Translation of "çocuğun" in Spanish

0.018 sec.

Examples of using "çocuğun" in a sentence and their spanish translations:

Çocuğun burnu kanıyor.

- La nariz del niño está sangrando.
- Al niño le sangra la nariz.

Çocuğun var mı?

- ¿Tiene hijos?
- ¿Tienen hijos?

Yedi çocuğun var.

Tienes siete hijos.

Çocuğun bisikleti garajdadır.

La bicicleta de los chicos está en el garaje.

Sen çocuğun ölümünden sorumlusun.

Tú eres responsable por la muerte del niño.

Şu çocuğun saçı siyahtır.

El cabello de ese muchacho es negro.

Çocuğun hiç yiyeceği yok.

El chico no tiene comida.

Beş çocuğun en küçüğüyüm.

Soy el menor de cinco hermanos.

O, çocuğun gözlerine baktı.

Miraba en los ojos del chico.

Kaç tane çocuğun var?

- ¿Cuántos niños tienes?
- ¿Cuántos hijos tienes?

Gözyaşları bir çocuğun silahıdır.

- Las lágrimas son el arma de los niños.
- Las lágrimas son las armas de un niño.

Çocuğun keman çaldığını duyduk.

Oímos al niño tocar el violín.

Çocuğun sana ihtiyacı var.

Los niños os necesitan.

O, çocuğun elini yakaladı.

Él cogió la mano del niño.

O, çocuğun elini bıraktı.

Ella soltó la mano del niño.

- O çocuğun annesi bir spiker.
- O çocuğun annesi bir sunucu.

La madre de ese niño es una locutora.

çocuğun dünyaya gelmesinde yardımcı olan

se refiere a un individuo que ayuda a concebir un niño,

Çocuğun nehri yüzerek geçmesi imkansızdı.

El niño no pudo cruzar el río a nado.

Doktor hasta çocuğun üzerine eğildi.

El doctor se inclinó sobre el chico enfermo.

O çocuğun su korkusu yok.

Ese niño no le tiene miedo al agua.

Çocuğun elinde bir saati var.

El niño tiene un reloj en su mano.

O çocuğun birkaç arkadaşı var.

Ese niño no tiene muchos amigos.

Anne hasta çocuğun sırtını ovaladı.

La madre masajeó la espalda de su hijo enfermo.

Bir çocuğun sevgiye ihtiyacı vardır.

Un niño necesita amor.

O çocuğun kim olduğunu bilmiyorum.

No sé quién es ese muchacho.

Bir çocuğun caddeyi geçtiğini gördüm.

Vi a un chico cruzando la calle.

Her çocuğun kendi odası var.

Cada niño tiene su propio cuarto.

Her çocuğun bir bisikleti vardır.

Cada niño tiene una bicicleta.

Top o çocuğun değerli mülküdür.

Este balón es el tesoro de ese niño.

Küçük çocuğun bir hayali var.

El niñito tiene un sueño.

Çocuğun problemleri fiziksel, ruhsal değil.

Los problemas del chico son físicos, no mentales.

Evlisin ve iki çocuğun var.

Estás casado y tienes dos hijos.

Çocuğun Tokyo'ya yalnız geldiğine inanmıyorum.

- No me creo que el niño haya venido solo a Tokio.
- No me creo que el niño venga solo a Tokio.

O çocuğun kolayca dikkati dağılır.

Ese chico se distrae fácilmente.

Senin yedi tane çocuğun var.

Tienes siete hijos.

Çocuğun bıçaklarla oynamasına izin vermeyin.

No dejes al niño jugar con cuchillos.

Bu top o çocuğun servetidir.

- Este balón es el tesoro de ese niño.
- Esta pelota es el tesoro de aquel niño.

Ben çocuğun dürüst olduğuna inanıyorum.

Creo que el chico es honesto.

Bir ebeveyn, birinci sınıfa giden çocuğun

Como dijo uno de los padres,

Bir çocuğun tırnağı boyutunda görüntüleme çipi.

un chip de pantalla del tamaño de la uña de un niño.

Binlerce çocuğun yaşam sürecini takip ediyor.

como parte de un increíble estudio científico.

çocuğun dans kursu var, piano öğreniyor

el niño tiene un curso de baile, aprende piano

Gayrimeşru bir çocuğun kısacası başarı öyküsü

Cuento de un niño ilegítimo

Çocuğun gömleğinde bir boya lekesi var.

El chico tiene una mancha de tinta en la remera.

Çocuğun yüzünde yaramaz bir sırıtma vardı.

El chico tenía una maliciosa sonrisa en su cara.

Bu çocuğun cebinde bir elma var.

El chico tiene una manzana en su bolsillo.

- Yedi çocuğun var.
- Yedi çocuk sahibisin.

Tienes siete hijos.

Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.

El profesor le permitió al muchacho volver a casa.

Problemi bir çocuğun bakış açısıyla düşünmeliyiz.

Deberíamos considerar el problema desde la perspectiva de un niño.

çünkü biz bunu çocuğun yaşadığı deneyimle görüyoruz.

porque los vemos a través de la experiencia de vida de un niño.

Ve başlarız, çocuğun tüm gelişimini düşünerek başlarız-

y empecemos a plantearnos el desarrollo global del niño,

özel dersi. Çocuğun oyun oynamaya vakti yok

lección privada. El niño no tiene tiempo para jugar.

