Translation of "موقف" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "موقف" in a sentence and their turkish translations:

هناك موقف اكتشفناه بالصدفة.

tamamen tesadüfler sonucu keşfettiğimiz bir durum var ortada

هو في موقف السّيّارات.

O, otoparkta.

العامة ليس لهم موقف قانوني.

halkın yasal bir duruş sergileme hakkı yok.

‫هذا موقف سيئ يا قوم.‬

Vay canına, bu kötü bir durum çocuklar.

لا أدري أين موقف الباص.

Otobüs durağının nerede olduğunu bilmiyorum.

‫والثلوج تصل إلى الخصر.‬ ‫موقف صعب.‬

Kar seviyesi bele kadar. Gerçekten çok tuhaf.

كانت ليلى جالسة في موقف للحافلة.

Leyla bir otobüs durağında oturuyordu.

لا يستطيع الجميع تقبل موقف عجوز متعجرفة.

herkes bunu böyle bir kibirle karşılayamaz.

لاحظ فاضل عربة لرئيسه في موقف السّيّارات.

Fadıl park yerinde patronuna ait bir minibüs fark etti.

الموظف الذي وجد لنا موقف في ذلك المساء،

bazı teatral hareketlerinden çok etkilenmiştim

إذا كنت في موقف مثل ذلك من قبل

Birine bir şey öğretmeye çalıştığınız

"ولكن خطر الموت يتربص بنا في كل موقف".

"Ama ölüm tehdidi ikimizin de gölgesinde gizli."

موقف مميز ومتسق للغاية ، والذي أسميه "عقلية الفايكنج".

ifade ediyorlar ki buna 'Viking zihniyeti' adını veriyorum.

بعد موقف يائس أخير ، مات هيرولف ، محاطًا بأبطاله.

Umutsuz bir son duruştan sonra Hrolf, şampiyonları tarafından kuşatılmış olarak ölmüştü.

هو موقف لدي اتخذت في حين تفعل هذا.

onu tasarlarken takındığım tavırdır.

سوف توضع في موقف صعب جدًا "خذ أو أترك".

ister kabul et, ister etme gibi imkânsız bir duruma sokulursunuz.

وينبغي أن نتخذ موقف الجنين كما هو الحال في الرحم

ve anne karnındaki gibi cenin pozisyonu almalıyız

لذلك هناك موقف لا يمكن معرفته ما هو تماما بينهما.

Yani tamamen arada kalmış ne olduğu belli olamayan bir durum var ortada

وربما كان أحد منا في موقف مشابه لهذا الطفل من قبل.

Ve belki, belki bu çocuk daha önce sizdiniz.

ولكن كان لدينا موقف غير طبيعي أثناء لعب الألعاب على الكمبيوتر

ama bilgisayarda oyun oynarken anormal bir tavrımız vardı

أليس هناك موقف مثير للاهتمام؟ توقيع اتفاقية الحياد مع 53 دولة

çok ilginç bir durum yok mu? 53 ülkenin imzası ile tarafsızlık anlaşması yapılıyor

إنها في الواقع مسألة موقف واقعي ، وأيضًا الإعجاب بنوع من المزاح.

Bu aslında tavır ve bir tür şakadan hoşlanma meselesi.

وضعته في موقف مستحيل - ممزق في كلا الاتجاهين بسبب إحساسه بالواجب والولاء.

onu imkansız bir duruma soktu - görev ve sadakat duygusuyla her iki yönde de paramparça oldu.

أن يغنيها Bodvar Bjarke في صباح آخر موقف لـ Hing Hrolf ، والذي

önce tartıştığımız Hing Hrolf'un son standının sabahında Bodvar Bjarke tarafından söylenmesi

‫عندما تجد نفسك في موقف كهذا، ‬ ‫لا يصبح لديك خيار،‬ ‫سوى طلب انتشالك.‬

Kendinizi böyle bir durumda bulursanız tahliye ekibi çağırmaktan başka şansınız yok demektir.