Translation of "Dislike" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Dislike" in a sentence and their turkish translations:

I dislike eggs.

Ben yumurta sevmem.

I dislike coffee.

Ben kahve sevmem.

I dislike Tom.

- Tom'dan hoşlanmam.
- Ben Tom'dan hoşlanmıyorum.

I dislike homework.

Ev ödevinden hoşlanmıyorum.

I dislike waiting.

Beklemekten hoşlanmıyorum.

I dislike studying.

Okumaktan hoşlanmıyorum.

I dislike swimming.

Yüzmeyi sevmiyorum.

I dislike cold weather.

Soğuk havayı sevmem.

I dislike big cities.

Ben büyük şehirleri sevmem.

I dislike them all.

Onların hepsini sevmiyorum.

Cats dislike being wet.

Kediler ıslak olmaktan hoşlanmazlar.

Some children dislike school.

Bazı çocuklar okulu sevmez.

I dislike doing that.

Onu yapmaktan hoşlanmıyorum.

I dislike this job.

Bu işten hoşlanmıyorum.

- I neither like nor dislike it.
- I don't like or dislike it.

Onu ne seviyorum ne de sevmiyorum.

I'm starting to dislike her.

sevimsiz bulmaya başlıyorum.

I dislike her unfriendly attitude.

Onun düşmanca tutumunu sevmiyorum.

I dislike seeing her picture.

Onun fotoğrafını görmekten nefret ediyorum.

Why did they dislike Tom?

Onlar neden Tom'u sevmediler?

You seem to dislike reading.

Okumayı sevmiyor gibi görünüyorsun.

Why did you dislike them?

Neden onlardan hoşlanmadın?

Why did they dislike you?

Neden senden hoşlanmadılar?

Why did they dislike him?

Onlar neden onu sevmedi?

Why did they dislike her?

Onlar ondan neden hoşlanmıyorlar?

Rightists often dislike regulatory legislation.

Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

Tom came to dislike Mary.

Tom Mary'yi sevmediği için geldi.

- I don't think they dislike me.
- I don't think that they dislike me.

Onların beni sevmediğini sanmıyorum.

A majority of students dislike history.

Öğrencilerin çoğunluğu tarih sevmiyor.

In general, young people dislike formality.

Genellikle genç insanlar formaliteden hoşlanmazlar.

- We hate violence.
- We dislike violence.

Biz şiddetten nefret ederiz.

Why does your daughter dislike candies?

Kızın neden şekerleri sevmiyor?

Don't dislike what you don't understand.

Anlamadığın şeyden nefret etme!

You really seem to dislike spinach.

Sen gerçekten ıspanaktan hoşlanmıyor gibi görünüyorsun.

They really seem to dislike spinach.

Onlar gerçekten ıspanak sevmiyor gibi görünüyor.

I don't dislike him at all.

Ona hiç antipati duymuyorum.

This is why I dislike cats.

Kedileri sevmememin nedeni budur.

- I hate coffee.
- I dislike coffee.

Kahveden nefret ederim.

What do you like and dislike?

Neyi sever, neyden nefret edersin?

What do you dislike about Boston?

Boston hakkında neleri sevmiyorsun?

She has a strong dislike of insects.

Onun böceklere karşı güçlü bir antipatisi var.

- I don't like studying.
- I dislike studying.

Ben eğitimi sevmiyorum.

Far from respecting him, I dislike him.

Ona saygı duymayı bırak, ondan hoşlanmıyorum.

- We don't like violence.
- We dislike violence.

Şiddetten hoşlanmayız.

Can you explain why you dislike him?

Ondan neden hoşlanmadığını açıklayabilir misin?

- I don't like coffee.
- I dislike coffee.

Ben kahve sevmem.

Why do you dislike Tom so much?

Neden Tom'dan bu kadar hoşlanmıyorsun?

Many university faculty dislike the university president.

Birçok üniversite fakültesi üniversite başkanından hoşlanmaz.

- I don't like Tom.
- I dislike Tom.

Tom'u sevmiyorum.

- I don't like swimming.
- I dislike swimming.

Yüzmeyi sevmiyorum.

I dislike the tie you have on.

- Taktığın kravatı sevmiyorum.
- Taktığın kravatı beğenmiyorum.

Tom is an easy guy to dislike.

Tom hoşlanmaması kolay bir adamdır.

We got a very nice number of dislike

Çok güzel sayıda dislike aldık

Why do you dislike his way of speaking?

Niçin onun konuşma şeklinden hoşlanmıyorsun?

I dislike living in such a noisy place.

Böylesine gürültülü bir yerde yaşamaktan nefret ediyorum.

As a matter of fact, I dislike him.

Doğrusu ondan hoşlanmıyorum.

I cannot imitate the President. I dislike that.

Ben başkanın taklidini yapamam. Bundan hoşlanmıyorum.

