Translation of "Ediyordu" in Spanish

0.018 sec.

Examples of using "Ediyordu" in a sentence and their spanish translations:

Ondan nefret ediyordu.

Ella le odiaba.

Bilet kontrol ediyordu.

Revisaba un billete.

Emirlerle hareket ediyordu.

Seguía órdenes.

Tom gevezelik ediyordu.

Tom estaba chismorreando.

Uzun yıllardır dans ediyordu.

durante muchos años.

Yakuza Hiroshi'ye eziyet ediyordu.

La yakuza estuvo atormentando a Hiroshi.

Sözümü kesmeye devam ediyordu.

Ella seguía interrumpiéndome.

O, yarasalardan nefret ediyordu.

Ella odiaba los murciélagos.

Saat tik tak ediyordu.

El reloj estaba haciendo tictac.

Tom bana yardım ediyordu.

Tomás me estaba ayudando.

Tom ebeveynlerinden nefret ediyordu.

Tom odiaba a sus padres.

Tom, Mary'den nefret ediyordu.

Tom odiaba a Mary.

O beni deli ediyordu.

Me estaba volviendo loco.

O aksini iddia ediyordu.

Él afirmaba lo opuesto.

Hitler Yahudilerden nefret ediyordu.

Hitler odiaba a los judíos.

Leno'ya o espiride yardım ediyordu.

para el monólogo de "The Tonight Show" en NBC.

Sokakta iki adam kavga ediyordu.

Dos hombres se estaban peleando en la calle.

O yalan söylemekten nefret ediyordu.

Él odiaba mentir.

Tom aynı şeyi merak ediyordu.

Tom se preguntaba lo mismo.

Eve gitmek için acele ediyordu.

Ella estaba apresurada por irse a casa.

James Madison fikirden nefret ediyordu.

James Madison odiaba la idea.

Tom sırt ağrısından şikâyet ediyordu.

Tom se estaba quejando de dolor de espalda.

O, üvey annesini ziyaret ediyordu.

Estaba visitando a su madre adoptiva.

O adam beni rahatsız ediyordu.

Aquel hombre me traía frito.

Büyükanne iki torunuyla seyahat ediyordu.

La abuelita viajaba con sus dos nietos.

Bir film ekibi bize eşlik ediyordu.

todo ello junto a un equipo de rodaje.

Kendi söylediklerine göre İsraillilerden nefret ediyordu

Según palabras del mismo Bassam, odiaba a los israelíes,

Her üçü de birbirlerinden nefret ediyordu.

Los tres se odiaban.

O bir prenses olmayı hayal ediyordu.

Ella soñaba con ser princesa.

Kitabı kütüphaneye iade ettiğini iddia ediyordu.

Él sostenía que sí había devuelto el libro a la biblioteca.

- Kocasından nefret etti.
- Kocasından nefret ediyordu.

Ella odiaba a su marido.

O bir aile kurmayı hayal ediyordu.

Ella estaba soñando con formar una familia.

O beni düzenli olarak ziyaret ediyordu.

Ella me visitaba regularmente.

O ondan çok fazla nefret ediyordu.

Ella lo odiaba muchísimo.

Tom ve Mary birbirlerinden nefret ediyordu.

Tom y Mary se odiaban.

- Herkes dans etti.
- Herkes dans ediyordu.

Todo el mundo bailaba.

Bir araştırmacı olarak, değişkenlik beni deli ediyordu.

Como investigadora, la variabilidad me vuelve loca.

Ve şimdi Hannibal'ı Apeninler'in üzerinden takip ediyordu.

Y ahora estaba siguiendo a Hannibal de regreso Los Apeninos.

Onun gitmesine izin verip vermeyeceğini merak ediyordu.

Ella se preguntó si debería dejarle ir o no.

O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu.

Ella no paraba de quejarse de que no quedaba dinero.

Tom Mary'nin neden kızgın olduğunu merak ediyordu.

Tom se preguntaba porqué Mary estaba enfadada.

Tom niçin herkesin ona baktığını merak ediyordu.

Tom se preguntaba por qué todos lo miraban fijamente.

- Onlar birbirlerinden nefret ediyordu.
- Birbirlerinden nefret ettiler.

Ellos se odiaban.

Tom Mary'nin John'a ne söyleyeceğini merak ediyordu.

Tom se preguntaba lo que Mary diría a John.

Tom Mary'nin neden John'dan hoşlanmadığını merak ediyordu.

Tom se preguntaba por qué a Mary no le gustaba John.

Tom Mary'nin ne yapmayı planladığını merak ediyordu.

Tom se preguntaba qué planeaba hacer Mary.

Tom Mary'nin kaç kez tutuklandığını merak ediyordu.

Tom se preguntaba cuántas veces María había sido arrestada.

- Tom Mary'yi tekrar görüp görmeyeceğini merak ediyordu.
- Tom, Mary'yi bir daha hiç görüp göremeyeceğini merak ediyordu.

Tom se preguntó si volvería a ver a Mary.

Çin, ABD'nin geri dönüştürülebilir ürünlerinin çoğunu ithal ediyordu

China solía importar mucho material reciclable de EE. UU.

Camileri ve tüm müslüman çocukları öldüreceğine yemin ediyordu.

y asesinar a todos los niños musúlmanes si Qutuz rehusaba someterse al dominio mongol.

