Translation of "Break" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Break" in a sentence and their turkish translations:

- It's going to break.
- It will break.
- It'll break.

- O kırılacak.
- O bozulacak.

- Break a leg.
- Break a leg!

- Başarılar!
- Şeytanın bacağını kır.

Things break.

- Kırılıp bozulmak eşyanın tabiatıdır.
- Bozulup dağılmak eşyanın doğasında vardır.

Break it!

Kesin şunu!

It'll break.

O kırılacak.

- I break nothing.
- I don't break anything.

Bir şey kırmıyorum.

- The break is over.
- Break time's over.

Mola süresi bitti.

- Give me a break.
- Give me a break!

Bana bir mola verin.

- Give him a break!
- Give him a break.

Ona bir mola ver!

- I'm taking a break.
- I'm on my break.

Ara vermekteyim.

- Never break your promise.
- Never break a promise.

Asla sözünden dönme.

Break the silence.

Sessizliği boz.

Break it down.

Onu parçala.

Break it up!

Ayrılın!

Don't break it.

Onu kırma.

It didn't break.

Kırmadı.

It may break.

Kırabilir.

Take a break.

Bir mola verin.

Don't break anything.

Bir şey kırma.

I break nothing.

Ben bir şey kırmam.

It will break.

O kırılacak.

Will the apocalypse break?

kıyamet mi kopacak?

Don't break a mirror.

Ayna kırma.

Let's take a break.

Bir mola alalım.

Tom needs a break.

Tom'un bir molaya ihtiyacı var.

Don't break my heart.

Kalbimi kırma.

Day will break soon.

Yakında gün ağaracak.

I didn't break it.

Onu kırmadım.

Just don't break anything.

Sadece hiçbir şeyi kırma.

I can't break free.

Kaçamıyorum.

Let's break for lunch.

Öğle yemeği için mola verelim.

The break is over.

Mola bitti.

Did you break something?

Bir şey mi kırdın?

Can't we break it?

Biz onu kıramaz mıyız?

Did I break it?

Onu kırdım mı?

We got a break.

Biz bir ara verdik.

I love break dancing.

Braekdansı seviyorum.

I need a break.

Bir molaya ihtiyacım var.

Take a break, Tom.

Bir mola ver, Tom.

Tom took a break.

Tom bir mola aldı.

You've earned a break.

Bir molayı hak ettin.

Don't break the branches.

Dalları kırma.

I needed a break.

Bir molaya ihtiyacım vardı.

Teenagers often break rules.

Gençler sık ​​sık kuralları çiğnerler.

Everyone deserves a break.

Herkes bir molayı hak ediyor.

Break out the champagne.

Şampanyayı patlatın.

Tom is on break.

Tom molada.

Tom didn't break it.

Onu Tom kırmadı.

I'm on my break.

Ben moladayım.

Did you break it?

Onu kırdın mı?

Never break your promise.

Asla sözünden dönme.

I didn't break in.

Zorla girmedim.

We didn't break up.

Biz ayrılmadık.

We didn't break in.

Zorla girmedik.

You didn't break it.

Onu kırmadın.

Give yourself a break.

Kendinize bir mola verin.

We needed a break.

Bir araya ihtiyacımız vardı.

You need a break.

Bir araya ihtiyacın var.

We need a break.

Bir molaya ihtiyacımız var.

Give us a break.

Bize izin verin.

Cut Tom a break.

Tom'u rahat bırak.

Give them a break.

Onlara bir mola ver.

Give her a break.

Ona bir mola ver.

Did you break that?

Onu kırdın mı?

I don't break anything.

Ben hiçbir şeyi kırmıyorum.

You shouldn't break promises.

Sözünden dönmemelisin.

Take a break, guys.

Bir mola verin, çocuklar.

We should break up.

Ayrılmalıyız.

Take a real break!

Gerçek bir ara verin!

It's a nice break.

Bu güzel bir mola.

Don't break his heart.

Onun kalbini kırma.

Don't break her heart.

Onun kalbini kırma.

I took a break.

Ara verdim.

Those branches break easily.

O dallar kolayca kırılır.

Tom didn't break anything.

Tom hiçbir şeyi kırmadı.

I didn't break anything.

Ben bir şey kırmadım.

- Let's take a break for coffee.
- Let's take a coffee break.

Kahve molası verelim.

- We will take a quick break.
- We'll take a quick break.

Hızlı bir mola vereceğiz.

- I would never break a promise.
- I'd never break a promise.

- Sözümden asla caymam.
- Verdiğim sözden asla dönmem.

- It's hard to break a habit.
- It's hard to break bad habits.
- It's difficult to break bad habits.

Alışkanlıktan kurtulmak zor.

- Tom figured everybody needed a break.
- Tom figured that everyone needed a break.
- Tom figured everyone needed a break.
- Tom figured that everybody needed a break.

Tom herkesin bir molaya ihtiyacı olduğunu düşünüyordu.

- Let's take a 10-minute break.
- Let's take a ten-minute break.

10 dakikalık bir mola alalım.

- Why don't you take a break?
- How about you take a break?

Neden bir ara vermiyorsun?

- Did you break up with him?
- Did you break up with her?

- Onunla ilişkiyi bitirdin mi?
- Onunla ayrıldın mı?

But, mankind doesn’t break here.

Fakat insanoğlu burada durmuyor.

Something to break the tension.

Gerginliği azaltmak için bir şey.

We know it will break

kırılacağını biliyoruz

So doomsday may not break.

yani kıyamet kopmaya bilir.

When does school break up?

Okul ne zaman tatile giriyor?

Plastic does not break easily.

Plastik kolayca kırılmaz.

Give me a break, please.

Lütfen bana bir mola ver.