Translation of "Güneş" in Spanish

0.009 sec.

Examples of using "Güneş" in a sentence and their spanish translations:

- Güneş büyüktür.
- Güneş büyük.

El sol es grande.

- Güneş birdir.
- Güneş tektir.

El Sol es uno.

Güneş batıyor.

El sol está bajando.

Güneş doğuyor.

El sol está saliendo.

Güneş çıktı.

Salió el sol.

Güneş büyüktür.

El sol es grande.

Güneş beyazdır.

El sol es blanco.

Güneş kırmızıdır.

- El Sol es rojo.
- El sol es rojo.

Güneş parlıyor.

- El sol brilla.
- El sol está brillando.

Güneş battı.

Se ha puesto el sol.

Güneş sarıdır.

El sol es amarillo.

Güneş yükseliyor.

El sol está saliendo.

- Güneş ufuktan yükseldi.
- Güneş ufuktan doğdu.

El sol salió por encima del horizonte.

- Güneş ufukta kayboldu.
- Güneş ufuktan battı.

El sol se hundió en el horizonte.

Mısır'daki güneş tapınağından

Del templo del sol en Egipto

Güneş batıdan doğmuş

el sol nació del oeste

Güneş kremi sürüyorsunuz

estás aplicando protector solar

Güneş gökyüzünde parlıyor.

El sol brilla en el cielo.

Güneş denizden yükseldi.

El sol se elevó desde el mar.

Güneş yakında doğacak.

El sol saldrá pronto.

Güneş ufukta göründü.

El sol apareció en el horizonte.

Güneş ufukta yükseldi.

El sol se elevó sobre el horizonte.

Güneş ışık yayar.

El sol irradia luz.

Güneş batmak üzeredir.

Pronto se pone el sol.

Güneş yüzüme parlıyor.

El sol brilla en mi cara.

Güneş batarken kırmızıdır.

El sol es rojo al atardecer.

Güneş şimdi yükseliyor.

El sol está saliendo ya.

Güneş karı eritti.

El sol derritió la nieve.

Güneş batıdan batar.

- El sol se pone en el oeste.
- El sol se pone por el oeste.
- El sol se pone por el occidente.

Güneş gece parlamaz.

El sol no brilla de noche.

Güneş yakında batacak.

Pronto se pone el sol.

Ufuktaki güneş harika.

El sol en el horizonte es maravilloso.

Güneş henüz yükseldi

El sol ha apenas salido.

Güneş yakında batıyor.

Pronto se pone el sol.

Güneş birazdan batar.

Pronto se pone el sol.

Güneş henüz doğmadı.

El sol aún no ha salido.

Güneş gözlüğüm var.

Tengo gafas de sol.

Güneş toprağı kuruttu.

El sol ha secado el suelo.

Güneş şapkanı unutma.

No olvides el sombrero de ala ancha.

Güneş batmak üzere.

El sol está a punto de hundirse.

Güneş gözlüğüm nerede?

¿Dónde están mis gafas de sol?

Güneş yönünde koştum.

Corrí en dirección hacia el sol.

Güneş kremini unutma.

No te olvides el bronceador.

Güneş doğarken uyandım.

Me desperté al amanecer.

Güneş bir yıldızdır.

El Sol es una estrella.

Güneş gözlüğü takıyorum.

Llevo puestas gafas de sol.

Güneş batmak üzereydi.

- Se iba a poner el sol.
- El ocaso era inminente.

Güneş olmasa yaşayamayız.

Si no hubiera sol, no podríamos vivir.

Güneş gözlerimi yakıyor.

El sol quema mis ojos.

Güneş Batıdan batıyor.

El sol se hunde en el oeste.

Güneş gözlüğü takıyordum.

Yo llevaba gafas de sol.

Güneş gözlüğümü takıyorsun.

Llevas puestas mis gafas de sol.

Güneş doğudan doğar.

- El sol sale por el este.
- El sol se levanta por el este.

Güneş batıdan doğmaz.

El sol no sale por el oeste.

Bir Güneş var.

- El Sol es uno.
- Hay un Sol.

Güneş henüz doğdu.

El sol acaba de amanecer.

Güneş batarken, yüzey serinliyor.

Al ponerse el sol, refresca en la superficie.

Yakında güneş aylarca yükselmeyecek.

Pronto, el sol no saldrá durante meses.

Ekimden beri güneş çıkmamış.

El sol no ha salido desde octubre.

Nihayet, güneş ufukta kayboluyor.

Finalmente, el sol se desliza bajo el horizonte

Bunu güneş ışığında bırakabilirsiniz

Pueden dejarla fuera, al calor del sol,

Peki, güneş sistemini çevreleyen

bueno, rodeando el sistema solar

Güneş sisteminin dışarısına doğru

fuera del sistema solar

Yani dolayısıyla güneş doğduğunda

entonces cuando sale el sol

Benim güneş yanığım acıyor.

Me duele la quemadura.

Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.

La luz del sol ilumina la habitación.

Güneş her zaman parlamaz.

El sol no brilla siempre.

Güneş olmasaydı, dünyada yaşayamazdık.

Sin el Sol, no podríamos vivir en la Tierra.

O güneş gözlüğü takıyor.

Ella lleva gafas de sol.

Güneş ışığı odamı ısıtır.

La luz del sol hace mi habitación más cálida.

Güneş kışın erken batar.

El sol se pone temprano en invierno.

Güneş, Dünya'dan çok uzaktadır.

El Sol está muy lejos de la Tierra.

Güneş ışıl ışıl parlıyordu.

- El sol brillaba con fuerza.
- El sol brillaba.

Güneş aydan daha büyüktür.

El sol es más grande que la luna.

Güneş batıyor, yıldızlar doğuyor.

El sol se hunde, las estrellas salen.

Güneş en parlak yıldızdır.

El Sol es la estrella más brillante.

Güneş aydan daha parlaktır.

El sol es más luminoso que la luna.

Yakında güneş yeniden parlayacak.

El sol brillará nuevamente pronto.

O, güneş enerjisi kullanır.

- Usa energía solar.
- Funciona a energía solar.

Güneş, bulutların ardında kayboldu.

El sol desapareció detrás de las nubes.

Güneş gün boyunca parıldar.

El sol brilla durante el día.

Helios, Grek güneş tanrısıdır.

Helios es el dios griego del sol.

Güneş kremine ihtiyacım var.

Necesito protector solar.

Onun güneş gözlüğü var.

Ella tiene gafas de sol.

Güneş bulutların altında battı.

El sol se hundió bajo las nubes.

Ben güneş gözlüğümü kaybettim.

Perdí mis lentes de sol.

Tom güneş gözlüğünü taktı.

Tom se puso sus gafas de sol.

Güneş yükseldiğinde yataktan kalkacağım.

Cuando salga el sol, saldré de la cama.

O, güneş gözlüğü takıyor.

Él está usando lentes.

Katlanabilir güneş ocakları var.

Hay cocinas solares plegables.

Güneş geceleri de parlar.

- El Sol también brilla de noche.
- El Sol también brilla por la noche.