Bedeni hafifçe öne eğilmiş, kokunun izini takip ediyordu.

El cuerpo estaba inclinado hacia adelante y rastreaba el olor.

Çok kötü hareket ediyordu. Yavaşça, çok zayıf şekilde.

Se movía con dificultad, despacio, estaba muy débil.

Davaların yüzde on sekizine tekabül ediyordu . Bir kedi

la sociedad egipcia, pero el mayor temor sigue siendo que el matrimonio temporal abra la

O ondan hala nefret ediyordu, ölümünden sonra bile.

Aun después de que él muriera, ella lo odiaba.

- Tom, Boston'dan nefret ederdi.
- Tom Boston'dan nefret ediyordu.

Tom solía odiar Boston.

Bert'in biseksüalitesi Tom'u rahatsız ediyordu ve Mary'yi heyecanlandırıyordu.

La bisexualidad de Bert incomodaba a Tom y excitaba a Mary.

Fakat bilhassa onun adının ne olduğunu merak ediyordu.

Pero más que nada, él se preguntaba cuál era su nombre.

Tom karısının onu neden terk ettiğimi merak ediyordu.

Tomás se preguntaba por qué le abandonó su mujer.

Tom Mary'nin söylediğinin doğru olup olmadığını merak ediyordu.

Tom se preguntaba si lo que Mary dijo era verdad.

Polis Tom'un olaya biraz ışık tutacağını umut ediyordu.

La policía estaba esperando que Tom pudiese arrojar alguna luz sobre el incidente.

Bir sihirbaz olarak bu tam da bana hitap ediyordu

me interesé mucho como mago que soy,

O tekerlekli sandalyelerin boş olduğu bir dünya hayal ediyordu.

Soñó con un mundo de sillas de ruedas vacías.

Güneş batarken Lannes hala Rusları başarıyla tutmaya devam ediyordu

Lannes todavía estaba resistiendo a los rusos cuando se oscureció.

Hastalık hala Sierra Leone'de hızlı bir şekilde yayılmaya devam ediyordu,

la enfermedad todavía se extendía rápidamente en Sierra Leona

Yüzlüyü tercih ediyordu . 30 yaşındaki Ney, terfisini bir kereden fazla

Ney, de 30 años, era ahora un comandante de brigada probado, a pesar de negarse a ascender más

- Annesini görmek için acelesi vardı.
- Annesini görmek için acele ediyordu.

Tenía prisa por ver a su madre.

Tom Mary'nin neden başka herkes kadar aç olmadığını merak ediyordu.

Tom se preguntó por qué Mary no tenía tanta hambre como el resto.

Tom Boston'da yaşamak için bir yer bulup bulamayacağını merak ediyordu.

Tom se preguntaba si podía encontrarse un alojamiento en Boston.

Tom Mary'nin yasayla kaç kez başının belaya girdiğini merak ediyordu.

Tom se preguntaba cuántas veces María había tenido problemas con la ley.

Kanun aynı zamanda "yabani hayvanların evcilleştirilmesini ve çoğaltılmasını" da teşvik ediyordu.

La ley también "alentó la domesticación y cría de vida silvestre".

Vadiye doğru dörtnala çıkan Qutuz askerlerinin hatlarına katılarak savaşmaları için ısrar ediyordu.

Galopando por la colina, Qutuz incitó a sus hombres a lvantarse y pelear mientras el se apresuraba a apuntalar las filas.

Ev o kadar eskiydi ki, içinde hâlâ 1956 yılının takvimini muhafaza ediyordu.

La casa era tan vieja, que aún conservaba un calendario del año 1956.

Geçen gün Tom'u gördüm. Nehirde boğulmakta olan bir kedi yavrusuna yardım ediyordu.

Vi a Tom el otro día. Ayudó a un gatito que se estaba ahogando en el río.

Tom gece geç saatlerde Mary'yi rahatsız etmekten nefret ediyordu ama bu bir acil durumdu.

Tom odiaba molestar a Mary tan tarde de noche, pero era una emergencia.

Bu programlar açıkça fakirlere yardım etti, ama Chavez için de bir amaca hizmet ediyordu

Éstos programas ciertamente ayudaron a los pobres, pero también tenían un propósito para Chávez.

Bir gün beni takip ediyordu. Ve bir ahtapotun seni takip etmesi inanılmaz ötesi bir şey.

Un día, me estaba siguiendo. Y que te siga un pulpo es increíble.

Kristof Kolomb bir kaşif değildi çünkü denizi seviyordu. O bir kaşifti çünkü İspanyol hapishanelerinden nefret ediyordu.

No es que Cristóbal Colón fuera un explorador porque le encantara el mar; lo era porque odiaba las prisiones españolas.

- Tom Mary'nin niçin çok kızgın olduğunu merak etti.
- Tom Mary'nin neden bu kadar kızgın olduğunu merak ediyordu.

Tom se preguntaba por qué María estaba tan enojada.

Tom tüm cümlelerin sonuna doğru onu bu kadar çekenin ne olduğunu merak ediyordu, ve düşündü: "Bana gel, Mary!"

Tom se preguntaba qué le atraía tanto al final de todas las oraciones y pensaba: «¡Vuelve a mí, Mary!»