Translation of "Compare" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Compare" in a sentence and their turkish translations:

Compare the facts.

Gerçekleri karşılaştırın.

Compare the signatures.

İmzaları karşılaştır.

- Compare your answer with his.
- Compare your answer with hers.

- Yanıtınızı onunkiyle karşılaştırın.
- Cevabını onunkisiyle karşılaştır.

Compare these two computers.

Bu iki bilgisayarı karşılaştır.

Let's compare the two.

İkisini karşılaştıralım.

- We often compare Japan with Britain.
- We often compare Japan to England.

Biz sık sık Japonya ile İngiltereyi karşılaştırırız.

Compare your answer with Tom's.

- Cevabını Tom'unkiyle karşılaştır.
- Cevabını Tom'unki ile karşılaştır.

Don't compare yourself to Tom.

Kendini Tom'la karşılaştırma.

It's really tough to compare.

Karşılaştırma yapmak gerçekten zor.

Don't compare yourself to me.

- Kendini benimle karşılaştırma.
- Kendini benimle kıyaslama.

Don't compare yourself to them.

- Kendini onlarla kıyaslama.
- Kendini onlarla karşılaştırma.
- Kendini onunla mukayese etme.

Don't compare yourself to him.

- Kendini onunla mukayese etme.
- Kendini onunla kıyaslama.
- Kendini onunla karşılaştırma.

Don't compare yourself to her.

- Kendini onunla mukayese etme.
- Kendini onunla kıyaslama.
- Kendini onunla karşılaştırma.

To think means to compare.

Düşünmek kıyaslamaktır.

He can't compare with you.

O sizinle karşılaştıramaz.

Compare your translation with his.

Senin çevirini onunkiyle kıyasla.

Don't compare yourselves to us.

- Kendinizi bizimle karşılaştırmayın.
- Kendinizi bizimle kıyaslamayın.

Don't compare yourselves to others.

- Kendinizi başkalarıyla karşılaştırmayın.
- Kendini başkalarıyla karşılaştırma.

Don't compare your children with others.

Çocuklarını başkalarıyla kıyaslama.

Compare your composition with the example.

Kompozisyonunuzu örnekle karşılaştırın.

We compare life to a journey.

Hayatı bir yolculuğa benzetiyoruz.

People sometimes compare death to sleep.

İnsanlar bazen ölümle uykuyu karşılaştırır.

Compare the style of those letters.

- O harflerin stilini karşılaştır.
- O mektupların tarzını karşılaştır.

You should compare the two motorcycles.

- İki motosikleti karşılaştırman gerekir.
- İki motosikleti karşılaştırmalısınız.
- İki motosikleti karşılaştırmalısın.

Compare your answers with the teacher's.

Cevaplarını öğretmeninki ile karşılaştır.

Compare the copy with the original.

Kopyayı orijinaliyle karşılaştır.

How can you even compare them?

Onları nasıl karşılaştırabilirsin?

Mum! Don't compare me with Sam!

Anne! Benimle Sam'i kıyaslama!

Many poets compare death to sleep.

Birçok şair ölümü uykuyla karşılaştırır.

They would compare people to cattle.

İnsanları öküzle kıyaslarlardı.

Compare this copy with the original.

Bu kopyayı orijinalle karşılaştır.

Compare the translation with the original.

Çeviriyi orijinali ile karşılaştırın.

How does Boston compare to Chicago?

Boston, Chicago ile nasıl kıyaslanıyor?

- Don't ever compare your wife to another woman.
- Never compare your wife to another woman.

Karını asla bir başka kadınla karşılaştırma.

- Some people compare life to a stage.
- There are those who compare life to a stage.

Hayatı sahneye benzetenler var.

You definitely can't compare Marseilles and Lyons.

Marsilya'yı ve Lyon'u kesinlikle karşılaştıramazsın.

Let's compare the translation with the original.

Çeviriyi orijinali ile karşılaştıralım.

Don't compare me to a movie star.

Beni bir film yıldızı ile karşılaştırma.

We can compare our country to China.

Biz ülkemizi Çin'le karşılaştırabiliriz.

Compare this genuine jewel with that imitation.

O taklit ile bu gerçek mücevheri karşılaştırın.

Let's compare this dictionary with that one.

Bu sözlüğü onunla karşılaştıralım.

Some people compare life to a stage.

Bazıları hayatı bir tiyatro sahnesine benzetir.

Please don't compare me with my brother.

Lütfen beni erkek kardeşimle kıyaslama.

If you compare bleeding headlines of the present

geçmişin gül desenli fotoğraflarıyla karşılaştırırsanız

Are you going to compare robbing a bank

bir banka soymak

Artificial leather can't compare with the real thing.

Suni deri gerçeğiyle karşılaştırılamaz.

Let me compare the translation with the original.

Çeviriyi orijinali ile karşılaştırayım.

