Translation of "Yakışıklı" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Yakışıklı" in a sentence and their spanish translations:

Ne yakışıklı!

¡Qué guapo!

Yakışıklı mıyım?

¿Estoy guapo?

Ben yakışıklı değilim.

- No soy bien parecido.
- No soy guapo.

O yakışıklı değil.

No tiene facha.

Tom gerçekten yakışıklı.

Tomás es realmente muy guapo.

Tom çok yakışıklı.

Tom es muy apuesto.

Uzun, yakışıklı, mükemmel gülüyor.

alto y atractivo, la sonrisa perfecta".

Yakışıklı olmak bir avantajdır.

Es una ventaja el verse bien.

O yakışıklı bir adam.

Es un hombre guapo.

O, yakışıklı olduğunu söyledi.

Dijo que era guapo.

Tom'un yakışıklı olduğunu düşünürdüm.

Antes yo pensaba que Tom era apuesto.

O, yakışıklı ve akıllıdır.

- Él es guapo e inteligente.
- Es guapo e inteligente.

Tom yakışıklı bir adam.

Tom es un chico guapo.

Tom çok yakışıklı değil.

Tom no es muy fachero.

O, yakışıklı ve komiktir.

Es divertido y guapo.

Yakışıklı olduğunu mu düşünüyorsun?

¿Piensas que eres guapo?

Tom kadar yakışıklı değil.

Él no es tan guapo como Tom.

O, onu yakışıklı buldu.

A ella le pareció guapo.

Tom olağanüstü yakışıklı idi.

Tom era extraordinariamente apuesto.

Tom dünyanın en yakışıklı aktörüdür.

Tom es el actor más guapo del mundo.

Tom yakışıklı bir genç adam.

Tom es un joven apuesto.

O oldukça yakışıklı, değil mi ?

Es bastante guapo, ¿verdad?

Tom, çok yakışıklı bir çocuktur.

Tom es un chico muy apuesto.

Yakışıklı mıyım yoksa değil miyim?

¿Soy apuesto o no?

O, senin düşündüğünden daha yakışıklı.

Es más guapo de lo que piensas.

Tom çok yakışıklı bir adam.

- Tom es un chico muy apuesto.
- Tom es un chaval muy mono.

Keşke ben onun kadar yakışıklı olsam.

Ojalá fuera tan guapo como él.

Tom uzun boylu ve yakışıklı idi.

Tom era alto y apuesto.

Her yıl biraz daha yakışıklı oluyorsun.

Cada año estás más guapo.

Sen çok yakışıklı genç bir adamsın.

Eres un joven muy apuesto.

Tom'un benden daha yakışıklı olduğunu biliyorum.

Sé que Tom es más guapo que yo.

Onun yakışıklı bir erkek arkadaşı var.

Tiene un novio fachero.

Büyüdükçe Tom gittikçe daha yakışıklı oldu.

Tom se volvía más y más apuesto a medida que crecía.

Tom son derece yakışıklı bir adam.

Tom es un hombre extremadamente apuesto.

Çok zeki, çok yakışıklı ve çok havalıydı ...

Es tan listo, tan guapo, tan guay...

- O çok yakışıklı.
- O çok iyi görünümlü.

Él es muy guapo.

O, kızın bana söylediği kadar yakışıklı değildi.

Él no era tan apuesto como ella me dijo.

Sen şimdiye kadar gördüğüm en yakışıklı adamsın.

- Eres el hombre más guapo que he visto en mi vida.
- Eres el hombre más guapo que jamás haya visto.

O çok zeki ve ayrıca çok yakışıklı.

Es muy inteligente, y, además, muy guapo.

Tom bir grupta çalıyor ve çok yakışıklı.

- Tom toca en una banda y es muy buen mozo.
- Tom toca en una banda y es muy apuesto.

Felicja, Łazarz adında yakışıklı bir adamla evli.

Felicia está casada con un guapo hombre llamado Lázaro.

Tüm kadınlar Tom'un gerçekten yakışıklı olduğunu düşünüyorlardı.

Todas las mujeres pensaban que Tom era realmente apuesto.

Mary, sınıfından Tom adındaki yakışıklı bir oğlana aşık.

Mary está enamorada de un apuesto muchacho de su clase llamado Tom.

Babam uzun boylu ve yakışıklı olmaktan gurur duyuyor.

- Mi padre está orgulloso de ser alto y guapo.
- Mi padre está orgulloso de ser alto y buen mozo.

Ne yazık ki, prensler yakışıklı olma eğiliminde değildirler.

Por desgracia, los príncipes no suelen ser guapos.

- Benim yakışıklı olduğumu düşünüyor musunuz?
- Sizce ben yakışıklımıyım?

¿Piensas que soy apuesto?

Tom yakışıklı bir adamdır, ama çok samimi değil.

Tom es un tipo apuesto, pero no es muy amistoso.

Çok yakışıklı bir prens istisnai güzel bir prensesle tanıştı.

Un apuesto príncipe conoció a una excepcionalmente bella princesa.

- O, yakışıklı ve akıllıdır.
- O zeki ve iyi görünümlü.

- Él es guapo e inteligente.
- Es guapo e inteligente.

Felicja'nın çocukları, babaları Łazarz'ın Justin Bieber'dan daha yakışıklı olduğunu düşünüyorlar.

Los niños de Felicja creen que su padre Lazarz es más guapo que Justin Bieber.

- Sanırım ikiniz de oldukça çok yakışıklısınız.
- İkinizin de oldukça yakışıklı olduğunuza inanıyorum.

Creo que los dos sois bastante guapos.

Bir zamanlar sarışın bir prensese aşık olan şişman, çirkin bir köylü vardı. Bir gün, Prenses çirkin, şişman köylüyü öptü ve o büyüyle ince, yakışıklı bir prense dönüştü. Sonunda o bu şekilde onu gördü. Sonunda bu şekilde hissetti.

Había una vez un campesino gordo y feo que se había enamorado de una princesa hermosa y rubia. Un día la princesa le dio un beso al feo y gordo campesino. Y, mágicamente, éste se transformó en un esbelto y apuesto príncipe. Por lo menos, así lo veía ella. Por lo menos, así se sentía él.