Translation of "Alır" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Alır" in a sentence and their spanish translations:

O vitaminler alır.

Él toma vitaminas.

Bu zaman alır.

- Esto toma su tiempo.
- Esto lleva su tiempo.
- Esto lleva tiempo.
- Toma tiempo.
- Lleva tiempo.

Tıraş zaman alır.

- Toma tiempo rasurarse.
- Toma tiempo afeitarse.

Nefes alır mısın?

- ¿Podés respirar?
- ¿Puedes respirar?

O, anahtarları alır.

Él recibe las llaves.

Beni istasyondan alır mısın?

¿Podrías recogerme en la estación?

Alır almaz parayı harcarım.

Gasto el dinero tan pronto lo obtengo.

Kurabiye yapmak zaman alır.

- Lleva un tiempo cocinar galletas.
- Cuesta un rato hacer galletas.
- Las galletas tardan un rato en hacerse.

Şam, Suriye'de yer alır.

Damasco queda en Siria.

Fince öğrenmek zaman alır.

Aprender finés toma tiempo.

O ilaç satın alır.

Él compra medicamentos.

Dinlenmek biraz zaman alır.

Toma un rato relajarse.

O elbiseler satın alır.

Él compra ropa.

Herkes hak ettiğini alır.

- Todo el mundo tiene lo que se merece.
- Todos tienen lo que se merecen.

Yönetim önemli kararlar alır.

La administración toma importantes decisiones.

Kalp, göğüste yer alır.

El corazón se encuentra en el pecho.

O bize ayakkabılar alır.

Nos compra zapatos.

Bu oda güneş alır.

A esta pieza le llega luz del sol.

Biraz kahve alır mısın?

¿Tomarás un poco de café?

- Birçok dil İngilizceden kelime alır.
- Birçok dil, İngilizceden kelime ödünç alır.

Muchas lenguas toman palabras del inglés.

Vöggr onu alır, Hjorvard'ı yönetir.

Vöggr lo recoge y pasa a través de Hjorvard.

Dürüstlük uzun vadede karşılığını alır.

La honestidad será retribuida a la larga.

Biraz daha pasta alır mısın?

¿Te vas a servir un poco más de torta?

Biraz daha bira alır mısınız?

¿Quieres más cerveza?

O, özel piyano dersleri alır.

Ella recibe clases privadas de piano.

O her zaman süt alır.

Ella siempre compra leche.

Erken başlayan erken yol alır.

Más pronto comiences, más pronto terminas.

O her sabah duş alır.

Ella se ducha cada mañana.

O, yüksek bir maaş alır.

Él recibe un gran salario.

Japonya kuzey yarımkürede yer alır.

Japón se sitúa en el hemisferio norte.

Âşık olmak biraz zaman alır.

- Lleva un tiempo enamorarse.
- Toma algo de tiempo enamorarse.
- Cuesta un tiempo enamorarse.

Her zaman pahalı elbiseler alır.

Ella siempre compra ropa costosa.

Kalp yaralarını iyileştirmek zaman alır.

- Curar las heridas del corazón lleva tiempo.
- Curar las heridas del corazón cuesta tiempo.

Gözlerimizin karanlığa alışması zaman alır.

Nuestros ojos requieren tiempo para adaptarse a la oscuridad.

Tom her sabah duş alır.

Tom se ducha todos los días.

Çeki alır almaz bankaya gittim.

En cuanto recibí el cheque, me fui al banco.

Ablam her gün duş alır.

Mi hermana mayor se da una ducha todos los días.

Bebekler rahimdeyken nasıl nefes alır?

¿Cómo respiran los bebés cuando están en el útero?

Erken kalkan erken yol alır.

- A quien madruga Dios le ayuda.
- A quien madruga, Dios ayuda.

Tom Fransızcada iyi notlar alır.

Tom saca buenas notas en francés.

Bu antlaşma barışı garantiye alır.

Este tratado garantiza la paz.

Her seyirci bilet satın alır.

Cada espectador compra una entrada.

Ofisim şehir merkezinde yer alır.

Mi oficina está localizada en el centro.

O her şeyi hafifçe alır.

Todo lo toma a broma.

Bu minibüs 25 kişi alır.

En este minibús caben 25 personas.

O her zaman notlar alır.

Él siempre toma apuntes.

Siyasi farkındalık edinmek zaman alır.

- Desarrollar conciencia política toma tiempo.
- El desarrollo de la conciencia política requiere tiempo.

O iyi bir maaş alır.

Él recibe un gran salario.

- Bir fincan çay içmek ister misin?
- Bir fincan çay alır mısınız?
- Bir bardak çay alır mısınız?
- Bir bardak çay alır mıydın?

¿Te gustaría una taza de té?

Buluştuğu kişinin olumlu resminin içine alır

para crear una imagen positiva de su cita

Geri dönerken bir şey alır mısın?

¿Te importaría recoger algo en el camino de regreso?

Evin bu kısmı, sabah güneşini alır.