Çocuğun kolunun altında bir beyzbol sopası var.

- El niño lleva un bat bajo el brazo.
- El niño lleva un murciélago bajo el brazo.

Kutu bir çocuğun taşıması için yeterince hafif.

- La caja es lo suficientemente ligera para ser llevada por un niño.
- La caja es lo suficientemente ligera para que la cargue un niño.

İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.

Juntas, las edades de los dos niños equivalían a la edad de su padre.

Biz hasta çocuğun acıklı çığlıkları dinlemeye dayanamadık.

No pudimos soportar escuchar el patético llanto del niño enfermo.

Çocuğun çitin üzerinden atladığını ve kaçtığını gördü.

Vio al chico saltar la valla e irse corriendo.

Çocuğun ne kadar hızlı büyüdüğünü görmek şaşırtıcıydı.

Fue asombroso ver lo rápido que creció el niño.

Çocuğun çitin üzerinden atladığını ve kaçtığını gördüm.

Vi al niño saltar la cerca y salir corriendo.

Her küçük çocuğun bir kahramana ihtiyacı vardır.

Todos los niñitos necesitan un héroe.

O çocuğun çok büyük bir kafası vardır.

Ese chico tiene la cabeza muy grande.

Üç çocuğun her biri bir ödül aldı.

Cada uno de los tres niños recibió un premio.

O, kanepede uyuyan çocuğun üzerine battaniye örttü.

Ella puso la sábana sobre el niño que dormía en el sofá.

Ve her çocuğun okula gitme hakkı olduğuna inanıyorsunuz?

que cada niño merece ir a la escuela?

Abonelik tutarını doğrudan çocuğun banka hesabına iade edelim.

reembolsaremos el monto de la suscripción a la cuenta bancaria del niño.

Kullanma! sen cahil kaldın çocuğun da cahil kalsın

¡utilizar! Eres ignorante, tu hijo es ignorante

" Kaç tane erkek çocuğun var?" "Yalnızca bir tane."

"¿Cuántos niños varones tienes?" "Solo tengo uno."

Sorun o çocuğun yapması söylenilen şeyi asla yapmamasıdır.

El problema es que el niño nunca hace lo que se le dice.

Genç bir çocuğun küçük bir kelime haznesi vardır.

Un niño pequeño usa un vocabulario reducido.

Bir gün ortaya çıkan küçük bir çocuğun kibarlığı hakkında

sobre la gentileza de un niño pequeño que apareció un día,

Ve bunun başka bir çocuğun başına gelmemesini sağlamak istiyordum.

y quería asegurarme de que esto nunca le pase a otro niño.

Bir çocuğun doğum günü olduğunda tabii ki kutlama yapılır.

Cuando un niño está de cumpleaños, naturalmente hay fiesta.

Baba çocuğun elinden tuttu ve caddeyi geçmesine yardım etti.

El padre llevó al niño de la mano y le ayudó a cruzar la calle.

- Kirli çocuğun kılık değiştirmiş bir prens olduğu ortaya çıktı.
- Üstü başı kirli çocuğun kılık değiştirmiş bir prens olduğu ortaya çıktı.

El niño sucio resultó ser un príncipe en disfraz.

İki yüz çocuğun katıldığı seminerde sadece bir tane havalandırma vardı

En el seminario de 200 niños había un solo ventilador,

Tom Mary'ye John'un ve başka bir çocuğun bir resmini gösterdi.

Tom mostró a Mary una foto de John y otro chico.

- Dört çocuklu bekar bir anneyim.
- Ben dört çocuğun tek annesiyim.

Soy madre soltera de cuatro niños.

Çocuğun yemek yemeye ihtiyacı varsa, ona sağlıklı bir şey pişirin.

Si el niño necesita comer, cocinale algo saludable.

Büyümekte olan enerjisi olmayan bir çocuğun belki de ilaçlara ihtiyacı vardır.

Un niño en pleno desarrollo que no tiene mucha energía quizás necesita cuidados médicos.

Çocuğun başında büyük bir yumru var. O kadar çok ağlamasına şaşmamalı.

El niño tiene un chichón enorme. ¡Con razón lloraba tanto!

Ben bir çocuğun süpermarkette hırsızlık yaptığını görsem, ben onu yöneticiye rapor ederim.

Si viera a un chico robar en un supermercado, lo denunciaría al director.

Ama sen bunları umursama ama çocuğun ders dinlemeye gelince vay benim çocuğumu kayıt ederler

pero a usted no le importan, pero cuando su hijo venga a escuchar, vaya, grabarán a mi hijo

Ailen ve çocuğun için endişeleniyorsun. Daha öncesinde hayvanlara karşı aşırı duygusal davranan biri değildim.

Me preocupaba mi familia, mi hijo. Nunca había sido demasiado sentimental con los animales.

Tom kaçırılan çocuğun hala hayatta olduğunu ortaya çıkardı ve polise onu nerede bulabileceklerini gösterdi.

No soy tu hermanita.

Bir çocuğun çevresini anlamaya çalışmasındaki sonsuz merakı görüyorum; yani daha iyi bir toplum için hâlâ umut var demektir.

Veo la curiosidad infinita con la que un niño trata de entender su entorno; Es decir, aún hay esperanzas de una mejor sociedad.