Translation of "Ateşi" in Spanish

0.025 sec.

Examples of using "Ateşi" in a sentence and their spanish translations:

Ateşi söndür.

¡Apaga el fuego!

Ateşi azaltın.

Bájale la llama.

Içimdeki ateşi alevlendirmişti

lo que despertó algo en mí

Tom ateşi kıstı.

Tom extinguió la llama.

Hastanın ateşi yoktu.

El paciente no tenía fiebre.

Annemin ateşi var.

Mamá tiene fiebre.

Tom'un ateşi yok.

Tom no tiene fiebre.

Ateşi söndürmeyi unutma.

- No olvide apagar el fuego.
- No olvidéis apagar el fuego.
- No olviden apagar el fuego.

Ateşi gözetimsiz bırakma.

No dejes el fuego desatendido.

Tom ateşi söndürdü.

Tom apagó el fuego.

Tom'un ateşi kötüleşiyor.

La fiebre de Tom está empeorando.

Adamın ateşi var.

El chaval tiene fiebre.

- Ateşi söndürmeyi asla unutma.
- Asla ateşi söndürmeyi unutma.

Nunca te olvides de apagar el fuego.

Pekâlâ, şu ateşi yakalım.

Bien, encendamos el fuego.

Oyunlar, kamp ateşi gibidir.

Los juegos son como una fogata compartida.

Hafiften ateşi var gibi.

Parece que tiene un poco de fiebre.

Kamp ateşi hâlâ yanıyor.

La fogata sigue encendida.

Hâlâ ateşi var mı?

¿Todavía tiene fiebre?

Gitmeden önce ateşi söndürmeyi unutma.

Asegúrate de apagar el fuego antes de salir.

- Ateşi normal.
- Onun sıcaklığı normal.

Su temperatura es normal.

Ateşi için onu hastaneye götürdüler.

Ellos lo llevaron al hospital por su fiebre.

Onlar kamp ateşi etrafında toplandılar.

Ellas se reunieron alrededor de la fogata.

İnsan, ateşi kullanan tek hayvandır.

- El hombre es el único animal que usa el fuego.
- El hombre es el único animal que utiliza el fuego.

İnsan ateşi kullanan tek hayvan.

- El hombre es el único animal que usa el fuego.
- El hombre es el único animal que utiliza el fuego.
- El ser humano es el único animal que utiliza el fuego.

Tom'un dün gece ateşi vardı.

- Tom tuvo fiebre anoche.
- Anoche Tom tuvo fiebre.

Ayrılmadan önce ateşi söndürdüğünden emin ol.

Asegúrate de apagar el fuego cuando te vayas.

O, soğuk olmasına rağmen ateşi yakmadı.

Aunque hacía frío, él no encendió el fuego.

Çocuklar kamp ateşi etrafında şarkı söylüyorlar.

Los niños están cantando en torno a la fogata.

Onun son birkaç gündür ateşi vardı.

- Está con calentura desde hace días.
- Tiene fiebre desde hace días.

Sanırım o hasta. Onun ateşi var.

Yo creo que ella está enferma. Tiene fiebre.

- Tom yangını söndürdü.
- Tom ateşi söndürdü.

Tom apagó el fuego.

Onun ateşi bir saat sonra hâlâ yüksekti.

Una hora después, su fiebre era aún más alta.

- Bu, harareti yok etti.
- Bu, ateşi ortadan kaldırdı.

Esto hizo desaparecer la fiebre.

Tom tüm kibriti tüketti bu yüzden ateşi yakamadı.

Tom se quedó sin fósforos así que no pudo prender el fuego.

önce kürsüye, daha sonrasında ise kalabalığa yaylım ateşi açtı

primero abrió fuego a la tribuna y luego a la multitud

, köprüden atladı ve düşman ateşi altında kıyıya doğru ilerledi

saltar del puente y vadear a tierra bajo el fuego enemigo.

Tom bir ateşi kibritsiz olarak nasıl başlatacağını bilen tek kişiydi.

Tom era el único que sabía prender fuego sin fósforos.

Cadılar Bayramı Kuzey Amerika'ya, bir şenlik ateşi etrafında hasadı kutlayan, birbirlerine hayalet hikayeleri anlatan, şarkı söyleyen ve fal bakan Avrupalı göçmenler tarafından getirilmiştir.

Halloween fue traída a Norteamérica por inmigrantes de Europa que celebraban la cosecha alrededor de una fogata, compartían historias de fantasmas, cantaban, y se adivinaban la fortuna.