ona gıpta ediyorum.

- I don't envy him.
- I don't envy her.

Onu kıskanmam.

I envy him.

- Ona gıpta ediyorum.
- Onu kıskanıyorum.

I envy Tom.

Tom'u kıskanıyorum.

I envy you.

Seni kıskanıyorum.

- Tom turned green with envy.
- Tom was green with envy.
- Tom is green with envy.

Tom kıskançlıktan çatlamış.

I don't envy you.

Seni kıskanmam.

I don't envy him.

Onu kıskanmam.

I don't envy them.

Ben onları kıskanmıyorum.

Many would envy you.

Birçoğu seni kıskanacaktı.

No love without envy.

Kıskançlık olmayan hiçbir aşk yoktur.

Your success excites my envy.

Senin başarın beni kıskandırıyor.

I envy your good health.

Ben senin iyi sağlığını kıskanıyorum.

Many people envy Tom's success.

Birçok insan Tom'un başarısını kıskanıyor.

Do you envy your neighbors?

Komşularınızı kıskanır mısın?

I envy you so much.

Seni çok kıskanıyorum.

Tom was green with envy.

Tom kıskançlıktan kudurmuştu.

The old envy the young.

Yaşlılar gençleri kıskanır.

I really don't envy you.

Seni gerçekten kıskanmıyorum.

Tom turned green with envy.

Tom kıskançlıktan mosmor oldu.

Tom is green with envy.

- Tom çok kıskanmış.
- Tom kıskançlıktan kudurmuş.

- I envy him.
- I envy her.
- I'm jealous of him.
- I'm jealous of her.

Onu kıskanıyorum.

To feel envy is a sin.

Haset etmek günahtır.

Don't let envy control your behaviour!

Kıskançlığın davranışını kontrol etmesine izin verme!

Why do people envy each other?

İnsanlar niye birbirlerini kıskanırlar?

Objects of envy to those at home.

evde olanlar kıskançlık nesneler.

He was the envy of his friends.

O, arkadaşlarını kıskanıyordu.

Don't envy others for their good luck.

İyi şanslarından dolayı diğerlerini kıskanma.

I have to say I envy you.

Seni kıskandığımı söylemek zorundayım.

The envious die, but envy never does.

Kıskanç ölür ama kıskançlık asla ölmez.

The neighbor woman nearly died of envy.

Komşu kadın neredeyse kıskançlıktan öldü.

Envious people die, but envy never does.

Kıskanç insanlar ölür ama kıskançlık asla ölmez.

Europe, even America, that we look with envy

Gıpta ile baktığımız Avrupa'nın hatta Amerika'nın

I envy the friendship Tom and Mary have.

Tom ve Mary'nin sahip olduğu dostluğu kıskanıyorum.

I have to say I envy you guys.

Sizleri kıskandığımı söylemek zorundayım.

Envy is the central fact of American life.

Kıskançlık, Amerikan yaşamının ana gerçeğidir.

Envy is one of the seven deadly sins.

Kıskançlık yedi ölümcül günahtan biridir.

Father used to tell us not to envy others.

Babam bize başkalarını kıskanmamamızı söylerdi.

- I'm not jealous of Tom.
- I don't envy Tom.

Tom'u kıskanmıyorum.

Is it true that your family will travel in Hokkaido? I envy you.

Senin ailenin Hokkaido'ya seyahat edeceği doğru mu? Seni kıskanıyorum.

The seven deadly sins are: pride, envy, greed, anger, lust, gluttony and sloth.

Yedi ölümcül günah şunlardır: kibir, kıskançlık, açgözlülük, öfke, şehvet düşkünlüğü, oburluk ve tembellik.

You grew up with too much materialism, and now you envy your neighbours.

Çok fazla maddecilikle büyüdün ve şimdi komşularını kıskanıyorsun.

Jealousy is not the same as envy. Do not confuse the two. There is a difference.

Kıskançlık imrenme ile aynı değildir. İkisini karıştırmayın. Bir fark var.

Love is patient, love is kind. It does not envy, it does not boast, it is not proud.

Aşk sabırlıdır, aşk şefkatlidir. Kıskanmaz, övünmez, kibirli değildir.

In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.

Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor.