Translation of "الفيلة" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "الفيلة" in a sentence and their turkish translations:

‫الفيلة مسيطرة نهارًا.‬

Filler gündüzleri üstündür.

‫لكن توسلات الفيلة...‬

Fakat fillerin imdat çağrıları...

‫بالكاد تستطيع الفيلة الرؤية.‬

Filler zar zor görebiliyor.

‫أسرة من الفيلة مرتادة الغابة.‬

Ormanda yaşayan bir fil ailesi.

‫تتوجه الفيلة نحو منطقة مفتوحة أكثر.‬

Filler daha açık alanlara doğru ilerliyor.

‫يتحرك قطيع من الفيلة بقيادة الأم الحاكمة.‬

Bir fil sürüsü, dişi liderlerinin öncülüğünde ilerlemekte.

‫ظهرت هذه البلدة في طريق هجرة الفيلة.‬

birden fillerin göç yolu üzerinde bitiverdi.

‫جلب الليل فاجعة على أسرة الفيلة هذه.‬

...gece, fil ailesine trajedi yaşatmış durumda.

‫نهارًا،‬ ‫بصرها في مثل جودة بصر الفيلة.‬

Gündüzleri filler kadar iyi görürler.

الذين تمكنوا من العبور تم دوسهم بواسطة الفيلة

Geçmeye çalışanlar ise filler tarafından ezildiler.

الارض جاء ليضاعف مصيبة الفيلة الاسيوية المهددة بالانقراض

, zaten nesli tükenme tehdidi altında olan Asya fillerinin durumunu ikiye katlamış

‫نهارًا، تقضي الفيلة معظم وقتها‬ ‫في التغذّي في الظل.‬

Filler gündüzleri vakitlerinin çoğunu gölgede beslenerek geçirir.

‫بدأت الفيلة الصغيرة تشعر بالعطش.‬ ‫حديثة الولادة مرهقة تمامًا.‬

Küçükler susamaya başladı. Yenidoğan bitap düşmüş durumda.

الفيلة المعتادة على الطقس غزير الامطار اما الزرافات التي

üremesine uygun değil. Şiddetli yağmurlar

‫ترى الفيلة أفضل منّا في الظلام،‬ ‫لكن بصرها لا يقارن ببصر الأسود.‬

Filler karanlıkta bizden iyi görür ama aslanın yanına bile yaklaşamazlar.

الفيلة كانت على أجنحة المشاة، بينما الفرسان النوميديين والفرسان الغاليون مثلوا أجنحة الجيش

Filler piyadelerin kanadında yer alırken, Numidyalı ve Galyalı süvariler daha geniş bir kanat pozisyonu alıyor.

‫حيث تنخفض درجة الحرارة إلى 22 مئوية.‬ ‫على أسرة الفيلة هذه العثور‬ ‫على مياه شرب قبل إشراق الشمس.‬

22 dereceye düşen sıcaklığa katlanılabiliyor. Bu fil ailesi güneş çıkmadan içme suyu bulmak zorunda.