Translation of "Yaşadığı" in Portuguese

0.010 sec.

Examples of using "Yaşadığı" in a sentence and their portuguese translations:

O, onun yaşadığı evdir.

Aquela é a casa onde ele vive.

Bu onun yaşadığı evdir.

- Esta é a casa onde ela costumava morar.
- Esta é a casa onde ela morava.

Onun yaşadığı evi sevmiyorum.

Eu não gosto da casa em que ele mora.

İşte onun yaşadığı ev.

- Esta é a casa em que ela morava.
- Esta é a casa em que ele morava.

Tom'un yaşadığı mahalleyi sevmiyorum.

Não gosto do bairro em que Tom mora.

Tom yaşadığı evi sevmiyor.

Tom não gosta da casa em que mora.

Dil, insanların yaşadığı dünyadır.

A língua é o mundo em que os homens vivem.

Biri yaşadığı sürece bağışlar.

Perdoa-se enquanto se ama.

Insanların yaşadığı bölgeye gelmesini engellemek

impedindo as pessoas de virem para a área onde moram

Onun yaşadığı şehri biliyor musun?

Você conhece a cidade em que ele vive?

Tom Mary'ye nerede yaşadığı sordu.

O Tom perguntou à Mary onde ela vivia.

Onun içinde yaşadığı bir evi yok.

Ele não tem uma casa onde possa viver.

Tom'un yaşadığı aynı semtte yaşamak istiyorum.

Eu quero morar no mesmo bairro em que Tom mora.

O büyükebeveynlerinin yaşadığı aynı evde yaşıyor.

Ela mora na mesma casa em que seus avós viveram.

Sanırım bu Tom'un yaşadığı yer olmalı.

Acho que é este o lugar onde o Tom mora.

Tom'un önceden Boston'da yaşadığı doğru mu?

- É verdade que Tom morava em Boston?
- É verdade que Tom vivia em Boston?

O bana amcamın nerede yaşadığı sordu.

Ele me perguntou onde o meu tio morava.

Onun nerede yaşadığı hakkında hiçbir fikrim yok.

Não tenho ideia de onde ele mora.

Tom'un ofisi yaşadığı yerden üç mil uzakta.

O escritório de Tom fica a três milhas de onde ele vive.

Bunun Tom'un yaşadığı yer olduğundan emin misiniz?

- Você tem certeza de onde o Tom mora?
- Tem certeza de que é aqui que o Tom mora?

Sen hiç Marylyn'in yaşadığı yeni evi gördün mü?

Você já viu a nova casa onde Marilyn mora?

Tom Mary'nin nerede yaşadığı konusunda fikri olmadığını söylüyor.

Tom diz não ter a menor ideia de onde Mary mora.

O hiç yaşadığı sorunlar hakkında sana güvendi mi?

Ela já confiou a você os problemas que anda tendo?

Tom'un şu ana kadar yaşadığı tek ülke Avustralyadır.

O único país em que Tom já morou é a Austrália.

O, Afrika'da iken sık sık aralarında yaşadığı insanlardan bahsederdi.

Ele costumava falar das pessoas com as quais convivia quando estava na África.

Tom Mary'nin yaşadığı yer olduğu için Boston'a taşınmak istedi.

Tom disse que queria se mudar para Boston porque é lá que Mary mora.

Onun Londra'da birlikte yaşadığı insanlar beni ziyarete geliyor olacaklar.

As pessoas com quem ele mora em Londres virão visitar-me.

Yoğun bir hayat yaşadığı için, o genellikle ailesini görmez.

Com sua vida ocupada, ele mal vê a família.

- Onun nerede oturduğunu öğrendik.
- Onun yaşadığı yeri ortaya çıkardık.

Nós descobrimos onde ele mora.

Kişinin çocukluğunda yaşadığı travmalar veya istismarlar sonucu problemler ortaya çıkar

problemas surgem como resultado de traumas ou abusos sofridos pela infância

- Sanırım Tom, Mary'nin nerede yaşadığını biliyor.
- Sanırım Tom, Mary'nin yaşadığı yeri biliyor.
- Tom'un Mary'nin nerede yaşadığını bildiğini düşünüyorum.
- Tom'un Mary'nin yaşadığı yeri bildiğini düşünüyorum.

Eu acho que Tom sabe onde Mary mora.

Eğitim, saldırıların önlenmesi ve insanların yaşadığı alanlarda dolaşan kedilerin takibi üzerine çalışıyor.

Os seus esforços focam-se na educação, prevenção de conflito e em localizar felinos a vaguear em espaços humanos.

Ayrı ayrı sayfalara, en iyi arkadaşınızı anlatın; yaşı, nerede yaşadığı, işi gibi...

Em uma folha separada, descrevam o seu melhor amigo: Idade, onde mora, profissão, etc.

- Tom Mary ile aynı caddede yaşıyor.
- Tom Mary'nin yaşadığı aynı caddede yaşıyor.

Tom mora na mesma rua que Maria.

- Tom çevresinde iyi restoranlar olmadığını söyledi.
- Tom yaşadığı semtte güzel lokanta olmadığını söyledi.

Tom disse que não havia restaurantes decentes em seu bairro.

Tom Boston'u şu ana kadar yaşadığı herhangi bir başka yerden daha çok seviyor.

O Tom gosta de Boston mais do que qualquer outro lugar em que tenha vivido.