Try on both these coats and compare them.

Hem bu ceketleri dene hem de onları karşılaştır.

Don't ever compare your wife to another woman.

Karını asla bir başka kadınla karşılaştırma.

Let's compare the most recent data on the present

Günümüzün en yeni verilerini

So let's compare two homes in China and Nigeria.

Çin ve Nijerya'daki iki evi karşılaştıralım.

Compare your sentence with the one on the blackboard.

Cümleni tahtadakiyle karşılaştır.

You must not compare a man with a woman.

Bir adamı bir kadınla karşılaştırmamalısın.

Let us try to compare his works with theirs.

Onun eserlerini onlarınkiyle karşılaştırmaya çalışalım.

My parents always compare me to my older brother.

Annem ve babam beni her zaman ağabeyimle karşılaştırır.

If you compare this to that, which is better?

Bunu onunla karşılaştırırsan, hangisi daha iyi?

Compare your translation with the one on the blackboard.

Çevirini tahtada olanla karşılaştır.

There are those who compare life to a stage.

- Hayatı sahneye benzetenler var.
- Yaşamı tiyatro sahnesine benzetenler var.

Then, we compare them with other countries that you understand

Sonra da onları diğer ülkelerle karşılaştırıyoruz ki sen senin ülkendeki

Compare the two carefully, and you will see the difference.

İkisini dikkatlice karşılaştır ve farkı göreceksin.

My dad used to compare me to Stuart Little, the mouse.

Babam beni fare Stuart Little'la kıyaslardı.

In this paper, I compare the folklores of Germany and Holland.

Bu akademik bildiride, Almanya ve Hollanda folklorlarını karşılaştırıyorum.

- Many poets compare death to sleep.
- Many poets equate death with sleep.

Birçok şairler uyku ile ölümü eşit tutarlar.

If you compare him with his older brother, you'll see the difference.

Eğer onu ağabeyi ile karşılaştırırsanız, farkı göreceksiniz.

The figure drops to 9.1% when you compare full-time to full-time,

Tam zamanlı çalışan kadın erkek kıyaslamasında rakam %9.1'e düşer

Let's compare it to the speed of a fast-running comic book superhero

onu ses hızından üç kat hızlı koşan

So I ask you, do you think we can compare Tesla with Apple?

Size soruyorum, sizce Tesla ile Apple'ı karşılaştırabilir miyiz?

If you compare our product with others, you'll see ours is far better in quality.

Eğer ürünümüzü diğerleriyle karşılaştırırsanız, bizimkinin kalitede çok daha iyi olduğunu göreceksiniz.

When you compare this dictionary with that one, you can easily see which is better.

Bu sözlüğü onunla karşılaştırdığınızda hangisinin daha iyi olduğunu kolayca görebilirsiniz.

Don't compare your life to others'. You have no idea what their journey is all about.

Hayatını başkalarının hayatı ile karşılaştırma. Onların yolculuğunun ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikrin yok.

However, if we compare it with its neighboring countries, Dubai is by far the most open place

Ancak, komşularıyla karşılaştırırsak, Orta Doğu'daki açık ara

Few things can compare to the joy on your child's face as they open their Christmas presents.

Noel armağanlarını açarken çocuğunuzun yüzündeki sevinç ile kıyaslayabilecek çok az şey vardır.

You can compare her intelligence to a cat or a dog or even to one of the lower primates.

Zekâ seviyesi, bir kedi ya da bir köpekle, hatta nemli burunlu primatlardan biriyle karşılaştırılabilir.

If you compare yourself with others, you may become vain or bitter; for always there will be greater and lesser persons than yourself.

Kendini diğerleriyle karşılaştırırsan, kendini beğenmiş ya da umudu kırık olabilirsin; her zaman için kendinden daha büyük ya da daha küçük insanlar olacaktır.

Clyde Tombaugh's job was to photograph one small piece of the night sky at a time. He then had to carefully examine and compare the photos in an effort to detect an unidentified moving point of light that might be a planet.

Clyde Tombaugh'ın işi bir seferde gece gökyüzünün küçük bir parçasını fotoğraflamaktı . Daha sonra bir gezegen olabilecek bir ışığın tanımlanamayan hareket eden noktasını tespit etmek amacıyla fotoğrafları dikkatlice incelemek ve karşılaştırmak zorunda kaldı.

What is the Kingdom of God like? To what shall I compare it? It is like a grain of mustard seed, which a man took, and put in his own garden. It grew, and became a large tree, and the birds of the sky lodged in its branches.

Tanrı'nın alemi nasıl bir yer? Neyle kıyaslayacağım onu? Bir adamın alıp bahçesine ektiği hardal tohumu tanecikleri gibi. Büyüyüp kocaman bir ağaç oldu, ve sonra göğün kuşları dallarına misafir oldu.