Translation of "Insanların" in Portuguese

0.008 sec.

Examples of using "Insanların" in a sentence and their portuguese translations:

Insanların çıkarları uğruna

por uma questão de interesse das pessoas

Din insanların afyonudur.

A religião é o ópio do povo.

İnsanların hayatları kısadır.

A vida dos homens é breve.

İnsanların birçoğu öldü.

Muitas das pessoas morreram.

İnsanların kafası karışık.

O povo está confuso.

- Başka insanların işine karışmamalısın.
- Başka insanların işlerine karışmamalısınız.

Você não deveria interferir nos negócios das outras pessoas.

İnsanların iki ayağı vardır.

O homem tem dois pés.

İnsanların sömürülmelerine karşı savaştım.

Lutei contra a espoliação do povo.

İnsanların zayıf hafızaları vardır.

As pessoas têm memória curta.

Genç insanların erdemleri yoktur.

Os jovens não têm virtudes.

İnsanların isimlerini sürekli unutuyorum.

Eu sempre esqueço o nome das pessoas.

İnsanların iki bacağı vardır.

Os seres humanos têm duas pernas.

İnsanların malzememi karıştırmasını istemiyorum.

- Eu não quero ninguém bagunçando as minhas coisas.
- Não quero ninguém bagunçando as minhas coisas.

Din sıradan insanların metafiziğidir.

A religião é a metafísica da gente simples.

İnsanların farklı kişilikleri var.

As pessoas têm personalidades diferentes.

İnsanların gerçekçi beklentileri olmalı.

As pessoas deveriam ter expectativas realistas.

İnsanların çoğu öyle düşünmüyor.

A maior parte das pessoas não acha isso.

İnsanların bunu sevdiğini umuyoruz.

Esperamos que as pessoas gostem.

Neden insanların çocukları var?

Por que as pessoas têm filhos?

Bu insanların nesi var?

O que há de errado com essa gente?

İnsanların söylediği şey bu.

É o que as pessoas dizem.

Diğer insanların yaşamlarına karışmamalıyız.

- Não se meta na vida alheia!
- Não te metas na vida alheia.

Dil, insanların yaşadığı dünyadır.

A língua é o mundo em que os homens vivem.

İnsanların keyifli olduklarını düşünüyorum.

Eu acho que as pessoas estão encantadas.

İnsanların abartıyor olduklarını sanmıştım.

- Eu pensava que as pessoas estavam exagerando.
- Pensava que as pessoas estavam exagerando.

Fadıl insanların güvenini kazandı.

Fadil ganhou a confiança das pessoas.

İnsanların sevgiye ihtiyacı var.

As pessoas precisam de amor.

Oradaki insanların hiçbirini tanımıyorum.

- Não conheço nenhuma daquelas pessoas.
- Não conheço sequer uma daquelas pessoas.

- İnsanların isimlerini hep unutuyorum.
- Ben her zaman insanların isimlerini unutuyorum.

- Eu sempre esqueço o nome das pessoas.
- Esqueço-me sempre do nome das pessoas.
- Sempre me esqueço o nome das pessoas.

- İnsanların temelde iyi olduklarına inanıyorum.
- İnsanların temelde iyi olduğuna inanırım.

- Eu creio que o homem seja basicamente bom.
- Eu acho que o homem é basicamente bom.

Hayatta, görünüşleri ve diğer insanların

enquanto lhes faltam propósito em sua vida

Insanların yaşadığı bölgeye gelmesini engellemek

impedindo as pessoas de virem para a área onde moram

Insanların söylediğine inanmak zorunda kalıyorsunuz

você tem que acreditar no que as pessoas dizem

Birazcık bile vicdanı olan insanların

pessoas com um pouco de consciência

İnsanların dalga geçtiği adam olarak

Como o homem que as pessoas tiram sarro

İnsanların kişisel bilgisayara ihtiyacı yoktu

As pessoas não precisavam de um computador pessoal

Mühim olan insanların ölüyor olması

As pessoas importantes estão morrendo

Tüm insanların ölümlü olduğunu biliyoruz.

Sabe-se que todos os homens são mortais.

Bazı insanların iki arabası vardır.

Poucas pessoas têm dois carros.

Onlar insanların bağımsız olmalarını istemiyorlar.

Não querem que o povo seja independente.

İnsanların seni sevme nedeni bu.

É por isso que as pessoas te adoram.

İnsanların yarın farklı düşünceleri olacak.

Amanhã, as pessoas terão ideia diferentes.

Bu dünyadaki insanların hepsi ölümlüdür.

Todos os homens desta terra são mortais.

Tom insanların ne düşündüğünü umursamıyor.

Tom não se importa com o que as pessoas pensam.

İnsanların dışarı çıkmasını önerir misiniz,

Você recomenda que pessoas vão pra fora de casa,

İnsanların ne dediği umurumda değil.

Eu não ligo para o que dizem.

Annem sürekli insanların isimlerini unutuyor.

Minha mãe esquece constantemente o nome das pessoas.

İnsanların ne düşündüğü umurumda değil.

Eu não me importo com o que as pessoas pensam.

Bu, zengin insanların yaptığı şey.

- É o que as pessoas ricas fazem.
- Isso é o que as pessoas ricas fazem.

İnsanların beni sevmesi özellikle zordur.

Isso é difícil, especialmente para pessoas como eu.

Ölen insanların hepsi gönüllü itfaiyecilerdi.

As pessoas que morreram eram todos bombeiros voluntários.

İnsanların yemek yemeye ihtiyaçları vardır.

As pessoas precisam comer.

Bazı insanların kendi bilgisayarları yok.

Algumas pessoas não possuem computadores.

Buradaki insanların çoğunun elektriği yok.

