Translation of "Breken" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Breken" in a sentence and their turkish translations:

Het zal breken.

O kırılacak.

Kan je dit breken?

Bunu kırabilir misin?

Ik wil geen harten breken.

Kalp kırmak istemem.

Je moet je beloftes niet breken.

Sözlerinden dönmemelisin.

Tom probeerde het ijs te breken.

Tom buz kırmaya çalıştı.

- Het ijs is te moeilijk te breken.
- Het ijs is te hard om te breken.

Buz çatlamak için çok sert.

Hackers breken zonder toestemming in computers in.

Bilgisayar korsanları bilgisayarlara izinsiz girerler.

Ik zal de wet nooit meer breken.

Tekrar yasaya karşı gelmeyeceğim.

Ze beschuldigden me van het breken van mijn belofte.

Onlar beni sözümü tutmamakla suçladı.

Het probleem met eieren is dat ze makkelijk breken.

Yumurtalarla ilgili sorun, kolayca kırılmalarıdır.

Ik hoorde hem net achter me door het woud breken.

Tam arkamda koşuşunu duyuyordum.

Het is hier echt makkelijk om je enkels te breken.

Burası cidden ayak bileği kırmak için birebir.

Van het breken van aluminium, staal en kunststof onder druk.

stres altında nasıl kırıldığını çok iyi biliyorlar.

Als we jong zijn, vinden we het makkelijk... ...dingen te breken.

Gençken yıkmayı daha kolay buluyoruz.

Je kunt geen omelet maken zonder een paar eieren te breken.

- Yumurta kırmadan omlet yapamazsın.
- Hem karnım doysun, hem pastam dursun olmaz.

De dief gebruikte een schroevendraaier om in de auto in te breken.

- Hırsız arabaya zorla girmek için bir tornavida kullandı.
- Hırsız arabaya girmek için bir tornavida kullandı.

- Je kan geen omelet maken zonder eieren te breken.
- Waar gehakt wordt, vallen spaanders.

Omlet yapmak için bir yumurta kırmak zorundasın.

Ik heb mezelf buitengesloten, dus ik zal een raam breken om binnen te raken.

Kendimi evimin dışında kilitledim, bu yüzden içeri girmek için pencereyi kıracağım.

Maar in de strijd kon hij hun linies niet breken, noch hun ontsnapping over zee verhinderen.

Ancak savaşta ne onların hatlarını kıramadı ne de deniz yoluyla kaçmalarına engel oldu.

Om door de voorkant te breken en druk van hun belegerde Russische bondgenoot af te nemen.

ön taraftan parçalanmak ve basınç altına almak Kuşatılmış Rus müttefikleri.

Het loont zich niet dat oude gebouw te renoveren. Het is beter het af te breken.

Bu eski bina onarmaya değmez. Onu yıksak daha iyi olur.

IJsberen gebruiken hun immense kracht om door het oppervlak te breken. Maar minstens twee van de drie jachtpartijen mislukken.

Kutup ayıları muazzam güçlerini kullanarak yüzeyde delik açabilir. Fakat avların en az üçte ikisi hüsranla sonuçlanır.