Translation of "Yeri" in Portuguese

0.008 sec.

Examples of using "Yeri" in a sentence and their portuguese translations:

Yeri süpür.

Varre o chão!

Yeri süpürüyorum.

Eu varro o chão.

Yeri bilmiyorum

- Eu não sei onde.
- Não sei onde.

Ben yeri doldurulamazım.

Eu sou insubstituível.

Tom yeri sevmedi.

Tom não gostou do lugar.

Ona yeri süpürttüm.

Eu o fiz varrer o chão.

O yeri seviyorum.

- Eu gosto desse lugar.
- Você é fabulosa.

Yaşadığım yeri seviyorum.

Eu gosto de onde moro.

Bu yeri seviyorum.

Eu gosto deste lugar.

O yeri hatırlıyorum.

Eu me lembro desse lugar.

Tom yeri paspaslıyor.

Tom está esfregando o chão.

Bu yeri hatırlıyorum.

Eu me lembro deste lugar.

Doğru yeri bulduk.

Encontramos o lugar adequado.

Bu yeri özleyeceğim.

Eu vou sentir falta deste lugar.

Tom'un yeri belirlenemedi.

Tom não pôde ser localizado.

Tom yeri doldurulamaz.

Tom é insubstituível.

Bu yeri severdim.

Eu adorava este lugar.

Sözcüklerin yeri değiştirilmeli.

A ordem das palavras necessita ser mudada.

İstenmediğim yeri bilirim.

Eu sei onde não sou procurado.

Bu yeri seviyorum!

Eu adoro este lugar!

Onun bulunduğu yeri bilmiyorum.

Não sei do paradeiro dele.

Mükemmel yeri bulmak zorundayım.

Tenho que encontrar o lugar perfeito.

Mantığın burada yeri yoktur.

A lógica aqui não tem lugar.

Herkes o yeri seviyor.

Todo mundo ama aquele lugar.

Tom yeri fırçalamaya başladı.

Tom começou esfregando o chão.

Tom çalıştığım yeri biliyor.

Tom sabe onde eu trabalho.

Bu yeri kim çalıştırıyor?

Quem está dirigindo esse lugar?

Biz bu yeri seviyoruz.

- Nós adoramos este lugar.
- Nós adoramos esse lugar.

Bazı arkadaşların yeri doldurulamaz.

- Alguns amigos não podem ser substituídos.
- Alguns amigos são insubstituíveis.

Tom aradığı yeri buldu.

Tom encontrou o lugar que estava procurando.

- Allah önce yeri ve göğü yarattı.
- Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
- Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı.

- No princípio Deus criou os céus e a terra.
- No princípio Deus criou o céu e a terra.

Yine kadının yeri bizde aynıydı

o lugar da mulher era o mesmo conosco novamente

Tom'un gidecek başka yeri yok.

Tom não tem outro lugar para onde ir.

Nehrin en derin yeri burası.

O lago é mais profundo aqui.

Allah göğü ve yeri yarattı.

Deus criou o céu e a terra.

Bu yeri kim inşa etti?

Quem construiu este lugar?

O yeri ararken sıkıntı çekmişler

- Eles tinham dificuldade em encontrar o lugar.
- Eles estavam com problemas de achar o lugar.

Bu yeri terk etmeye hazırım.

- Eu estou pronto para sair deste lugar.
- Eu estou pronta para sair deste lugar.

Tom'un saklandığı yeri nasıl keşfettin?

- Como você descobriu o esconderijo de Tom?
- Como você descobriu o esconderijo do Tom?

Tom'un dönecek hiçbir yeri yoktu.

Tomás não tinha aonde retornar.

Üzgünüm. Bu yeri zorlukla bulabildim.

Desculpa. Eu tive dificuldade em encontrar esse lugar.

Tom Mary'den yeri süpürmesini istedi.

Tom pediu a Maria que varresse o chão.

Tom'un gidecek bir yeri yok.

Tom não tem para onde ir.

Onu yapacak mükemmel yeri biliyorum.

- Eu sei o lugar perfeito para fazer isso.
- Sei o lugar perfeito para fazer isso.

Oraya oturma. Tom'un yeri orası.

Não te sentes aí. Aí senta-se o Tom.

- Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
- Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı.

No princípio Deus criou os céus e a terra.

Yeni bir saklanma yeri bulmam gerekiyor.

Preciso encontrar um novo esconderijo.

Bu zamanı ya da yeri değil.