- Tom didn't like it.
- Tom didn't dislike it.

Tom onu sevmiyordu.

- I don't care for coffee.
- I dislike coffee.

Kahve sevmiyorum.

Some people dislike the traditional New Year's ritual.

Bazı insanlar geleneksel yeni yıl töreninden hoşlanmazlar.

Many Deaf people dislike being thought of as "disabled".

Birçok sağır insan "özürlü" olarak düşünülmekten hoşlanmazlar.

Some people dislike eels because they look like snakes.

Bazı insanlar yılana benzedikleri için yılan balıklarını sevmiyorlar.

- I dislike big cities.
- I don't like big cities.

Ben büyük şehirleri sevmem.

- I dislike being alone.
- I don't like to be alone.

Ben yalnız olmaktan hoşlanmam.

Even though you like tomatoes, you dislike tomato juice, right?

Domatesi sevmene rağmen domates suyunu sevmiyorsun, değil mi?

- We hate violence.
- We don't like violence.
- We dislike violence.

Biz şiddet sevmeyiz.

It is because he is cruel that I dislike him.

Zalim olduğundan dolayı ondan hoşlanmıyorum.

I dislike Chris because he is very rude and insensitive.

- Chris'i sevmiyorum çünkü o çok kaba ve duyarsız.
- Çok kaba ve duyarsız olduğu için Chris'ten hoşlanmıyorum.

I don't like teachers who dislike students that ask questions.

Soru soran öğrencileri sevmeyen öğretmenleri sevmiyorum.

There is no earthly reason for me to dislike her.

Benim ondan nefret etmem için geçerli bir nedenim yok.

I don't know Tom well enough to dislike him yet.

Ondan hoşlanmamak için Tom'u henüz yeterince iyi tanımıyorum

"If we're forced to work with a colleague that we dislike,"

''sevmediğimiz birisiyle birlikte çalışmamız gerektiğinde,''

- I don't like all of them.
- I dislike all of them.

Ben onların hepsini sevmiyorum.

The only time people dislike gossip is when you gossip about them.

İnsanların dedikoduyu sevmediği tek zaman dedikoduda onlardan bahsedildiği zamandır.

- I don't like coffee.
- I don't like the coffee.
- I dislike coffee.

Kahve sevmiyorum.

I dislike going through customs at the airport because it takes so long.

Havaalanında gümrüklerden geçmekten hoşlanmam çünkü çok uzun sürüyor.

- As a matter of fact, I dislike him.
- In fact, I don't like him.

Aslında, ben onu sevmiyorum.

- What don't you like about your job?
- What do you dislike about your job?

İşin hakkında neyi sevmiyorsun?

- I dislike being alone.
- I don't like to be alone.
- I don't like being alone.

Ben yalnız olmaktan hoşlanmam.

For people who dislike the idea of giving money, a gift certificate is a good idea.

Para verme fikrinden hoşlanmayan insanlar için, bir hediye sertifikası iyi bir fikirdir.

Of all the men that I dislike, my husband is certainly the one that I prefer.

Hoşlanmadığım tüm erkeklerden, kocam kesinlikle tercih ettiğimdir.

- I am growing to hate the girl.
- I'm beginning to hate her.
- I'm starting to dislike her.

Onu sevmemeye başlıyorum.

- I don't like coffee.
- I don't like the coffee.
- I dislike coffee.
- I don't like to drink coffee.

Kahve sevmiyorum.

- Cats dislike being wet.
- Cats hate to get wet.
- Cats don't like to get wet.
- Cats don't like getting wet.

Kediler ıslanmayı sevmezler.

You say that you're afraid of being disliked by other people, but you have some people that you dislike yourself, don't you? Arithmetically speaking, there are an equal number of people who you don't like that don't like you back. I'm not saying that if you end your dislike of someone, someone else will stop disliking you as well; it's just that you can't change the fact that if you dislike someone, then someone else dislikes you as well. Your life will go much smoother if you just give up and accept that truth.

Diğer insanlar tarafından nefret edilmekten korktuğunu söylüyorsun fakat bizzat senin de hoşlanmadığın bazı insanlar vardır, değil mi? Rakamsal olarak konuşursak, senin hoşlanmadığın ve senden hoşlanmayan eşit sayıda insan vardır. Birisiyle ilgili nefretinden vazgeçsen, başka biri de senden nefret etmekten vazgeçecektir demiyorum; bu sadece sen birinden nefret edersen, o zaman başka biri de senden nefret eder gerçeğini değiştiremezsin anlamına gelir. Sadece vazgeçip ve o gerçeği kabul edersen hayat çok daha kolay olacaktır.

- I don't like the house in which he lives.
- I don't like the house which he lives in.
- I don't like that house that he lives in.
- I dislike the house he is in.

Onun içinde bulunduğu evi sevmiyorum.