Translation of "Zamanını" in Spanish

0.006 sec.

Examples of using "Zamanını" in a sentence and their spanish translations:

Zamanını boşa harcıyorsun.

Estás perdiendo el tiempo.

Zamanını boşa harcama.

- No malgastes tu tiempo.
- No malgasten su tiempo.

Zamanını harcamak istemiyorum.

No quiero malgastar tu tiempo.

Zamanını israf etmemelisin.

- No deberías desperdiciar tu tiempo.
- No deberías perder tu tiempo.

Tom zamanını boşa harcıyor.

Tom está perdiendo el tiempo.

Babam zamanını boşa harcamaz.

Mi padre no malgasta su tiempo.

Tom'un zamanını boşa harcama.

No le hagas perder tiempo a Tom.

Yılın bu zamanını seviyorum.

Me encanta esta temporada del año.

Babam zamanını iyi kullanır.

Mi padre ocupa bien su tiempo.

Sen zamanını iyi kullanmalısın.

Debes hacer buen uso de tu tiempo.

- Zamanını ve paranı ziyan etme.
- Zamanını ve paranı boşa harcama.

No malgastes tu tiempo y dinero.

Onu yaparak zamanını boşa harcama.

No pierdas el tiempo haciendo eso.

Zamanını ve paranı ziyan etme.

No malgastes tu tiempo y dinero.

Tom bütün zamanını bilgisayarda geçirir.

Tom pasa todo su tiempo en el ordenador.

İnsanların zamanını boşa harcamayı sevmiyorum.

No me gusta hacerle perder el tiempo a la gente.

Babam zamanını en iyi şekilde kullanır.

Mi padre ocupa bien su tiempo.

Tom Mary'nin zamanını boşa harcadığını düşündü.

Tom pensaba que Mary estaba perdiendo el tiempo.

O boş zamanını internet üzerinde geçiriyor.

Él pasa su tiempo libre en Internet.

Tom buluşma zamanını günlüğüne not etti.

Tom anotó la hora de la reunión en su agenda.

Evimi boyaman ne kadar zamanını alacak?

¿Cuánto tiempo te llevará pintar mi casa?

Zamanını en iyi şekilde kullanmaya çalışmalısın.

Deberías tratar de optimizar tu tiempo.

Mary ona zamanını boşa harcamamasını söyledi.

María le dijo que no la haga perder el tiempo.

Tom Mary'ye zamanını boşa harcamamasını söyledi.

Tom le dijo a María que no pierda el tiempo.

Zamanını en iyi şekilde kullanmaya çalış.

- Trata de aprovechar tu tiempo.
- Trata de usar bien tu tiempo.

Buraya gelmen ne kadar zamanını aldı?

¿Cuánto has tardado en venir aquí?

Tom Mary'ye zamanını boşa harcadığını söyledi.

Tom le dijo a Mary que estaba malgastando su tiempo.

Adaya gitmek polisin bir sürü zamanını aldı.

Le tomó mucho tiempo a la policía para llegar a la isla.

O, boş zamanını oyuncak bebekler yaparak harcar.

Ella pasa su tiempo libre fabricando muñecas.

Mary'nin ölümünü hazmetmek Tom'un uzun zamanını aldı.

A Tom le tomó mucho tiempo sobreponerse a la muerte de María.

Tom çok uzun bir zamanını çalışarak gecirdi.

Tom pasó mucho tiempo estudiando.

Zamanını harcayacak daha iyi bir şeyin yok mu?

¿No tienes nada mejor que hacer con tu tiempo?

Mary, Tom'un Latince okuyarak zamanını boşa harcadığını düşündü.

Mary pensó que Tom perdía su tiempo al estudiar latín.

Sözünü kesmek ve zamanını boşa harcamak isteyen insanlar var.

Hay gente que lo único que quieren es interrumpir y hacerte perder el tiempo.

- Zamanınızı iyi kullanın.
- Vaktini iyi kullan.
- Zamanını iyi kullan.

Hagan un buen uso de su tiempo.

Zamanını istediğin herhangi bir şekilde geçirebilirsin; sonuçta, senin zamanın.

Puedes ocupar tu tiempo de la manera que tú quieras; es tu tiempo al fin y al cabo.

Hoşlandığın bir şeyi yaparak zamanını geçirmeyi tercih etmez misin?

¿No preferirías pasar el tiempo haciendo algo que te gusta?

- Tüm vaktini tarih çalışmalarına ayırdı.
- Tüm zamanını tarih çalışmalarına adadı.

Él dedicó todo su tiempo al estudio de la historia.

Tom'un bu kadar zamanını alan şeyin ne olduğunu merak ediyorum.

Me pregunto que le está tomando a Tom tanto tiempo.

Yaşamak için bir haftan daha olsaydı, zamanını ne yaparak geçirirdin?

- Si tuvieras sólo una semana más de vida, ¿a qué la dedicarías?
- Si solo tuvieras una semana más de vida, ¿qué pasarías haciendo?

Tom işi bitirmenin Mary'nin ne kadar zamanını alacağını merak etti.

Tom se preguntaba cuánto le tomaría a María terminar el trabajo.

Hangi yolu izlersen izle, şehre gidiş yirmi dakikadan fazla zamanını almaz.

Independientemente del camino que cojas, ir a la ciudad no te llevará más de veinte minutos.

Daha fazla insanın zamanını ve parasını bağışlamasına acil bir ihtiyaç vardır.

Hay una necesidad urgente de más personas que donen su tiempo y su dinero.

- Fince öğrenmek ne kadar zamanını aldı?
- Fince öğrenmek ne kadar zamanınızı aldı?

¿Cuánto tiempo les tomó aprender finés?

Tom Mary'ye John'u yardım etmesi için ikna etmeye çalışarak zamanını boşa harcamamasını söyledi.

Tom le dijo a Mary que no perdiese su tiempo intentando convencer a John de que ayudara.

- Noel ağacını süslemek ne kadar zamanını aldı?
- Yılbaşı ağacını süslemen ne kadar sürdü?

¿Cuánto te tomó para decorar tu árbol de Navidad?