Translation of "Yumuşak" in Portuguese

0.004 sec.

Examples of using "Yumuşak" in a sentence and their portuguese translations:

Yumuşak başlıyım.

Eu sou tranquilo.

Teni yumuşak.

Sua pele é macia.

O yumuşak başlı.

Ela é descontraída.

Yastığım çok yumuşak!

Meu travesseiro é tão macio!

Buna dokun. Gerçekten yumuşak.

Toque aqui! É muito macio.

Ben yumuşak başlı değilim.

Eu não sou descontraído.

Bu yumuşak bir şaraptır.

Esse é um vinho suave.

Bu sığır eti yumuşak.

Esta carne bovina está macia.

Gül yaprakları çok yumuşak.

Pétalas de rosas são muito suaves.

Hava yumuşak ve toprak nemli.

O ar é leve e o solo, úmido.

Onun sesi yumuşak ve güzeldi.

Sua voz era suave e linda.

- Tom babacandı.
- Tom yumuşak başlıydı.

Tom era descontraído.

Onun cildi mükemmel bir şekilde yumuşak.

A pele dela é perfeitamente macia.

En yumuşak yastık temiz bir vicdandır.

- A consciência tranquila é o melhor travesseiro.
- Consciência tranquila é um bom sonífero.

Ben sadece yumuşak tuvalet kağıdı alırım.

Eu só compro papel higiênico macio.

Ben yumuşak bir yatakta uyumayı seviyorum.

Gosto de dormir numa cama macia.

Leyla çok yumuşak ve çocukça konuşuyordu.

Layla tinha uma voz muito suave e infantil.

Gelin her şeye biraz daha yumuşak bakalım

vamos olhar tudo um pouco mais suave

Fadıl çok yumuşak bir adammış gibi görünüyordu.

Fadil parecia ser um homem muito gentil.

Sonra bunu yumuşak çalıların arasına sokacağız ve ateşimiz yanacak.

Insiro isto nos arbustos  e conseguirei acender uma fogueira.

Yumuşak tabanları sayesinde altı tonluk bir erkek bile fark edilmeyebilir.

Com patas com almofadas, até um macho de seis toneladas passa despercebido.

O uzun, yumuşak kahverengi saçlı, uzun boylu, zayıf bir kızdı.

Ela era uma garota alta e magra, com cabelo macio e castanho.

Bu daha çok köpekgil benzeri, daha yumuşak. Tilki daha kalın olurdu.

Este tem um cheiro canino, é mais suave. O pelo de raposa é áspero.

Buradaki iklim çok yumuşak olduğu için burada kışın bile nadiren kar yağar.

Como o clima daqui é bem ameno, quase nunca neva, mesmo no inverno.

Ölüm çok güzel olmalı. Kafanın üzerinde sallanan yeşil otları olan yumuşak kahverengi toprakta uzanmak ve sessizliği dinlemek. Dünü ve yarını olmamak. Zamanı unutmak, hayatı bağışlamak, barışık olmak.

A morte deve ser muito bela. Jazer na terra macia e morena, com a relva ondulando acima de nossa cabeça, e escutar o silêncio. Não ter nem ontem nem amanhã. Esquecer o tempo, perdoar a vida, estar em paz.