- Este não é o momento nem o lugar.
- Essa não é a hora e nem o lugar,

Bu yeri terk etme zamanımız geldi.

É hora de deixarmos este lugar.

Sen bulaşıkları yıkarken ben yeri süpüreceğim.

Vou varrer o chão enquanto você lava a louça.

Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı.

No princípio Deus criou os céus e a terra.

Tom'un gidecek herhangi bir yeri yoktu.

Tom não tinha para onde ir.

Bir yeri yakınlaştırmak için haritayı çift tıklayın.

Clique duas vezes no mapa para dar zoom em algum lugar.

Cumartesi geceleri, buralarda park yeri bulmak zor.

Nas noites de sábado, é difícil encontrar estacionamento por aqui.

Yeri bulmakta herhangi bir sıkıntı çektin mi?

Você teve dificuldade para encontrar o local?

Üç şey lazım olacak: Öncelikle yeri biraz doldurmalıyız.

Precisamos de três coisas: primeiro, uma base para o chão.

Bunu yiyebilirim ya da... Yeri kazabilirim. Hemen şurayı.

Portanto, posso comer isto, ou posso tentar cavar. Reparem nisto.

Aç köpek balıkları için mükemmel bir saklanma yeri.

É o esconderijo perfeito para tubarões famintos.

Okulun arkasındaki araç park yeri hemen hemen boş.

O estacionamento atrás da escola está quase vazio.

Bir tane bulabileceğim yeri bilen biri var mı?

- Alguém sabe onde poderia encontrar um?
- Alguém sabe onde poderia encontrar uma?

Bu halı bütün yeri kaplamak için yeterince büyük.

Este tapete é suficientemente grande para cobrir o piso todo.

- Ona nerede yaşadığını sordu.
- Ona oturduğu yeri sordu.

Ela lhe perguntou onde ele morava.

Dürüst olmak gerekirse, daha önce bu yeri hiç duymadım.

Para ser honesto, eu nunca ouvi desse lugar antes.

- Nerede yaşadığını bilmiyorum.
- Nerede oturduğunu bilmiyorum.
- Yaşadığın yeri bilmiyorum.

Eu não sei onde você mora.

Bunun onun için yeri ya da zamanı olduğunu sanmıyorum.

Eu não acho que esta seja a hora ou o lugar para isso.

- Onun nerede oturduğunu öğrendik.
- Onun yaşadığı yeri ortaya çıkardık.

Nós descobrimos onde ele mora.

Tom'un yapmak istediği şeyi yapmak için yeterli yeri yoktu.

Tom não tinha espaço suficiente para fazer o que queria.

Bu riskli dinlenme yeri jeladaları karanlığın tehlikelerinden korumaya yeterli olacaktır.

Neste local precário de descanso, os babuínos deverão estar bem protegidos dos perigos da escuridão.

Bu her zaman burada olmalı; Bunun yeri budur. Anladın mı?

Isto deve estar sempre aqui; este é o lugar para isso. Percebeste?

Böylece pramitler hayatımızdaki gizemli olaylar arasında kendine en önemli yeri buldu

então os pramitas encontraram o lugar mais importante entre os eventos misteriosos em nossas vidas

- Sanırım Tom, Mary'nin nerede yaşadığını biliyor.
- Sanırım Tom, Mary'nin yaşadığı yeri biliyor.
- Tom'un Mary'nin nerede yaşadığını bildiğini düşünüyorum.
- Tom'un Mary'nin yaşadığı yeri bildiğini düşünüyorum.

Eu acho que Tom sabe onde Mary mora.

Tatoeba, doğum yeri olan Fransa'da kültürel ve sosyal bir olay haline geldi.

Na França, seu local de nascimento, o Tatoeba se tornou um fenômeno cultural e social.

- Tom'un anahtarı nerede sakladığını biliyor musun?
- Tom'un anahtarı sakladığı yeri biliyor musun?

- Você sabe onde o Tom escondeu a chave?
- Sabe onde Tom escondeu a chave?

- Tom'un onu nerede yapmayı planladığını merak ediyorum.
- Tom'un onu yapmayı planladığı yeri merak ediyorum.

- Eu me pergunto onde o Tom planeja fazer isso.
- Me pergunto onde o Tom planeja fazer isso.

- Bana şu an nerede olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
- Bana şu anda bulunduğunuz yeri söyleyebilir misiniz?

Você pode me dizer onde está nesse momento?