A maioria das pessoas aqui não tem eletricidade.

İnsanların görüşleri zamanlarının ruhuna bağlıdır.

- As opiniões das pessoas dependem do espírito da época.
- A opinião das pessoas depende do espírito da época.

Bazı insanların hiç sabrı yoktur.

Algumas pessoas não têm paciência.

İnsanların sizden yararlanmasına izin vermeyin.

Não deixe os outros se aproveitarem de você.

Bazı insanların hiç utanması yok.

Algumas pessoas não têm vergonha.

İnsanların endişeli olma nedeni bu.

É por isso que as pessoas estão preocupadas.

Tom bazı insanların yaralandığını söyledi.

Tom disse que algumas pessoas se machucaram.

Başka insanların mahremiyetine saygı göstermeliyiz.

Devemos respeitar a privacidade das outras pessoas.

İnsanların bizimle çalışmasına ihtiyacımız var.

- Nós precisamos de pessoas para trabalharem com a gente.
- Precisamos de pessoas para trabalharem com a gente.

Sadece insanların dikkatli olmasını istiyorum.

Eu só quero que as pessoas sejam cuidadosas.

Bu, insanların sağlığı için iyidir.

É bom para a saúde das pessoas.

Tanıdığım insanların çoğu Fransızca konuşabilir.

A maioria das pessoas que conheço sabe falar francês.

Tanıdığım insanların çoğu Boston'da yaşıyor.

A maioria das pessoas que conheço mora em Boston.

Insanların geçim sıkıntısını hat safhada anlattı

ele explicou os meios de subsistência das pessoas na fase de linha

Insanların yine çıkar ilişkilerini bunları anlattı

as pessoas falam sobre suas relações de interesse novamente

Insanların yarasalarla doğrudan bir bağlantısı yoktur

as pessoas não têm conexão direta com os morcegos

Fakat insanların bu yapıdan haberi yok

mas as pessoas não conhecem essa estrutura

İnsanların seni böyle kullanmasına izin vermemelisin.

- Você não deveria deixar que as pessoas te usassem assim.
- Você não deveria deixar as pessoas te usarem assim.

Bazı insanların çalışmalarımı takdir ettiğini biliyorum.

- Sei que algumas pessoas valorizam meu trabalho.
- Eu sei que algumas pessoas apreciam meu trabalho.
- Eu sei que algumas pessoas valorizam meu trabalho.

Bazı insanların caddeyi yürüyerek geçtiğini görebiliyorum.

Eu vejo algumas pessoas andando pela rua.

Kolumu bırak! İnsanların bana dokunmasına katlanamıyorum.

- Solte meu braço! Eu não suporto pessoas me tocando.
- Solta meu braço! Eu não suporto pessoas me tocando.
- Solte o meu braço! Eu não suporto pessoas me tocando.
- Solta o meu braço! Eu não suporto pessoas me tocando.

- Din kitlelerin afyonudur.
- Din insanların afyonudur.

A religião é o ópio do povo.

Diğer insanların ne düşündüğü umurumda değil.

Não ligo para o que as pessoas pensam.

Tom insanların olduğunu söylediği gibi değil.

Tom não é como as pessoas dizem que ele é.

Nefretiniz insanların şahsına değil, yaptıklarına olmalı.

Não se deve odiar as pessoas, mas apenas o que elas fazem.

Burada insanların çoğu işe trenle gider.

- Muitas pessoas aqui usam o trem para trabalhar.
- Muitas pessoas aqui pegam o trem para trabalhar.

Tom, insanların onun hakkındaki düşüncelerini önemsemez.

Tom não se importa com o que as pessoas pensam sobre ele.

Ben gerçekten insanların beni sevmesini istiyorum.

Quero mesmo que as pessoas gostem de mim.

Tom'un köpeği insanların yüzlerini yalamayı seviyor.

O cachorro de Tom gosta de lamber o rosto das pessoas.

Tom insanların evine girmesine izin vermez.

Tom não deixa entrar pessoas em sua casa.

Bu fabrikada robotlar insanların yerini aldı.

Os robôs tomaram o lugar dos homens nessa fábrica.

İnsanların Tom'u neden sevdiğini anlamak kolay.

É fácil ver por que as pessoas gostam do Tom.

İnsanların neden bana baktıklarını merak ettim.

Eu ficava imaginando por que as pessoas estavam me olhando.

Hava, yemek gibi insanların temel ihtiyaçlarındandır.

Ar, assim como comida, é uma necessidade humana básica.

Quakerlar bütün insanların eşit olduğuna inanırlar.

Os quakers acreditam que todas as pessoas são iguais.

Yaşlı insanların konuşacak birine ihtiyaçları vardır.

Os idosos precisam de gente com quem conversar.

İnsanların önünde konuşma hakkında çekingen olmayın.

Não seja tímido de falar na frente das pessoas.

Tom diğer insanların ne düşündüğünü umursamıyor.

O Tom não liga para o que os outros pensam.

İnsanların benim için ne düşündüğüyle ilgilenmiyorum.

Não me importo com o que as pessoas pensam.

Bu insanların işlerimizi çalarmalarına izin veremeyiz.

Não podemos permitir que essas pessoas roubem nossos empregos.

Başka insanların ne düşündüğü umurumda değil.

- Eu não me importo com o que as outras pessoas pensam.
- Eu não me importo com o que as outras pessoas acham.

İnsanların Tom'a neden güvendiğini anlamak kolay.

É fácil entender porque as pessoas confiam no Tom.

Insanların kafasına şöyle bir soru da gelebiliyor

uma pergunta também pode vir à cabeça das pessoas

Düz dünyaya inan insanların sayıları gitgide artıyordu

O número de pessoas que acreditam no mundo plano está aumentando dia a dia