Translation of "Kültürel" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Kültürel" in a sentence and their spanish translations:

Kültürel hoşgörü, kültürel güvenlik,

tolerancia cultural, seguridad cultural,

Bu yolla, kültürel kimlik

De esta manera, la identidad cultural

Bu kültürel bir şey.

Es algo cultural.

Ayrıca kültürel bir sorun var.

Otro problema es la cultura.

Kültürel olarak Yunan değiller sonuçta."

Culturalmente, no son griegos".

Ve kültürel uyanış yaraları taşıyorlar.

bonanzas económicas, despertares culturales.

Kültürel düşüncenin temeli merak duygusudur.

La curiosidad es el comienzo de una actitud cultural.

Kültürel dönüşüm olmadan insanlık gelişmez.

Y no habrá humanidad mejor si no hay una transformación cultural.

Kültürel törenler ve benzeri şeyler.

ritos culturales y esas cosas.

Kültürel görecelikle ne demek istiyorsun?

¿Qué quieres decir con relativismo cultural?

Kültürel miras gelecek nesillere aktarılır.

- Un patrimonio cultural es transmitido a la posteridad.
- Un patrimonio cultural es legado a la posteridad.

Kültürel binalar bir merak duygusu uyandırmalıydılar.

Deberían crear un sentido de curiosidad.

Kültürel bir bina yapmanın yolu budur.

Esta es la manera de crear un lugar cultural.

Regl hakkında konuşmak bile kültürel bir tabu.

especialmente en una cultura que valora la virginidad.

Bir taşı hayata geçirmek için gerçekleştirilen kültürel ritüel.

sino el rito cultural de conferir vida a las piedras.

Londra ekonomik ve kültürel sebeplerden ötürü çok önemliydi.

Londres era muy importante por razones económicas y culturales.

- Esperanto, kültürel ve entelektüel alanda ufkumu genişletmeme yardımcı oldu.
- Esperanto benim entelektüel ve kültürel ufuklarımı genişletmeme yardımcı oldu.

El esperanto me ayudó a expandir mis horizontes intelectuales y culturales.

Dünya vatandaşı olarak, kültürel engellerin üstesinden gelmenin yollarını biliyorum.

Como ciudadano del mundo, conozco maneras de superar las barreras culturales.

Fakat yine de bu fiziğe ilişkin kültürel algımızda yer almamakta

Sin embargo, no se incluye en nuestra percepción cultural de ella,

Bir ülke tarafından üretilen kağıt miktarı onun kültürel standartlarıyla yakından ilişkilidir.

La cantidad de papel producido por un país está cercanamente relacionado a sus estándares culturales.

Tatoeba, doğum yeri olan Fransa'da kültürel ve sosyal bir olay haline geldi.

En Francia, su país natal, Tatoeba se convirtió en un fenómeno cultural y social.

Matematik hiçbir ırk veya coğrafi sınır tanımaz; matematik için, kültürel dünya tek ülkedir.

La matemática no conoce razas o fronteras geográficas; para las matemáticas, el mundo cultural es un solo país.

Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibarıyla, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.

Toda persona, como miembro de la sociedad, tiene derecho a la seguridad social, y a obtener, mediante el esfuerzo nacional y la cooperación internacional, habida cuenta de la organización y los recursos de cada Estado, la satisfacción de los derechos económicos, sociales y culturales, indispensables a su dignidad y al libre desarrollo de su personalidad.