Este lado de la casa recibe el sol de la mañana.

Bir bardak daha süt alır mısın?

¿Vas a tomar otra taza de leche?

Biletleri alır almaz onları sana göndereceğiz.

- En cuanto tengamos los billetes, os los enviaremos.
- En cuanto tengamos las entradas, os las enviaremos.

Arabanın arka koltuğu üç yolcu alır.

- El asiento trasero del auto alcanza para tres personas.
- En el asiento de atrás del coche caben 3 personas.

İşi bitirmek onun iki saatini alır.

Le tomará dos horas terminar el trabajo.

Tatoeba'daki protesto daha yaratıcı şekiller alır.

La protesta toma formas cada vez más creativas en Tatoeba.

Evlilik hayatına alışmak uzun zaman alır.

- Lleva mucho tiempo acostumbrarse a la vida en pareja.
- Cuesta mucho tiempo acostumbrarse a la vida en pareja.
- Requiere mucho tiempo acostumbrarse a la vida en pareja.

Biraz daha patates püresi alır mısınız?

¿Te gustaría más puré de papas?

Hırvatistan, Avrupa'nın güneydoğu kesiminde yer alır.

Croacia es un país situado en el sudeste de Europa.

Tom her gün duş alır mı?

¿Tom toma una ducha todos los días?

Sabırlı olun lütfen. Bu zaman alır.

Sé paciente, por favor. Toma tiempo.

O, deri eşyalar alır ve satar.

Él compra y vende productos de cuero.

Yabancı bir dilde uzmanlaşmak yıllar alır.

Lleva años dominar un idioma extranjero.

Bir boşanmanın etkisinden kurtulmak zaman alır.

Toma tiempo superar un divorcio.

Bazı insanlar sigarayı bıraktıklarında kilo alır.

Algunas personas engordan al dejar de fumar.

Haftada bir kez piyano dersleri alır.

Ella toma lecciones de piano una vez a la semana.

Yaya olarak ne kadar zaman alır?

¿Cuánto se tarda a pie?

Kız kardeşim her sabah duş alır.

- Mi hermana se ducha todas las mañanas.
- Mi hermana se ducha cada mañana.

Bu kitap İngiltere'deki yaşamı ele alır.

- Este libro se trata de la vida en Reino Unido.
- Este libro es de la vida en el Reino Unido.
- Este libro trata de la vida en el Reino Unido.

Ondan sık sık haber alır mısın?

¿Oyes de ella a menudo?

Bana biraz ekmek alır mısın lütfen?

¿Me compras algo de pan, por favor?

Ailesi için yemek pişirmekten keyif alır.

A él le gusta cocinar para su familia.

Tom zaman zaman Mary'den haber alır.

Tom oye de Mary de vez en cuando.

Hayvanat bahçesi kentin doğusunda yer alır.

El zoológico se encuentra en la parte Este de la ciudad.

Yeni evliler kaç tane hediye alır.

¿Cuántos regalos reciben los recién casados?

Şunu hatırlayın; uzun süreli hafıza zaman alır

Recuerden que la memoria a largo plazo necesita su tiempo.

İşte bu yüzden ağzın “o” şeklini alır.

Por eso sus labios toman forman de "o"

Kıllarındaki kimyasal alıcılarla yaklaşan kurbanının kokusunu alır.

Con pelos químicamente receptivos, huele cómo se acerca su víctima.

Bir yabancı dili iyi konuşmak zaman alır.

Hablar bien un idioma extranjero lleva tiempo.

İstasyona yaya olarak gitmek bir saatini alır.

Se tarda una hora en ir a la estación andando.

Merhaba, benim. Gelip beni istasyondan alır mısın?

Hola, soy yo. ¿Podrías venir a recogerme en la estación?

Maria haftada bir kez piyano dersleri alır.

María tiene clase de piano una vez a la semana.

O, mektubu alır almaz onu ikiye yırttı.

Él partió la carta en dos apenas la recibió.

O her zaman zamanında gelmeyi garantiye alır.

El siempre se asegura de llegar a horario.

Büyük kız kardeşim her sabah duş alır.

Mi hermana mayor se ducha todas las mañanas.

- O elbiseler satın alır.
- Kıyafet satın alıyor.

Él compra ropa.

Tom kahvaltı yapmadan önce genellikle duş alır.

- Tom suele darse una ducha antes de desayunar.
- Tom suele ducharse antes de desayunar.

Senpai, bana biraz yumuşak dondurma alır mısın?

Senpai, ¿me invitaría un helado de máquina?

Havaalanı otobüsüyle havaalanına gitmek ne kadar alır?

¿Cuánto tiempo cuesta llegar al aeropuerto con el bus del aeropuerto?

Zoru hemen başarırız, imkânsız biraz zaman alır.

Lo difícil lo hacemos enseguida. Lo imposible lleva un poco más de tiempo.

Bu anketi doldurman sadece birkaç dakika alır.

Te llevaría solo unos pocos minutos rellenar este cuestionario.